Beklentiler ve Gerçekler Arasındaki Fark

İnternet dünyası hayaller ve gerçekler temalı gönderilerle dolu. Bunlardan hangisine rastlarsak rastlayalım, tepkimiz değişmiyor: “İşte hayatımın özeti!” Peki, neden böyle olmak zorunda? Neden hayat bir kerecik dahi olsa bizim istediğimiz gibi gitmiyor?

Bu son derece öznel bir soru, dolayısıyla alacağımız cevap da bir o kadar değişken.

Nasıl bir hayat istiyoruz? Her şeyin gümüş kaşıkla ağzımıza sunulmasını mı? Hayatın hep bizim çıkarlarımızı gözetmesini mi? Tüm dileklerimiz gerçek mi olmalı? Etrafımızdaki herkes peşimizde dört dönüp adeta yalakalık mı yapmalı bize, hem de onlara nasıl davrandığımızı dahi umursamadan?

Araştırmalar insanların hayvanlara benzeme oranının %96 olduğunu söylüyor. Bizi ayıran beynimizin tasarımı. Beynimizin prefrontal korteks yani alın korteksi bölümü hayal kurma ve deneyim yaşama konusunda güdülenmemizi sağlıyor.

“İnsanlar bir deneyimi gerçek hayata taşımadan önce kafalarında gerçekleştirebilmek gibi harika bir aktarım özelliğine sahip olarak dünyaya geliyor. Bu diğer canlı türlerinin yapmayı başaramadığı, eşsiz bir marifet. Tıpkı diğer parmakların karşısına gelecek biçimde bükülebilen başparmağa sahip olmamız ve dili kullanabilmemiz gibi insan türünü, hayvan ve bitki alemindeki tüm diğer türlerden belirleyici biçimde ayıran diğer karakteristik özelliklerimiz gibi. İşte bizi bir ağaçtan veya bir binadan farklı kılan tam da bunlar.

Bu deneyim odaklılık bizi hayal kurmaya teşvik ediyor. Kurduğumuz hayaller de rasyonellikten uzaklaşmamıza sebep oluyor. Aklımızda kurduklarımız algılayış biçimimizi değiştiriyor. Hayal dünyamızın kurduğu bu tuzağa düşüp kendimizi, yeteneklerimizi, fikirlerimizi veya becerilerimizi abartıyor, ona göre beklentiler oluşturuyoruz. E tabi gerçek hayatta işler beklediğimiz gibi gitmeyince de modumuz düşüyor. Anlayacağınız, hayatımızdaki en büyük problem, hayatın nasıl olması gerektiğiyle ilgili kafamızda yarattığımız algı aslında.

 

Beklenti İçinde Olmak Kötü Bir Şey midir?

Yaşayan organizmalar olarak bizler beklentilere sığınmaya mecburuz, iki veya 4 ayak üzerinde yürüyor olmamız bu gerçeği değiştirmiyor.

Peki, bu kötü bir şey mi? Kağıt üzerinde, evet. Ancak bizler kağıt üzerinde yaşamıyoruz.

Beklentiler olmadan yaşayacağınız bir hayatın, kabuğuna çekilmiş yaşayan, kendini dünyadan adeta soyutlamış bir azizin hayatından farkı kalmaz. Eğer istediğiniz buysa bu yazıyı okumanıza gerek yok demektir.

Sorulması gereken asıl soru şu: Beklentiler ve gerçekler arasında orta noktayı nasıl bulacaksınız? Beklentiler hangi noktada sonlanıp yerini gerçeklere bırakmalı?

Cevap, söyleyen her insanı zeki biri gibi gösterecek şu cümlede saklı: Duruma göre değişir. Olayları nasıl yorumladığınıza, iki zıt kuptu bir araya getirirken sınırları nasıl zorladığınıza göre durum değişebilir. Fazla beklenti daha fazla acı, çaresizlik ve kızgınlık demektir.

Beklentilerinizi frenlemek, beklentilerin yaratacağı acı gerçeklerle yüzleşmenize ve daha mantıklı ve faydacı davranabilmenize olanak sağlar. Bu sayede, olayların üzerinde çok fazla durmayıp ana hedefinize odaklanmayı öğrenirsiniz.

Başkalarından beklentilerimizi azaltmak kolay iş değildir. Ancak hayatınızın kontrolünü size geri verecek bir adım olduğu kesindir. Hayatınızın gidişatını at arabasıyla yapacağınız bir gezintiye benzetirsek, beklentilerinizi azaltmak arabanın kontrolünü size verecek,yularını sıkıca kavradığınız atlarınız emrinize uyup sonunda nihai zafere ulaşmanızı sağlayacaklar.

 

Beklentileri Nasıl Düşürürüz?

İşte sizler için hazırladığımız, hem kendinize hem de başkalarına ilişkin beklentilerinizi en aza indirmede kullanabileceğiniz beş yöntem:

1) Nasıl tepki vereceğinizi belirleyin.

Unutmayın, kimse hislerinizi kontrol edemez. Bir durum veya ilişkide her şeyin sorumluluğunu dış faktörlere yüklemek hataların en büyüğü olur. Başınıza gelen her neyse, sizin kontrolünüz dışında gerçekleşiyor. Ancak o konuya ilişkin duygunuzu seçmek sizin elinizde. Başarılı insanlar bu felsefeye inanır ve benimserler.

Elbette ki, herkes kendi hayatında şartların beklediği gibi gitmediği sayısız olay yaşamıştır. Bu durumların sizi üzmesi son derece doğal. Yapmanız gereken söz konusu hüzne uzun süre boğulup kalmamak ve çabucak kendinize gelmek.

“Eğer dengeniz bozulduysa bu bozuk dengede gereğinden fazla oyalanmayın; çünkü ancak dengeyi tekrar tekrar sağlamayı başaranlar bu konuda uzman olabilirler”. Söz konusu denge, beklentiler ve gerçekler arasındaki o keskin çizgiyi bulanıklaştırır ve daha iyi bir hayata doğru yol almanıza zemin hazırlar.

2) İnsanları oldukları gibi kabul edin.

Siz onlara iyi davranıyorsunuz diye etrafınızdaki insanların da size iyi davranmasını beklemek, bir aslanın ona zarar vermediğinizi görüp sizi yemekten vazgeçmesini beklemeye benzer. İnsanlar size nasıl biri olduğunuza göre değil, nasıl biri olduklarına göre davranır. Evet, can sıkıcı, ama doğru.

Hayvanlar aleminde işler bu denli karmaşık değil. Onlar yalnızca karşısındakinin bir yemek mi, bir eş mi yoksa bir tehdit mi olacağını bilmek ister. Her şey bu kadar basittir. İnsanlar söz konusu olduğundaysa, %96 oranında hayvan sayılmaları gerçeğine rağmen, son derece karmaşık bir mekanizma söz konusudur: Korku, mutluluk, sevgi nefret ve daha pek çok duygudan oluşan koca bir demet.

Eğer bir kişi size kötü davranıyorsa sunduklarınıza karşılık verecek yeterli donanıma sahip değil demektir. Buna alışın. Başka bir anda kötü davrandığı düşünülenin bizzat şahsınız olabileceğini ve etrafınızdaki insanların da sizi idare etmeye çalışacağını unutmayın.

Birinin size olan davranışının modunuzu değiştirmesine izin vermeyin. Yaradılışınızı sevin. Bu şekilde hem gerçeklerden kopmaz hem de beklentilerinizi sınırda tutabilirsiniz.

 

3) Hayallerinizden vazgeçmeyin.

Bir fikri sevdiniz ve bu fikri gerçekleştirmeye ikna oldunuz. Ama bir baktınız ki diğerleri sizle aynı fikirde değil!

J.K.Rowling veya Jerry Seinfield gibi insanların ağzınızdan çıkanlara kulaklarını tıkadığı elit bir çevrede misiniz?

İnsanlarla fikirlerinizi paylaştığınızda, Steven Pinker’ın bahsettiği ‘bilginin laneti’ durumunu mu yaşıyorsunuz? Bilmeyenleriniz için açıklayalım, bu olay sizin bildiğiniz bir şeyi başkalarının bilmediğini fark ettiğiniz ve bunu nasıl bilmezler diye hayıflandığınız anlarda gerçekleşiyor. Siz bir problemin çözümüne aylarca hatta beklide yıllarca düşünerek ulaştınız. Bu şartlar altında kafanızın söz konusu duruma ilişkin yağmur sonrası gökyüzü kadar berrak olması doğal. Şunu unutmayın, insanlar o fikre ilişkin sizin kadar net fikirlere sahip olmayabilirler. Konuya sizin kadar kafa yormamış veya sizin açınızdan bakmamış olabilirler.

Beklentiler fikirlerinizin anında kabul görmesi isteğini de beraberinde getirir. Ancak, gerçek can yakacak kadar farklı gelişebilir. Siz yine de hayalinizden asla vazgeçmeyin. Yerine, çabucak kendinize ve gerçek dünyaya dönün. Hedef kitlenize dünyanın gidişatında yanlış olan şeyin ne olduğunu açıklayın. Onları kazanmaya başladığınızı göreceksiniz. Bunu başardığınız an hayalinize giden yoldaki tüm engellerin belirgin bir şekilde ortadan kalktığına şahit olacaksınız.

Çoğu insan bıraktıkları noktanın sonuca ne kadar yakın olduğunu göremez, kendinize bunu yapmayın.

Mutlaka okuyun: Hayalinizi Gerçekleştirmenin Yolları

 

4) Elinizden gelenin en iyisini yapın.

Ulaşmak istediğiniz amacı ‘çok rağbet gören ya da popüler” hale getirmeyin. Ne kadar basit olursa olsun, yaptığınız her şeye değer kazandırmaya odaklanın. Elinizden geleni yapın. Eğer elinizden gelen yeterli olmuyorsa, elinizden gelenin iki katını yapın. Ve sonuçların sizin kontrolünüz dışında olacağı gerçeğini kabullenin.

Elinizden gelenin de fazlasını yaptıysanız ve şuan için yapılabilecek daha fazla bir şey olmadığını düşünüyorsanız yatağa mutlu girmek için sebepleriniz var demektir. Eğer yeni bir şey öğrendiyseniz bunu özümsemeye odaklanın. Ancak, kendinize fazla yüklenmeyin. Eğer vazgeçmeme eğilimindeyseniz daha iyisini yapmak için bir şansınız daha olacak.

Başkalarının beklentileri üzerinden kendinize yüklenmekten de vazgeçin. Bu onların başarısızlıklarını gösterir sizinkileri değil.

Mutlaka okuyun: Zeki İnsanların Sahip Olduğu 15 Alışkanlık

 

5) Yargılama yapmaktan kaçının.

Bazı durumlar ne iyidir ne kötü. Sadece olurlar.

Diyelim ki yakın bir arkadaşınız hoşunuza gitmeyen bir şey söyledi. Ne hissedersiniz? İnsanlar bize iltifatlar yağdırdığında iyi hissederiz, ancak hoşumuza gitmeyecek bir şey söylediklerinde yargılandığımızı düşünürüz. Gözden kaçırdığımız bir şey var; o da  bize iltifat ettiklerinde de yargılanıyor olduğumuz gerçeği. Kafamızı asıl karıştıran bu seçimsel kabul.

Herkese kulak verin demiyoruz, etrafınızda olumlu düşünebilen insanları barındırmanız gerektiğini söylüyoruz. Size her söylenin altında bir şeyler arama tavrınızdan da vazgeçmeniz gerekiyor. Bazı şeyler olduğu gibi kabul edilmeli. Yaşadıklarınızdan alacağınızı alıp yolunuza devam edin. Bu tavrı özümsemek son derece zor ama iç huzuru sağlamanın tek yolu da bu.

 

Sonuç

Beklentiler hak iddia etmeyi de beraberinde getirir, daha iyisini hak ettiğimiz sanrısına kapılırız. Bugün yaşadığımız onca sıkıntının ana sebebi bu duygudur. En nihayetinde, hak ettiğimizi kazanırız. O zaman gidip onu elde etmek için savaşmamız gerek. Oturduğumuz yerden “Ben güzel şeyler hak ediyorum. Gidip hemen almalıyım” demekle olmuyor bu iş. Hayat siyah ya da beyaz değil, aşina olduğumuz veya olmadığımız pek çok rengi içinde barındırıyor.

Sanıldığı gibi kahpe bir hayat düzeninde yaşamıyoruz. Bizimle aynı fikirde olmayabilirsiniz. Yaşadıklarınız kasvetli bir tablo çiziyor olabilir ancak unutulmamalıdır ki güzellik bakan gözlerdedir. Hayat yalnızca istediklerini elde etmekten ibaret değil. İstediklerinin peşinden koşmakla ilgili, ta ki elde edinceye kadar. Her geçen gün yeni bir şey isteyerek yola devam ediliyor. Düzen bu. Bu noktada önemli olan sizsiniz, dün neydiniz ve bugün ne olacaksınız? Başkalarından onay alma ihtiyacınızdan sıyrılabilecek misiniz? İki soruya da cevabımız evet! Beklentileriniz ve gerçekler arasındaki farkı kabullenin ve beklediğiniz her şeyin gerçek olacağı bir hayat yaratmak üzerine çalışın. Kendinize çeki düzen verin. Hayat sizi çağırıyor.

 

İlginizi çekebilir

Kişisel Gelişim
Başarılı Olmak İçin Yapmamanız Gereken 34 Şey
Avatar

Yazar : Deniz

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir