Kariyerlerimiz Çocuklarımızı Nasıl Etkiliyor?

Çalışan çiftler bir futbol maçını veya sinema seansını kaçırdıklarında kendilerini kötü hissetmemeleri mümkün mü? Akşam için yapılan planlar iş yerinde yaşanan son dakika gelişmelerle ya da aniden beliren müşteri ziyaretleriyle suya düştüğünde çocuğunuza, üzerinde etkileri kalıcı olabilecek bir hayal kırıklığı yaratmış olmaktan endişe duymanız da gayet normal bir durum.

Peki, çalışma hayatımızın çocuklarımızın yaşamları üzerindeki etkileri tam olarak nedir? Yaklaşık 20 yıl önce, birçok farklı sektörden yaşları 25 ile 63 arasında 900 çalışan ile yapılan bir ankette, Drexel Üniversitesindeki akademisyenler tarafından iş yaşamı ve aile hayatı arasındaki ilişki irdelenmiş ve yaşamın bu iki yüzünün nasıl da hem birbirlerine dost hem de düşman olabildikleri araştırılmıştır. Günümüz toplumunda zihinsel sağlığımızla ilgili problemler ile her geçen gün biraz daha fazla zaman harcıyor olmamız düşünüldüğünde, bu çalışma çocukların duygusal yaşamının ebeveynlerinin kariyerleri tarafından etkilenme biçimine dair çıkarımlar açısından oldukça kıymetliydi. Araştırma genel olarak ebeveynleri teknoloji bağımlılığı olarak da adlandırılabilecek, dijitalleşen dünyanın etkisinden kurtulamama durumuna hapsolmuş çocukların bu durumdan ve ebeveynlerinin iş yerinden aile ortamına taşıdıkları stres yükünden negatif şekilde etkilenme biçimlerine odaklanmıştır.

Ebeveynlerin çalışma hayatlarının çocuklarına olan etkisi üzerine yapılan araştırmaların birçoğu genellikle annenin çalışıp çalışmadığına, ebeveynlerin yarı zamanlı ya da tam zamanlı çalışıyor oluşuna, çiftlerin gün içerisinde işte geçirdiği toplam zamana ve çocukların büyüme dönemi boyunca çiftlerin çalışma süresine odaklanmaktadır. Oysa bahsi geçen araştırma, bu süreleri sorgulamanın biraz daha ötesine gitmiştir. Ek olarak, çalışma hayatının ebeveynler üzerindeki içsel etkilerine, aile ve kariyerinin önemi hakkındaki aile değerlerine, çalışma psikolojisinin aile yaşamı üzerindeki etkisine (evde ailemizle iken aklımızın işle ilgili konularda olması gibi), ebeveynlerde kariyer ile ilgili duygusal bağlılığa ve iş koşulları üzerindeki kontrol mekanizmasına da odaklanmıştır.

Çiftlerin kariyerlerine ilişkin bu özellikler, araştırmanın ortaya çıkardığı üzere, çocukların gösterdiği davranışsal bozukluklarla doğrudan ilişkili ve çocukların zihinsel sağlığının birer göstergesi. Araştırmada aynı zamanda çocukların davranışları, örgüt psikolojisinde yapılmış olan diğer araştırmalarda o zamana dek kullanılmamış, çocuk gelişimi ile ilgili araştırma literatüründe bir standart olan Çocuk Davranış Listesi ile ölçümlenmiştir. Ne yazık ki, bugüne kadar ailelerin iş deneyimlerinin (iş yerinde geçirdikleri zamanın değil) çocukların zihinsel sağlığı üzerindeki spesifik etkileri bu alanda yapılmış çalışmaların önceliği olamamıştır. Oysa, çalışmanın beraberinde getirdiği sağlıksal sonuçları düşünüldüğünde bu konu önceliklendirilmeyi fazlası ile hak etmektedir. Bu noktada bahsedilen çalışmanın ortaya çıkardığı bazı dikkat edici sonuçlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

Hem anne hem de babanın çalıştığı ailelerde, iş yerinde geçirdikleri saatler ne kadar uzun olursa olsun, aileyi önem sıralamasında her zaman birinci sırada tutan ebeveynlere sahip çocukların duygusal olarak daha sağlıklı oldukları ortaya çıkarılmıştır. Sonuçlara göre, aynı zamanda, yine iş yerinde geçirdikleri zamandan bağımsız olarak, çalışma hayatını bir yaratıcılık ve mutluluk kaynağı olarak algılayan ailelerin çocukları diğerlerine göre çok daha iyi durumdaydı. Ve tabii ki doğal olarak, fiziksel olarak aileleri ile daha çok zaman geçiren çocuklar duygusal anlamda daha güçlü durumdaydılar.

Babaları, psikolojik olarak kariyerlerine bağımlı olan çocukların ise davranışsal bozukluklara olan yatkınlıkları daha fazlaydı. Aynı zamanda, araştırmaya göre, babanın aile ve iş dışındaki dinlenme zamanlarında iş konuları ile olan mesafesi, diğer bir deyişle zihinsel olarak anda bulunma durumu, bilgisayar ya da telefonu ile bu anları öldürüp öldürmediği de çocuğun duygusal ve davranışsal durumu ile birebir ilişkiliydi. Öbür taraftan, yine iş yerinde geçirdiği zamandan bağımsız olarak babanın işinden duyduğu tatmin ve iş hayatındaki başarısı arttıkça, çocuğun daha az davranışsal bozukluk sergilemesi de araştırmanın çarpıcı sonuçlarından bir diğeridir.

Anneler için ise, araştırmaya göre, annenin iş yerinde sahip olduğu otorite ve gördüğü takdir seviyesi ile çocuğun zihinsel sağlığı arasında pozitif bir ilişki bulunmaktaydı. Diğer bir deyişle, iş yerinde yaşananlar üzerinde daha fazla kontrol yetkisi olan annelere sahip çocuklar diğerlerine göre daha şanslıydılar. Daha da fazlası, kendilerine, rahatlamaya ve kişisel bakıma daha fazla zaman ayıran ve ev işiyle daha az uğraşan annelerin çocukları üzerindeki etkisi çok daha olumluydu. Durum sadece çalışan anne ve çalışmayan anne arasındaki ayrım değildi, aynı zamanda çalışma ortamının dışında evde iken zaman harcadıkları şeyler de önemliydi. Çocukları ile beraber değillerse, o zaman kendilerine zaman ayırabilirlerdi, bu durumun çocuk sağlığı üzerinde olumsuz bir etkisi bulunmuyordu. Araştırmaya göre, ev işleri ile daha fazla meşgul olan annelerin çocuklarında davranışsal bozukluğa yatkınlık artıyordu.

Bu araştırmanın yapıldığı tarihten bu yana anne ve babaların geleneksel rolleri elbette ki değişti. Fakat, ailenin sorumluluk yükünü daha fazla sırtlanan tarafın kadınlar olduğu gerçeği hala geçerli. Söz konusu araştırmada ev işleriyle uğraşmak yerine kendilerine zaman ayıran anneler çocukların hayatlarını daha olumlu yönde etkilemişlerdir. Babalar ise psikolojik olarak çocukları ile geçirdikleri ana sadık kaldıkça, iş hayatına daha iyi uyum sağladıkça çocukları için daha sağlıklı bir ebeveyn deneyimi ortaya koyabilmektedir.

Araştırmanın ortaya çıkardığı en iyi sonuç ise, ebeveynlerin çalışma hayatına dair bu özelliklerin, en azından belli bir dereceye kadar, kontrol altında tutulabilecekleri ve değiştirilebilecek şeyler olmalarıdır. Araştırmada görülen bir diğer şaşırtıcı şey ise, ailelerin iş  yerinde ve çocuk bakımı üzerinde geçirdikleri zamanın -her ne kadar günümüz ekonomik ve sektörel koşullarda bazı değişkenlere müdahale etmek güç olsa da- çocukların zihinsel sağlığı üzerinden hemen hemen hiç etkisinin olmamasıdır. Bu nedenle, kariyerlerimizin çocuklarımızın zihinsel sağlığı üzerindeki etkilerini dikkate alıyorsak, kariyerlerimize ilişkin sahip olduğumuz değerlere ve fiziksel ve psikolojik olarak çocuklarımızla beraber olduğumuzda anda kalmanın yaratıcı yollarını bulmaya daha fazla odaklanmalıyız. Kaliteli zaman geçirmek ise kuşkusuz ilk sırada geliyor.

 

İlginizi çekebilir

Başarılı Çocuklar Yetiştiren Ebeveynlerin Ortak Özellikleri
Çocuklarınıza Girişimcilikle ilgili Öğretmeniz Gereken Beceriler
Merve Tulum

Yazar : Merve Tulum

ODTÜ " Endüstri Mühendisliği " bölümünden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesinde yüksek lisans yaptı. İş hayatına hızlı bir giriş yapıp inovasyon sorumlusu, sistem ve iş analisti gibi birçok pozisyonda görev aldı. Fibabanka, Yemeksepeti ve Yapı Kredi çalışmış olduğu şirketlerden sadece birkaçı. Sizler için iş hayatında edindiği tecrübeleri sizlere aktarıyor.

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir