Enflasyon Nedir? Neden Yükselir?

Hatırlarsanız vakti zamanında Türkiye’de ekmek sadece ve sadece 25 kuruştu. Elbette yıllar içerisinde ekmeğin fiyatı ülkemizde büyük bir artış yaşadı. Aynı durum dünyanın birçok ülkesinde de geçerli. Mesela 2. Dünya Savaşı’ndan hemen önce ABD’de bir somun ekmeğin fiyatı 15 cent idi, en güzelinden bir sıfır arabayı 1000 dolara almak mümkündü ve ortalama ev fiyatları 5000 dolar civarındaydı. Günümüzde bu saydıklarımızın hepsinin fiyatları hepinizin bildiği gibi çok daha yüksek.

Bir ülkedeki genel fiyat seviyelerinin yükselmesi durumu “enflasyon” olarak adlandırılır. Basında, sokaklarda ve iş yerlerimizde sıklıkla duyduğumuz bir kavram olan enflasyon, geride bıraktığımız son yüz yılda ciddi ölçüde artış gösterdi.

Çoğu insan enflasyonu son yıllarda yani tarihin modern dönemlerinde hayatımıza giren bir olgu zanneder. Aslına bakarsanız enflasyon binlerce yıldır çeşitli uygarlıkların başını ağrıtmış olan bir ekonomik durumdur. Örneğin antik Roma’ya ait tarihsel kayıtları incelediğimizde standart bir askeri üniformanın maliyetinin zaman içerisinde yükselmiş olduğunu görürüz. Enflasyon, Orta Çağ Avrupa’sını defalarca kıskacı altına almış, bilhassa İspanya ekonomisini 1600’lü yıllarda adeta tarumar etmiştir. 20. yüzyılın başında Avrupa, Afrika ve Güney Amerika’da görülen hiperenflasyon ile bazı ürünlerin fiyatları birkaç hafta hatta iki-üç gün içerisinde iki katına çıkmıştır.

Geride bıraktığımız son on yıla bakarsak enflasyonun oldukça düşük seviyelerde seyrettiğini, gelişmiş ülkelerin çoğunda yıllık bazda %2’nin altında kaldığını söyleyebiliriz. Ne var ki enflasyon her zaman bu seviyede değildi; 1970’lerin ortasından sonundan itibaren çift haneli düzeylerde seyir göstermiş, dolayısıyla Amerikalılar tarafından “1 numaralı vatan millet düşmanı” olarak adlandırılmıştı. Elbette düşüşe geçmesiyle beraber halkın endişeleri de azaldı ancak son yıllarda dünyada pek çok ürün ve hizmetin pahalanmasıyla birlikte insanların huzursuzlanmaya başladığını da göz ardı edemeyiz. Her ne kadar fiyatların zaman içinde artması herkesin kanıksadığı bir durum hâline gelmiş olsa da çoğu kişi enflasyona sebep olan etkenlerden bihaberdir; enflasyon sayesinde kimlerin keseyi doldurduğunu ya da enflasyonun kimleri batağa sürüklediğini dünyada pek az insan bilir. Ayrıca enflasyonun pençesine düşmekten nasıl kaçılacağını hakkında da neredeyse kimse fikir sahibi değildir.

İşte tam da bu sebeple okurlarımızı bilgilendirelim, onlara ekonomi konusunda yol gösterelim dedik ve enflasyon hakkında kapsamlı bir yazı hazırladık. Haydi, hepinize iyi okumalar!

 

Enflasyon nedir?

Enflasyon, bir ülkede satılan mal ve hizmetlerin fiyatlarının genel seviyesinde düzenli olarak meydana gelen artışa verilen isimdir. Enflasyon, yıllık olarak ve yüzdelik bazda ölçülür. Yükseldiği durumlarda çoğu ürünün fiyatı da artış gösterir. Başka bir deyişle enflasyon arttıkça elinizdeki paranın değeri azalır, yani alım gücünüz düşer. Olaya farklı bir cepheden bakarsak fiyatlar arttığında ve paranızın değeri düştüğünde enflasyonun mevcut olduğunu söyleyebiliriz.

 

Enflasyonun nedenleri

“Enflasyonun kök nedeni nedir?” diyorsanız hemen söyleyelim, ekonomistlerin ve akademisyenlerin üzerinde mutabık olduğu kesin bir açıklama ya da teori yok maalesef. Lakin bu çevrelerin genel olarak desteğini kazanan birkaç hipotez vardır.

 

Talep enflasyonu

Bu tip enflasyon, çeşitli hizmet ve ürünlere talebin artması sonucu ortaya çıkar. Elbette talep arttıkça fiyatlar da tırmanışa geçer. Talep enflasyonu teorisi, kısaca “az miktarda mal için çok para dökmek zorunda kalmak” şeklinde açıklanabilir. Diğer bir ifadeyle, talep arzdan daha hızlı artıyorsa fiyatlar da yukarı yönde hareket gösterir. Bu durum gelişen ekonomilerde sıklıkla görülmektedir. Talep enflasyonu teorisi genellikle Keynesyen anlayışı benimseyen ekonomist ve akademisyen çevrelerince savunulur.

 

Maliyet enflasyonu

Şirketlerin üretim maliyetlerinin artması maliyet enflasyonuna sebep olur. Maliyetler yükseldiğinde şirketler kâr marjlarını korumak için fiyatları da görece arttırırlar. İşçilik ücretleri, vergiler ya da doğal kaynaklar veya ithalat işlemleri gibi unsurların daha pahalı hâle gelmesi maliyet artışlarına verilebilecek örnekler arasındadır.

 

Para enflasyonu

Piyasada aşırı miktarda para bulunduğunda gerçekleşir. Her nevi ürünün fiyatı arz-talep dengesine göre belirlenir. Arz çok fazla olduğunda ürünlerin fiyatları düşer. Ortada çok miktarda para varsa doğal olarak paranın değeri düşer ve nihayetinde her türlü ürün ile hizmetin bedeli tavan yapar! Monetarist yani “Parasalcı” bakış açısını benimseyen çevreler bu teoriyi savunur.

 

Enflasyonun varyantları

Enflasyonun birkaç farklı türü olduğunu söylemeden geçmeyelim.

 

Deflasyon

Deflasyon, fiyatların genel olarak düştüğü durumlarda ortaya çıkar ve piyasalar üzerinde enflasyonun tam tersi türden bir tesire sahiptir. Enflasyona kıyasla daha az meydana gelen bir hadise olup oldukça kısa dönemlerde etkisini gösterir. Deflasyon çoğunlukla ekonomik kriz ya da durgunluk dönemlerinde ortaya çıkar ve iktisadi anlamda ciddi buhranlara sebep olabilir. Bu durumun sebebi de deflasyon sarmalı olarak adlandırdığımız olaydır. Dilerseniz deflasyon sarmalını şöyle açıklayalım: Piyasadaki ürünlerin fiyatlarının günden güne düştüğünü farz edin. Hâl böyleyken gidip hemen alışveriş yapar mısınız? Yapmazsınız çünkü yarın elinizdeki parayla daha fazla malzeme alabilecek durumda olursunuz. Yarın olduğunda da aynı mantığı güder ve “Ertesi günü bekleyeyim, nasılsa fiyatlar düşecek ve elimdeki paranın değeri daha da artacak!” dersiniz! Neticede insanlar ellerindeki parayı harcamaya kıyamayıp tüm maddi varlıklarını zulalamaya başlar, fiyatların daha da düşeceği umuduyla hayatlarına devam ederler. Tabii para yastık altında bekletilince işletmeler kâr yapamaz, çalışanlar da patır patır işten çıkarılır. İşsizlik tavan yapınca insanların elleri daha da sık hâle gelir yani harcanan paranın miktarı düşmeye devam eder, böylelikle deflasyon sarmalı dediğimiz o kısır döngü devam eder.

 

Dezenflasyon

Dezenflasyon, enflasyonun hâlâ pozitif durumda olduğu ancak enflasyon oranının giderek azaldığı bir ekonomik hadisedir. Örneğin enflasyon +%3’ten +%2’ye gerilemişse dezenflasyondan söz edebiliriz.

 

Hiperenflasyon

Hiperenflasyon enflasyon rakamlarının sadece bir ay gibi kısa bir sürede %50’nin üzerinde artış gösterdiği durumlarda meydana gelir. Bazı olağandışı durumlarda enflasyonun çok yükselmesi sebebiyle ülkelerin parasal sistemleri hatta ekonomileri yerle bir olabilir. Hiperenflasyonun en iyi örneklerinden birine 1923’ün Almanya’sında rastlıyoruz. O dönemde Almanya’da satılan ürünlerin fiyatları yalnızca 30 günde akılalmaz bir şekilde %2500 artarak tarih boyunca görülmemiş seviyelere ulaşmıştı! Benzer şekilde Zimbabve’de de hiperenflasyon yüzünden devlet 100.000’lik Zimbabve doları banknotları basmak zorunda kalmıştı. Lakin 100.000 Zimbabve dolarının değeri sadece birkaç Amerikan dolarına eşitti! Macaristan ve Arjantin de 20. yüzyılda hiperenflasyondan nasibini alan ülkeler arasındadır.

Stagflasyon, işsizlik oranının yükselmesi, enflasyonun tavan yapması ve ekonominin duraklaması durumlarında görülür. 1970’lerde OPEC’in petrol fiyatlarına zam yapması ve bunun sonucunda petrolde talep krizi yaşanması nedeniyle o dönemin gelişmiş ülkeleri stagflasyondan muzdarip olmuştur. Bahsi geçen dönemde petrol ve petrolden elde edilen ürünlerin fiyatları giderek artmaya devam etmiştir.

 

Enflasyon nasıl ölçülür?

Devlet bünyesinde çalışan istatistikçiler, enflasyonu ölçme konusunda her daim büyük zorluklarla karşı karşıyadırlar. Öncelikle ekonominin durumunu tüm çıplaklığıyla yansıtan pek çok farklı ürün, “pazar sepeti” diye tabir edilen bir havuza konur. Bu sepetteki ürünlerin toplam tutarının zaman içindeki değişimleri incelenir ve aradaki farklar bulunur. Bunun akabinde fiyat endeksi hesaplanır. “Peki fiyat endeksi nedir?” diyenlerin merakını dindirelim hemen: Bahsettiğimiz pazar sepetinin güncel fiyatının enflasyon ölçümünün başladığı yıla göre değişim miktarına fiyat endeksi denir.

Enflasyon ölçümünde kullanılan iki temel fiyat endeksi vardır:

Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) – Tüketim ürünleri ve petrol, gıda, giyim, otomobil gibi malların fiyatlarında meydana gelen değişimleri gösterir. TÜFE, fiyat değişimini alıcının yani tüketicinin bakış açısına göre ölçer. Türkiye’de TÜFE oranlarını açıklayan kurum TÜİK’tir.

Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) – Yerli mal üreticileri ve hizmet sağlayıcılarının satış fiyatlarında zaman içinde meydana gelen ortalama değişimi gösterir. TÜFE’nin aksine ÜFE, fiyat değişimini satıcının yani üretici ya da hizmet sağlayıcısının bakış açısına göre ölçer. Tıpkı TÜFE gibi ÜFE de TÜİK tarafından açıklanır.

Ele aldığımız bu fiyat endekslerini kapsamlı anketler gibi düşünebilirsiniz. TÜİK, yıl boyunca perakendeciler, hizmet kurumları, doktor muayenehaneleri gibi aklınıza gelebilecek her tür işletmeden sattıkları ürünlerin veya sağladıkları hizmetlerin fiyatlarını öğrenir, böylece TÜFE’deki değişimleri hesaplar. Her ay belirli bir sayıda ürünün fiyatları kayıt altına alınır, bu şekilde bilimsel olarak anlamlı bir örneklem oluşturulur.

 

Enflasyon ve faiz oranları

Enflasyon ve faiz oranları genellikle beraber ele alınan konulardır çünkü ikisi de birbiriyle yakından ilişkilidir. ABD’de taban faizleri çoğumuzun “Fed” olarak bildiği ABD Merkez Bankası tarafından belirlenir. Fed, yılda sekiz defa toplanır ve kısa vadeli faiz hedeflerini açıklar. Bu toplantılar esnasında TÜFE ve ÜFE verileri enine boyuna incelenir. Söz konusu veriler Fed kararlarını ciddi ölçüde etkiler çünkü Fed’in belirli faiz hedefleri vardır. Bu hedefler de genellikle yılda %2-3 civarı bir faiz oranına ulaşmaktır. İşte enflasyon hedeflemesi olarak bilinen durum da tam olarak budur. Eğer enflasyon para biriktirmenin bedeliyse faizler de para ödünç almanın bedelidir.

Faiz oranları hem borçlanmayı hem de borç vermeyi doğrudan etkiler çünkü yüksek faiz oranları kredileri daha pahalı hâle getirir. Fed, faiz oranlarıyla oynayarak istihdamı en üst düzeye çıkarmaya, fiyatları sabitlemeye ve ekonomide sağlam bir büyüme seviyesi yakalamaya çalışır. Faiz oranları düşünce tüketici harcamaları artar, böylece ekonomi canlanır, bu durum da en nihayetinde enflasyonu tetikleyebilir. Ekonominin aşırı büyümesi aslında çok vahim durumlara sebep olabileceği için Fed büyümeyi de kontrol altında tutmak ister. Öyle ki inanılmaz hızlı şekilde büyüyen ekonomiler yukarıda ele aldığımız hiperenflasyon batağına düşebilir. Hiperenflasyon batağı dedik ama enflasyonun sıfır olması da pek hayra alamet değildir. Neden mi? Çünkü enflasyonu sıfır olan bir ülkenin ekonomisi iyice durağan hâle gelmiştir ve deflasyon sarmalı dediğimiz olumsuz hadisenin baş gösterme ihtimali artmıştır. Tüm bu anlattıklarımızdan yola çıkarak ekonomik büyüme ve enflasyon miktarının orta düzeyde olması gerektiğini söyleyebiliriz. Amerika’da terazinin bu hassas dengesini Fed sağlar. Gelecek dönemlerde yaşanabilecek olası bir enflasyon yükselişini önlemek için zaman zaman faizler arttırılır. Bazen de ekonomiyi canlandırıp büyüme sağlamak amacıyla faizler azaltılır.

Yeri gelmişken hemen belirtelim, enflasyon son derece mühim bir olgudur fakat Fed’in faiz kararlarını etkileyen salt faktör değildir. Mesela Fed, mali bir kriz sırasında likidite sağlamak için faiz oranlarını azaltabilir, böylelikle piyasaların aniden çökmesini engeller.

 

Enflasyon ve yatırımlar

Enflasyon, yatırımcıları oldukça yakından ilgilendirir zira enflasyonda ve faiz oranlarında meydana gelen değişimler borsada işlem gören pek çok varlık türüne doğrudan tesir eder. Bahsettiğimiz bu durum bilhassa emekliler gibi sabit gelir sahibi insanlar için önemlidir.

Enflasyonun portföyünüze etkisi, elinizdeki menkul kıymetlerin türüne bağlı olarak değişim gösterir. Şayet sadece hisselere yatırım yapıyorsanız enflasyonun azalıp artması korkulu belanız olmaz. Ne de olsa tarih boyunca enflasyon mağduru olmak istemeyenlerin en çok tercih ettiği yatırım şeklidir hisseler. Uzun vadede şirketlerin gelirleri enflasyon ile yaklaşık olarak aynı hızda artış göstermelidir. Yani tüketim ürünleri ve hammadde fiyatları arttıkça hisselerin değerleri de yükselmelidir. Stagflasyon elbette bu duruma istisnadır. Düşünsenize, ekonomi kötü gidiyor, üstüne bir de piyasada satılan ürünlerin fiyatı artıyor! Hâliyle hisseler de bu olumsuz durumdan nasibini alır! Tüm şirketler enflasyondan aynı ölçüde etkilenmez. Örneğin kasası nakitle dolup taşan bir firma düşünün. Enflasyon tavan yapınca doğal olarak bu firmanın elindeki paranın değeri de azalacaktır.

Hisseler ve enflasyonla ilgili en temel sorun, şirketlerin gelirlerinin abartılarak beyan edilmesidir. Enflasyonun yükseldiği dönemlerde böyle bir şirket kasalarını nakitle dolduruyormuş gibi görünebilir ancak halka beyan edilen büyüme rakamlarının arkasındaki asıl gerçek enflasyonun ta kendisidir. Dolayısıyla mali bilançoları tahlil ederken enflasyonun beyan edilen gelir miktarlarını altüst edebileceğini asla aklınızdan çıkarmayın.

 

Sonuç

Eğitim amaçlı hazırladığımız bu yazımızın da sonuna geldik. Eğer değindiğimiz tüm noktaları dikkatlice okuyup özümsediyseniz enflasyon konusunda işinize yarayacak cinsten bilgiler öğrenmişsiniz demektir. En azından artık “Enflasyon ekonomi için çok faydalıdır!” ya da “Enflasyon kadar kötü bir şey yok!” gibisinden hiçbir bilimsel dayanağı olmayan ifadelere şıp diye inanmazsınız! Dememiz odur ki hayattaki pek çok şey gibi enflasyonun da etkileri kişiden kişiye, şirketten şirkete ya da ülkeden ülkeye değişim gösterir.

Dilerseniz lafı daha fazla uzatmadan maddeler hâlinde kısa bir özet geçelim ve yazımıza noktayı koyalım:

Enflasyon, mal ve hizmetlerin fiyatlarında düzenli olarak meydana gelen artışa verilen isimdir.

Eflasyon yükseldiğinde paranın değeri ve ülkedeki alım gücü azalır.

Dezenflasyon, deflasyon, hiperenflasyon ve stagflasyon kavramları enflasyonun temel varyantları arasındadır.

“Enflasyonun sebebi nedir?” sorusu sürekli tartışılmakta olup bu konuda şu ana kadar pek çok teori öne sürülmüştür. Talep enflasyonu, maliyet enflasyonu ve para enflasyonu bu teorilerden en yaygın olanlarıdır.

Enflasyon hiç beklenmedik dönemlerde yükselince kredi veren kurumlar para kaybeder, sabit gelirle geçinen insanlar zor duruma kalır, piyasalara hakim olan belirsizlik sebebiyle yapılan harcamalar azalır ve ihracatçılar rekabetçiliklerini yitirirler.

Enflasyonun olmaması yani deflasyon durumu her zaman iyiye alamet değildir ve deflasyon sarmalı gibi olumsuz koşullar doğurabilir.

Enflasyon, fiyat endeksleriyle ölçülür.

Enflasyon ölçümünde kullanılan iki ana fiyat endeki Tüketici Fiyat Endeksi ve Üretici Fiyat Endeksi’dir. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla ve fiyat deflatörü de ölçümlerde kullanılan değerler arasındadır.

ABD, Türkiye ve daha pek çok ülkede faiz kararları Merkez Bankası tarafından verilir. Bu kararların alınmasında enflasyon belirleyici bir rol oynar.

Uzun vadede hisseler ve kıymetli madenler, enflasyonun olumsuz etkilerinden korunmak için iyi birer yatırım aracı olarak görülebilir.

Sabit gelirle hayatını idame ettiren yatırımcıların enflasyondan ağızları yanabilir.

Berkay BABAOĞLU

Yazar : Berkay BABAOĞLU

Boğaziçi Üniversitesi " Çeviri Bilimi " bölümünden mezun olduktan sonra iş hayatına atıldı. Silverline, Coca Cola gibi birçok firmada üst düzey pozisyonda çalıştı. Şimdi ise Simfer firmasında uluslararası satış müdürü olarak görev yapmakta. Sizler için iş hayatında başarı yakalamakla ilgili rehber niteliğinde yazılar kaleme alıyor.

Yorumlar

Bir Yorum da Sen Bırak

Süreyya için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir