Daha Çok Bilgi Sizi Neden Daha Başarılı Yapmaz?

Gençliğimizden itibaren, bilginin güç olduğunu düşünürüz. Eğitim sistemimiz öğrencileri kafalarına ne kadar çok bilgi sığdırabildiklerine göre değerlendirir.

Benzer şekilde, günümüzdeki bir işi başlatma ikliminde, daha fazla şey öğrenmenin rekabet avantajımızı arttıracağını düşünmek cezbedicidir. Günün her saatinde ulaşabileceğimiz 7/24 sunulan binlerce çevrim içi kurs ile bilgimizi tatmin edici düzeye getirebiliyoruz. Gözü kapalı origami yapmanın dijital pazarlaması gibi, bir yerlerde mutlaka bunun da kursu vardır. İşin aslı, Amerikan şirketlerinin %80’I çalışanlarına çevirim içi kurslar sunuyor.

2006 yılında kurulan bir yazılım firması olan Jotform’un kurucusu Aytekin Tank, daha çok bilginin bizi daha başarılı yapmayabileceğini düşünüyor. İşte, Aytekin Tank’ın kendi kaleminden bu konudaki görüşleri.

Kendi firmamın CEO’su olarak, her zaman bazı konularda bilgi ediniyor olmalıyım hissiyatına hiç yabancı değilim. Şu an bu makaleyi yazarken bile, internetten yüzlerce makale indirdim. İyi bir düşünce parçasını ya da kendi sektörümdeki oyunun kurallarını değiştirebilecek bir yeniliği kaçıracağım diye düşünmeden edemiyorum.

Ama, ortaya çıktığı üzere, akademik performans her zaman daha sonra başarıyı yakalamak anlamına gelmiyor ve daha fazla bilgi daha fazla girişimcilik gücüne eşit değil.

Şu öğrenci örneklerine bir bakın; Steve Jobs’un lise derecesi 2,65’ti ve J. K.Rowling, üniversitede C ortalamayı zar zor tutturabilmişti. Her ikisi de kendi alanlarında devrim yarattılar.

Çünkü önemli olan ne kadar öğrendiğiniz değil, stratejik olarak öğrendiklerinizi içselleştirme ve uygulama kabiliyetinizdir. Bu sebeple size, yeni bir çevirim içi kursa kaydolmadan önce, niceliğe değil niteliğe yönelik bir gözle öğrenmeye ilişkin bazı fikirler vermek istiyorum.

 

1- Yeni bilgileri sadece ezberlemeyin, onları kullanın

Birçoğumuz öğrenmeyi birçok bilgiyi hatırlamak ile ilişkilendiririz. Ama gerçek öğrenme daha derin bir anlayış seviyesi gerektirir.

Eğitimci ve The Atlantik’in iştirakçilerinden Ben Orlin şöyle yazıyor:

“Ezberlemek sadece tali bir yoldur: Öğrenmenin en iyi kısımlarıyla paralel gider ama asla çakışmaz. Tüm eylemin etrafından dolaşır, öğrenmeden bilmenin ve anlamadan cevap vermenin bir yoludur.”

K-12 (Amerika’da, ana okulundan 12. sınıfa kadar süren eğitim sistemi) öğretmenleri ve kolej eğitmenleri tarafından kullanılan öğrenme hiyerarşisi sistemi olan Bloom Sınıflandırması’na göre, en yüksek öğrenim seviyesine, yeni bilgileri kullanarak bir şeyler yaratırken, orijinal materyal ya da fikirler üretirken ve planlarken ulaşılabiliyor. Muhtemelen, dünyanın en başarılı girişimcilerinin edindikleri bilgileri yaratıcı denemelerle kesiştirerek derhal uygulamaya koymalarının nedeni budur.

Yeni bir dil öğrenmeyi düşünün. Eğer yabancı bir dil öğreniyorsanız kelime ezberlemek elbette size yardımcı olacaktır ama gerçek öğrenme kelimeleri kullanmaya başladığınızda gerçekleşir. Örneğin, kelimeleri yeniden düzenleyip, doğru fiil çekimlerini yaparak bir mektup yazdığınızda ya da kendinizi ifade ettiğinizde gerçekten öğrenirsiniz. İkinci bir dil konusunda uzmanlaşmış herkes, fikirlerinizi bu yeni dille ifade etmeye başladığınızda gerçek anlamda o dili öğreneceğinizi söyleyecektir.

 

2- Yeni alanlara taze bir zihinle yaklaşın

Bazen yeni bir şey öğrenmeye başlamadan önce eski bilgilerimizi unutmamız gerekir. Aksi halde, yeni bilgileri mevcut sistemimiz içerisinde değerlendirme tuzağına düşeriz.

Bu nedenle yeni başlayan girişimcileri her zaman “başlangıç seviyesi zihni”ni öneririm. Yani, Budist Zen felsefesinin her şeye hiçbir şey bilmiyormuş gibi yaklaşma fikrini.

Çünkü yeni başlayanların zihniyle, sınırlamalar dahil olmak üzere sahip olabileceğiniz varsayımları görmezden gelebilir ve sayısız olasılığı görebilirsiniz.

Zen Budist rahibi Shunryu Suzuki, “Yeni başlayanların kafasında birçok olasılık vardır ama uzmanın kafasında daha az olasılığa yer vardır” diye yazmıştır.

Hali hazırda bildiğiniz şeyleri etkin bir şekilde unutmak her zaman kolay değildir. Yeni başlayanların zihnine ulaşmak için cevaplara değil sorulara odaklanabilirsiniz. İlgili konuda ne kadar bilgiye sahip olursanız olun zihninizi açık tutun ve tüm bakış açılarını değerlendirmeye çalışın.

İlk izleniminizin yolunu takip etmek yerine, karar vermeden önce “evet”, “hayır” ve “belki” gibi birçok perspektifi ele alın.

Bu şekilde sadece bilginizdeki kör noktaları tanımlamakla kalmaz, yeni alanlara alçak gönüllülük ve merakla yaklaşmayı da öğrenirsiniz.

Mutlaka okuyun: Daha Hızlı Öğrenmek İçin 10 Yöntem

 

3- Keyif için öğrenme deneyiminizi en üst düzeye çıkarın

Biz çocukken, öğrenmenin ana kaynağı merak etmemizdi. Yemek yemeyi, emeklemeyi, yürümeyi ve konuşmayı doğuştan gelen bir ilgi nedeniyle öğrendik. Fakat okula başladığımızda öğrenmek bir angaryaya dönüşür, bir konu bizi ilgilendirsin ya da ilgilendirmesin öğrenmek zorundayızdır.

Ancak bizi gerçekten ilgilendiren şeylerin peşine düşerek daha etkili bir şekilde öğrenebiliriz. Bu nedenle son yıllarda araştırmacılar “ilgi bilimi”ni araştırıyorlar. Dediklerine göre, “İlgi daha net düşünmemize, daha derinden anlamamıza ve daha doğru bir şekilde anlamamıza yardımcı olabilir.”

İlgi alanları, insanların akademik zorlukları veya algısal engelleri aşmalarına bile yardımcı olabilir. Bir çalışmaya göre, başarı testlerinden düşük puan alan fakat okuma ya da matematikle ilgilenen öğrencilerin, bunlara ilgi duymayan ancak daha yüksek puan alan öğrencilere göre ileride bu alanlarda çalışmaları daha muhtemel.

Girişimciler olarak gerçek ilgi alanlarımızın neler olduğuna odaklanmalıyız. Daha az ilgimizi çeken konulara odaklanmamızı azaltabilir ya da aşağıda bahsedeceğim gibi bu konularla ilgilenen kişilere görev ya da projeleri atayabiliriz.

Mutlaka okuyun: Girişimcilikte Merak Duygusu Neden Çok Önemlidir?

 

4- İşi ne zaman başkasına devredeceğinizi bilin

Her başarılı girişimcinin bildiği üzere tek başınınıza tüm işlerin üstesinden gelemezsiniz, işinizi büyütmek ve etkili bir lider olabilmek için işleri başkalarına devretmelisiniz. Daha büyük konulara ya da gerçek ilgi alanlarınıza ancak bu şekilde odaklanabilirsiniz.

Kendim de, bir kural olarak başkasının daha iyi yapabileceğini bildiğim, yani daha kısa sürede daha iyi sonuç alabileceğim, işleri mutlaka o kişiye devrederim. Örneğin, her çıkan güncellemeyle ilgili kendimi eğitmek yerine, tasarımcılarımın en son uygulama ve teknikleri öğrenip bileceğine inanırım.

Şirketim JotForm, zamanlarının çok önemli olduğu firmaların çevrim içi form ihtiyaçlarını bize devretmesi fikri üzerine kuruldu. Kodlama konusunda uzmanlaşmak için çok değerli zamanlarını ayırmak yerine, 5 milyon kullanıcımız, birçok programlama dili, grafik tasarım ve diğer web tabanlı disiplin konusunda uzmanlaşmış çalışanlarımıza güvenir. Böylece, şirketlerinin misyon ve hedeflerine daha rahat odaklanarak daha çok zaman ayırabilirler.

Birçok girişimci için sürekli okumak, araştırmak ve bilgi toplamak yanlış bir başarı hissi uyandırabilir.

Ancak konu öğrenmeye gelince bazen az, aslında daha çoktur. Çünkü bir lider için, daha az sayıda bilgi daha çok kalite ve verimliliğin artması anlamına gelebilir. Bu nedenle, sizi gerçekten ilgilendiren alanlara yoğunlaşın, yeni başlayanların açık zihnini benimsemeye çalışın ve sizin için çok değerli olmayan ve ilginizi cezbetmeyen işleri başkalarına devredin. Ve edindiğiniz herhangi bir bilgiyi bir an önce hayata geçirmeyi unutmayın.

Mutlaka okuyun:  Başarılı Girişimciler İşin Sadece %5’ini Üstlenirler!

Avatar

Yazar : ece

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir