İyi Bir Patron Olmak İsteyenlere

Nasıl bir patron olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Sevilen biri misiniz yoksa çalışanlarına yaka silktirecek denli katı biri mi? Dışarıdan nasıl göründüğünüzün farkında mısınız?

Cevabınız hayır mı? O zaman durup düşünmenizde fayda var. Çünkü iyi bir patron olmamanın en kötü yanı bu gerçeğin farkında olmamanızdır.

Çalışanlarınızın sizden hoşlandığını düşünüyor, sizinle birlikte çalışmaktan zevk aldıklarını sanıyor ve kendinizi iyi bir patron olarak tanımlıyordunuz değil mi? Derken birdenbire bir odaya girdiğinizde insanların sohbetlerini anında kestiklerini, sizi gören herkesin adeta dut yemiş bülbüle döndüğünü fark ettiniz. Partilere davet edilmeyen de bir tek sizsiniz!

Çalışanlarınızın hakkınızda ne düşündüklerini merak etmeye başladınız ve nihayetinde insanların sadece ve sadece “yönetici” olmanız gerekçesiyle sizden pek de hoşlanmadıkları sonucuna vardınız. Kim kendisine emirler yağdıran birinden hoşlanır ki?

Peki ya patron olmanın ciddi bir iş olduğunu ve genel inanışın aksine göründüğü kadar kolay olmadığını söylesek?

Yazımızda vereceğimiz ipuçlarının yöneticiler ve yönetici adaylarına liderlik becerilerini geliştirmede yardımcı olacağına inanıyoruz, ancak önce patron olmakla lider olmak arasındaki farkın ne olduğunu anlamaya çalışalım.

 

Patron ve Lider Arasındaki Fark

İyi bir patron, çalışanlarının düşündüklerinden daha fazla yeteneğe sahip olduklarını dolayısıyla da sandıklarından daha iyi işler çıkarabileceklerini fark ettirendir.

Aynı şeyi çağrıştırıyorlarmış gibi dursa da, bir “patron” ve “lider” aslında biraz farklı anlamlara sahip.

Patron olmak, bir takımdan veya tüm organizasyondan sorumlu olduğunuz anlamına geliyor. Bir patrondan beklenen belli başlı sorumluluklar var; patronların görev dağılımı yapması, çalışanlar üzerinde kontrol sahibi olması ve önemli kararları alması gerekiyor.

Lider olmak ise, başkalarını etkilemek, onlara ilham vermek ve potansiyellerini açığa çıkarıp ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını sağlamak anlamına geliyor. Başkalarına örnek olup onlara yol gösteren, vizyonu olan ve hedeflerine bağlı kalan bir kişilerdir liderler.

Liderlik ve patronluk ilişkisi madalyonun iki yüzü gibi, değil mi?

Durum böyle olsa da, değişmeyen tek bir gerçek var: Ne yazık ki, her patron liderlik özelliği taşımıyor, lider olan herkes de patron olma şansına erişemiyor.

Durun, hemen karamsarlığa kapılmayın! İşin iyi tarafı şu ki yönetim kadrosunda çalışıyor olmanız yalnızca patronlukla yaftalanıp asla bir lider olamayacağınız anlamına gelmiyor. Aksine, iyi bir patron olmak istiyorsanız iyi bir lider olmanız şart.

Peki, bunu nasıl başarabilirsiniz? Gelin sizleri hedefe ulaştıracağını düşündüğümüz 5 taktiği birlikte inceleyelim:

 

1.Güven bağı kurun.

Güvenmeksizin gerçek bir işbirliği yapmak pek de mümkün değil; sadece koordine olur ya da en iyi ihtimalle grup halinde çalışabiliriz. Bir grup insanı bir “ekibe” dönüştürebilen tek şey güvendir.

Patron olmanın en önemli adımı ekip içi güven bağının kurulmasına yönelik sürekli bir çalışma içinde olmaktır. Güven oluşturmanın etkili iletişim, çalışanların etkin katılımı ve daha iyi iş performansı gibi farklı pek çok avantajı vardır.

Peki, güven nasıl kurulur?

  • Her daim dürüst olduğunuzdan emin olun. Haberler kötü ya da sizin dezavantajınıza olsa dahi her zaman doğruyu söyleyin. Şeffaf olun!
  • Adil olun. İnsanları eylemlerine göre yargılamak kolaydır, ancak kimi zaman eylemlerin altında yatan asıl amaca daha yakından bakmak gerekir.
  • Dedikodu yapmayın ve kimsenin kişisel bilgilerini başkalarıyla paylaşmayın. Orada bulunmayan çalışanlar hakkında kötü sözler sarf etmeyin.
  • Takımın bir parçası olduğunuzu ve etrafınızdakilerin size güvenebileceğini gösterin. İyi bir örnek olun, çalışmanızı zamanında bitirin ve sevmediğiniz işleri başkalarının üzerine yıkmaya çalışmayın.
  • Empati kurun. Çalışanınızın zor zamanlar geçirdiğini fark ettiyseniz, ona bir sorunu olup olmadığını veya herhangi bir yardıma ihtiyaç duyup duymadığını sormaktan çekinmeyin.

Mutlaka okuyun: İş Hayatında Güven İnşa Etmenin Yolları

 

2.Çalışanlarınızı takdir edin.

Takdir edilen kişi her zaman beklenenden daha fazlasını yapar.

Bir işyerinde “fark edilmenin” bir başka deyişle “tanınırlığın” önemi göz ardı edilemez. Buna inanmaktan zorlananlarınız varsa vereceğimiz istatistikleri incelemeleri yeterli:

Çalışanların yüzde 16’sı önceki işlerinden çalışmalarının fark edilmemesi nedeniyle ayrılırken, yüzde 35’i ise fark edilmemenin üretkenliklerinin önündeki en büyük engel olduğunu iddia ediyor. Çalışanların yüzde 78’i de tanınırlığın onları motive ettiğini söylüyor.

Burada bahsettiğimiz tanıma kavramı yapılan işlerin, yani çalışanlarınızın potansiyellerinin farkında olmanız anlamına geliyor. İyi motive olmuş, verimli bir ekibiniz olsun istiyorsanız, vakit kaybetmeden tanınırlık kavramını derinlemesine incelemeye başlamalısınız. Bu durumun sağlayacağı avantajlar saymakla bitecek gibi değil. Örnek vermek gerekirse çalışanlarınız tanınırlık sayesinde şirkete sadık ve çalıştığı işten memnun bireyler haline gelecek, böylelikle bireysel üretkenlikleri artarken işten ayrılma istekleri de azalacaktır.

Peki, çalışanlarınızı nasıl tanıyıp takdir edeceksiniz?

  • İsim kullanarak teşekkür edin.
  • Yaptıkları hangi işle fark edildiklerini özellikle belirtin.
  • Yaptıkları işle ekibe veya şirkete kattıkları değeri vurgulayın.
  • Onları bir hediye ile ödüllendirin (akşam yemeği, tiyatro bileti veya zam)

Mutlaka okuyun: Çalışanları Motive Etmenin 10 Bilimsel Yolu

 

3.Çalışanlarınıza ilham verin.

Çalışma hayatında ilham, bağlılık ve tutkuyla ilgilidir. Çalışanlarınız yaptıkları işi seviyorlarsa yeni şeyler denemeleri için ufak bir yardımda bulunmanız yeterli olacaktır.

Çalışanlarınıza ilham vermek için:

  • Onlara vizyonunuz hakkında bilgi verin – insanlar önemli bir şeyin parçası olduklarını hissetmekten hoşlanırlar.
  • Fikirlerinizin şirkete sağlayacağı avantajlardan söz edin, sadece “nasıl”lardan değil “neden”lerden de bahsedin.
  • Onları takdir edin ve kendilerini geliştirmeleri konusunda teşvik edin.
  • Bildiklerinizi onlarla paylaşın.
  • Geri bildirimleri kabul etme yürekliliği gösterin!

Mutlaka okuyun: Çalışan Bağlılığını Artırmanın Yolları

 

4.Çalışanlarınızın kendileri olmalarına izin verin.

Çoğu insan başka insanlara öykünür. Düşünceleri başkalarının görüşleri, hayatları bir taklit, tutkuları ise bir alıntıdır.

Çalışanlarınızı oldukları gibi kabul etmiyorsanız iş yerinde kendilerini rahat hissetmelerini bekleyemezsiniz. Yüksek motivasyona sahip çalışanlarınız olsun istiyorsanız, ev ve iş ortamı arasındaki ayrımı daha da belirginleştirecek adımlardan kaçınmalı, bu iki farklı ortamı entegre etmenin yollarını aramalısınız.

Bırakın çalışanlarınız kendileri olsunlar:

  • Şık görünmeye gerek olmadığını düşünüyorsanız, kıyafet konusunda kısıtlamalar yapmaktan kaçının.
  • Çalışanlarınızı tutkuları hakkında konuşmaya teşvik edin.
  • Çalışanlarınıza güvenin ve hedeflerine nasıl ulaşacaklarına karar vermelerine izin verin.
  • Çalışanlarınızı yaptıkları işin sorumluluğunu almaları konusunda destekleyin.

 

5.Geri bildirimleri önemseyin.

Herkesin kendisine geri bildirimde bulunacak iyi insanlara ihtiyacı var. Ancak bu şekilde kendimizi geliştirebiliriz.

Mükemmel insan olamayacağı gibi mükemmel bir çalışan da yoktur. İşte tam da bu yüzden şirket genelinde açık ve dürüst bir iletişim ortamını teşvik etmeniz gerek. Bundan korkmanıza gerek yok! Hoş olmayan bir şey duysanız bile, duyduklarınızı kendinizi geliştirme fırsatı olarak değerlendirebilirsiniz. Araştırmalar, olumsuz geri bildirimlerle baş edebilme becerisine sahip kişilerin daha başarılı olduklarını gösteriyor!

Çalışanlarınızı geribildirim vermek konusunda nasıl teşvik edebileceğinize gelince:

  • Onlara sorular sorun. “Yerimde olsaydın neyi değiştirirsin,” “İşinle alakalı sevdiğin sevmediğin şeyler neler?” ya da “ekibimizle ilgili değişmesini istediğin bir şey var mı?” gibi sorular geribildirim almada kullanabileceğiniz en iyi soru tipleridir.
  • Eğer şahsen konuşmak istemiyorsanız, çalışanlarınızın bir anket doldurmasını isteyebilirsiniz (isim vermeden yapılacak bir anket olabilir)
  • Herhangi bir geri bildirimde bulunmak isteyenler varsa düşüncelerini sizinle paylaşmalarından mutluluk duyacağınızı tüm içtenliğinizle belirtin.

Mutlaka okuyun: Çalışan Verimliliğini Artırmanın Yolları

 

Nasıl İyi Bir Patron Olunur?

Patron olmak zor bir iştir, çünkü bu işi hakkıyla yapabilmeye ilişkin kesin bir formül yoktur, iyi bir patronun nasıl olacağına dair önceden tanımlanmış nitelikler de.

İşten ayrılanların% 75’inin aslında işlerinden değil patronlarından ayrıldıklarını biliyor muydunuz?

Bazılarımızın, her bir çalışanı potansiyelinin zirvesine nasıl çıkaracağını sezgisel olarak bilen doğuştan liderlik vasfıyla donatılmış şanslı kişiler olduğu doğrudur, ancak çoğumuz bu işi sonradan öğrenmek zorundayız.

Bu durum biraz bir şekil sıralama küpüyle oynamaya benziyor. Her çalışanın kendine özgü bir şekli var ve iyi bir patron, çalışanlarının her birini tanıyıp onu küp içerisindeki uygun şekle yerleştirmeyi, yani şirket içinde ona uygun olan rolü vermeyi biliyor olmalı.

Neyse ki, biraz sabır ve azimle, şirketinizde çalışan bu bin bir çeşit insanı bir arada uyum içinde çalışmayı başaracak bir ekip haline getirebilmeniz mümkün.

Mutlaka okuyun: Nasıl İyi Patron Olunur?

Avatar

Yazar : Deniz

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir