Mutlu Olmak İsteyenlere

Nasıl mutlu olacağınız üzerine derinlemesine bir araştırmaya girmenin en iyi yolu başkalarına ait mutluluk kalıplarını gözlemlemek ve bunlardan yalnızca faydalı bulduklarınızı içselleştirmektir. İlham almak mutluluğa giden yoldaki amacınız olmalıdır,bu nedenle de gördüklerinizi mutluluğa dair katı kurallar bütünü olarak algılamanız yersizdir.

Mutluluk hakkında daha fazla şey öğrenmek adına onlarca araştırma metnini gözden geçirdim – iş hayatı ve yaşamdaki mutluluk ciddiye alınması gereken bir konuydu, bu yüzden daima ilhamın ve iç görünün peşinde oldum.

Bu yazıda sizler için en sevdiğim çalışmalardan derlemiş olduğum mutlu olmak için edinmeniz gereken 15 davranış biçimini listeleyeceğiz:

 

1.Yalnızca Kendinize Odaklanmaktan Vazgeçin.

“Alçak gönüllülük kendini küçük görmek değil, kendi çıkarını çok daha az gözetmektir.”

C.S. Lewis’in ağzından dökülen bu özlü sözler gerçekten de mutluluk getirebilir mi sizce? Benlik saygısı biraz çetrefilli bir konudur, çünkü bu konu üzerine yapılan güncel tüm araştırmalar oldukça tutarsız bir tablo çizmektedir: Yüksek bir benlik algısının yani öz güvenin mutlulukla alakalı olduğu kesindir ancak ego ile bir araya geldiğinde çok başka sorunlar doğurabileceği de görülmektedir.

Başarısını dış güçlere bağlayan bir kişinin öz güveni değişkendir.Örneğin başarılarını alacakları yüksek notlara bağlayan öğrencilerin üniversite eğitimi  için kabul mektubu aldıklarında benlik algıları ve öz güvenlerinde küçük çaplı bir artışın yaşandığı gözlemlenmiş, öğrenciler ret cevabı aldıklarında ise aynı öz güvende sert düşüşler olduğu görülmüştür.

Nitekim benlik saygısını kariyer başarısına veya dış görünüme dayandıranlar için de benzer bulgulardan bahsedebilmek mümkündür. Öz güven veya benlik saygılarını güçlü bir bağ ile dış güdülere bağlamamış kişiler başlarına gelen her türlü şeye karşı daha hazırlıklı olacaklarından inişli çıkışlı duygular geliştirme eğilimleri azalacak, sonuç olarak daha mutlu olacaklardır.

Öz güven yüksekliğinin beraberinde getireceği en sinsi tehlike kişinin başarı arayışında geçen hayat yolculuğu boyunca tek odak noktasının başarısızlıktan kaçınma ile sınırlı bir hal almasıdır; bu durum öz saygıyı “kendine ket vurma” yöntemi ile muhafaza etmeye çalışacağınız bir zihniyete neden olabilir, çünkü bu şekilde hiç bir başarısızlık deneyimi yaşamamış olursunuz.

“Başarısız olmuş olmam çok da önemli değil, zaten denemedim bile…” cümlesi işte tam da bu tavrı özetler niteliktedir.

Bunun yerine bir orta yol bulmaya çalışmalısınız – kendinizi küçük görmeyin, ancak kendinize daha az odaklanın. Egonuzu tatmin etmek adına değil, çevrenizdekilerin sizden en verimli şekilde yararlanmaları adına kendinizi geliştirmeye çalışın.

 

2.Bir Şeylerle Meşgul Olun Ancak İşlerinizi Aceleye Getirmeyin.

“Söylemesi kolay tabi” dediğinizi duyar gibiyim.

Ancak bu son derece doğru bir tespit, çünkü araştırmalar  “acele etmenin” sonu yalnızca stres ve mutsuzluğa çıkan tek yönlü bir yol olduğunu gösterse de, çok az insan meşguliyete ilişkin orta noktayı bulma yani yeterince meşgul olacağı bir hayat akışı yaratma başarısı gösterebiliyor.

Üretken olmanın birinin mutlu olmasına neden olabileceği gerçeği kulağa garip gelse de yapılan çalışmalar serbest zaman fazlalığının sıkıcı olabileceğini, işin sırrının dengeli bir serbest zaman yaratmakta olduğunu göstermiştir – yani rahat bir hızda verimli bir yaşam için sürmek çaba sarf etmelisiniz.

Bu dengeyi bulma sürecinde “hayır” diyebilmeyi de öğrenmeniz gerekecektir.

Hayır cevabını gerektirecek durumlarda, yani yapmak zorunda olmadığınız şeyler için şu yöntemi kullanmayı denemelisiniz: Bir teklife cevabınız ya “Tabi ki evet!” ya da basit ve net bir “Hayır” olmalıdır. Yani, önünüze herhangi bir fırsat geldiğinde (ve konuştukça işler daha da karışacak gibi duruyorsa) ya bu fikre balıklama atlamalı ya da işler iyiden iyiye sarpa sarmadan evvel ‘hayır’ demelisiniz.

 

3.Yakın İlişkiler Kurabileceğiniz İnsanlar Edinin.(En Az Beş)

Söz konusu olan genel yaşam doyumu ve kalitesi olduğunda ilişkiler tartışmasız en önemli unsurdur.

Size bunları bir yaşam koçu edasıyla söylemiyorum, söylüyorum çünkü hayatınızda yakın ilişkiler kurabileceğiniz bir insan grubunun olması gerçeğinin sizi mutlu edebileceğini gösteren çok sayıda çalışma gördüm. (yakın ilişkiler aynı zamanda ömrünüzü de uzatabilir).

İlişki kuracağınız insan sayısı tartışmaya açık olsa da meselenin özünün ufak tefek ayrıntılarda değil ana fikirde saklı olduğunu unutmayın. Ben bu sayıyı 5 olarak belirliyorum, çünkü araştırmalara göre bu rakam düşük seviye bir ortalamayı temsil ediyor.

“Araştırmalar, önemli sorunlarını tartışabilecekleri 5 veya daha fazla arkadaşa sahip olan insanların “çok mutlu” olduklarını söyleme olasılıklarının  diğerlerine oranla yüzde 60 daha fazla olduğunu göstermiştir.”

Daha fazla arkadaşın daha fazla mutluluk demek olduğuna dair güçlü kanıtlara rastlamadım, çünkü önem arz eden asıl şey hayatınızdaki insanların kalitesidir. Yalnızca kurulacak çok sayıda yeni arkadaşlık olduğunu bilmeli, ancak bunu gerçekleştirirken hali hazırda yarattığınız küçük ama sağlam çevreyi koruduğunuzdan emin olmalısınız. Bu tarz bir tavır uzun vadedeki mutluluğunuza katkı sağlayacaktır

 

4.İlişkilerinize Yönelik Proaktif Bir Yaklaşım Sergileyin.

Proaktif bir yaklaşım sergilemek tüm ilişki türleri için geçerli olsa da ikili ilişkilerde apayrı bir önem taşır. Çünkü çoğu ilişkinin (özellikle de evliliklerin) zaman içinde sonlandığını gösterecek sayısız çalışma mevcuttur.

Peki, ilişkilerinizi sağlıklı bir biçimde devam ettirebilmek adına neler yapabilirsiniz?

Mutluluk üzerine çalıştığım esnada Northwester Üniversitesi’nin ilişkileri kurtarmak adına “21 dakikalık” bir değerlendirme önerdiği bir dizi ilginç araştırmaya rastladım.

Çalışma evliliklere odaklansa da benim için en büyük getirisi sonucun çok daha evrensel bir boyutta uygulanabilir olmasıydı.

İlişkilerinizi tarafsız bir üçüncü kişinin gözünden değerlendirmeye ne dersiniz?

Çoğu zaman ilişkilerinizin otomatiğe bağlanmış bir biçimde devam etmesine izin verir ancak zamanla tadınızın kaçtığını gözlemlersiniz. Söz konusu mutluluğu yitirmeniz olduğunda yakın bir dostu kaybetmekten daha kötü olabilecek çok az şey vardır.Bu nedenle yakın ilişkilerde proaktif olmanız gerekir.

İşte araştırmalardan derlediğim diğer bulgular:

  • Yakın arkadaşlarınızla düzenli görüşmeler yapın.(çok yakın arkadaşlar için yaklaşık 2 hafta).
  • Arkadaşlarınızın hayatlarındaki iyi şeyleri kutlayın; aktif ve yapıcı dinleme yoluyla onlar için mutlu olduğunuzu bilmelerini sağlayın (yani güzel bir haber duyduğunuzda sadece “ne harika!” demeniz yeterli değil).
  • Konuşma narsisti olmayın. Araştırmalar insanların kendileri hakkında konuşmayı ya da kendilerinden bahsetmeyi sevdiklerini gösteriyor, bu yüzden bırakın konuşsunlar.

Kendinize özen göstermek başkalarına özen göstermekle aynı şey değildir. Bu gerçeği bilmek ve ilişkilerinizi buna göre şekillendirmek kendinizi geliştirmeye yönelik karşılıklı bir tutku yaratacak ve bu durum iki tarafa da yarar sağlayacaktır.

“Birine verebileceğiniz en büyük hediye, kişisel gelişiminizdir. Eskiden ‘Bana özen gösterirsen, ben de sana özen gösteririm’ derdim. Şimdi ise ‘Ben senin için kendime özen gösteririm, tabi eğer sen de benim için kendine özen göstereceksen’ diyorum.

 

5.Gündelik Konuşmaların Bir Adım Ötesine Geçin.

“Büyük beyinler fikirleri; ortalama beyinler olayları; küçük beyinler ise insanları tartışır.”

Eleanor Roosevelt’in bu sözüne Facebook sayfalarının pek çoğunda rastladığınıza eminiz, peki sizce bu alıntı ne kadar doğru?

Araştırmalara göre gündelik konuşmalar zekanızı öngörmek şöyle dursun, mutluluğunuzu dahi engelleyebiliyor.

Adil olmam gerekirse araştırmacılar bu gündelik ve önemsiz konuşmaların özellikle de yeni tanıştığınız insanlarla muhabbetinizi ilerletmek için inkar edilemez bir önemi olduğunu belirtiyorlar. Bir düşünsenize: “Tanıştığımıza memnun oldum, kürtaj konusundaki fikrinizi öğrenebilir miyim? diyerek başlayacağınız bir konuşmanın akıbeti ne olurdu sizce?

Uzun vadede daha mutlu bir yaşam için daha uzun ve içi dolu konuşmaları önemsiz gündelik konuşmalara tercih etmeniz gerekir. Başkalarıyla konuşmak çoğu zaman bizi  mutlu eder, ancak konuşmalarınız her daim yüzeysel olursa size yarardan çok zarar getirecektir.

“Gündelik konuşma kapsamı mutlulukla negatif bir ilişki içindedir, anlamlı konuşma kapsamı ise mutlulukla pozitif olarak ilişkilendirilmiştir. Dolayısıyla, mutlu insanlar sosyal olarak başkalarıyla ilişki içinde olan kişilerdir ve bu ilişki daha anlamlı ve özü olan meseleleri tartışmayı gerektirir.”

Derin konuşmalarımızı genellikle yakın arkadaşlarımız veya ailelerimizle gerçekleştirmeyi tercih ederiz, bu da yakın ilişkilerin neden mutluluğumuz için bu denli önemli olduğunu açıklayan bir diğer noktadır.

 

6.Kendinizi Şımartın.(Küçük Mutluluklar Önemlidir)

Kendinizi şımartmanıza yönelik şakaları bir kenara bırakırsak bu konu üzerine yapılan araştırmalar-şaşırtıcı bir şekilde- gerçekten mutlu olmak için yol boyunca küçük kazançlar elde etmeniz gerektiğini göstermiştir. Farklı pek çok alanda gerçekleştirilen bu çalışmalar mutluluğun insanların pozitif deneyimlerinin yoğunluğundan çok sıklığı ile ilgili bir şey olduğu fikrini savunmaktadır.

Bu gerçek, düzenli küçük zevklerin mutluluk üzerindeki etkisinin daha büyüklere  oranla çok daha fazla olduğunu gösteren Hayat Memnuniyet Ölçeği kullanılarak yapılmış birçok çalışma ile de doğrulanmaktadır. Belki de daha sonra yapmayı istediğimiz şeyler için şuan yapmak istediklerimizi ertelemenin bizler için bu denli zor olmasının nedeni tam olarak budur, buradaki tuzağa dikkat edin: Çoğu zaman kazanılması güç bir başarıyı elde etmeniz günden güne artacak bir mutluluk duygusu ile sonuçlanır. (Terfi almak, yeni bir girişimde başarı sağlamak, ödül kazanmak veya vücudunu forma sokmak gibi…)

Araştırmalarım sırasında karşılaştığım en komik alıntılardan biri bir psikoloji kitabına aitti ve en mutlu insanların neden cinsel hayatlarının son bir yılını yalnızca bir partnere sahip olarak geçirenler arasından çıktığını anlatan bir çalışma içeriyordu:

“Yalnızca bir partnere sahip insanlar neden çok sayıda partneri olanlara kıyasla çok daha mutludur? Bu durumun nedenlerinden biri, birden fazla kişinin zaman zaman heyecan verici olmasıdır, ancak düzenli bir cinsel hayat düzenli bir eğlenceye sahip olacağınız anlamına gelir. Bir atlıkarıncaya iki haftada bir binmekten alacağınız haz senenin yalnızca bir günü hız trenine binmekten alacağınız hazza göre çok daha güçlü olabilir.”

Demem o ki, az biraz kendinizi şımartmanız ve tutarlı bir tavır sergilemeniz bir yandan bugününüz ya da geleceğinize yönelik büyük hedefleriniz için planlar yaparken diğer yandan da mutluluğunuz için uzun bir yol kat etmenize olanak tanıyacaktır.

 

7.Eğlenceli Aktiviteler Planlayın ve Deneyimlere Para Harcayın.

Kendiliğinden geliveren plansız bir eğlencenin daha eğlenceli olduğu düşünülse de, araştırmalar çoğu zaman eğlenceye katkıda bulunan asıl şeyin gelecekte yapılacak eğlendirici etkinliklerin planlanması olduğunu göstermiştir.

Bu çalışma özellikle de tatil planlamaları için geçerlidir. Tabi özel olarak planlayacağınız güzel bir akşam yemeği de aynı etkiyi yaratabilir. Araştırmalar sırasında çoğu katılımcının ertesi geceki akşam yemeğini planlamak yerine bir hafta sonrası için kazanmış oldukları ücretsiz akşam yemeğini nasıl aktif bir şekilde planlayabilecekleri üzerine düşünmeyi tercih ettikleri gözlenmiştir:

“Bu gönüllü ertelemenin nedeni ne midir? Bu insanlar bir hafta bekledikleri bu süreçte hem o gece midelerine indirecekleri istiridyeleri ve yudumlayacakları leziz şarapları hayal edip bu hayalle mutlu olacaklar hem de yedi gün boyunca büyük bir zevk ve heyecan içinde bu gecenin gelmesini bekleyeceklerdir.”.

Üstelik bu “deneyim odaklı harcamalar” bizi çok daha fazla mutlu etme eğilimindedir. Aslında, çoğu araştırma insanların deneyim satın aldıkları zamanlarda maddi eşyalar aldıkları dönemlere kıyasla çok daha mutlu olduğunu gösteriyor.

Bu çıkarımı daha önce duymuş olabilirsiniz, peki ya neden böyle olduğuna dair bir fikriniz  var mı? Okuduğum makalelere göre aşağıdaki 5 nedenden dolayı (genel olarak) deneyime yönelik harcama yapmak maddi satın alımlara oranla çok daha baskın bir mutluluk hissi yaratıyor:

1.Tecrübeler zaman içinde gelişir: Harika bir deneyim kaliteli bir şarap gibidir, yıllandıkça değerlenir. Araştırmacılar fiziksel öğelerin hızla eskidiğini (“Ah, daha 2 ay geçmeden telefonumun bir üst modeli çıktı!”) ancak deneyimlerin bu tehlikeden uzak olup yıllar boyu paylaşılabileceğini belirtiyorlar.

2.İnsanlar deneyimlerini daha sık tekrarlama eğilimindedirler: Bir üst maddedeki görüşe paralel olarak yapılan araştırmalar da deneyimlerin daha sık hatırlandıklarını gösteriyor. Muhtemelen aldığınız ilk sörf tahtasını hatırlayamazsınız, ama ilk sörf dersinizi gülümseyerek hatırlayacağınıza eminim.

3.Deneyimler çok daha eşsizdir: İster inanın ister inanmayın ama insanlar kendilerini başkalarıyla kıyaslamayı severler ve eğer yapabiliyorlarsa her daim en göze çarpan kişi olmayı tercih ederler. Araştırmacılar satın alımın oldukça yaygın görülen bir tavır olduğunu bildiklerinden aldıklarımızı başkalarıyla karşılaştırmamızın olası olduğuna dikkat çekmektedir (bu durum alıcı pişmanlığına dahi sebebiyet verebilir). Ancak, deneyimler her zaman kendilerine has bir duygusal yoğunluk içerir, bu nedenle deneyimlerimizi başkalarıyla kıyaslama ihtimalimiz düşüktür ve bize düşen deneyimlerin kendine has doğasının keyfini çıkarmaktır.

4.Deneyimlere yavaşça adapte oluruz: Tüketici araştırmaları deneyimlerin bizim için harika olmasının bir diğer nedeninin de beynimizin onlara alışmasının daha uzun sürmesi olduğunu göstermektedir. Hiç büyük bir şovdan / akşam yemeğinden / tatilden geri döndüğünüzde gerçekten enerjik hissettiğiniz oldu mu? Satın alınan bir ürünün sizi bu kadar uzun süre heyecanlandırması olası değildir. Bunun nedeni ise maddesel satın alımlara daha iyi uyum sağlayabilmemizdir.

5.Deneyimler sosyalleştirir: İnsan sosyal bir hayvandır. Gerçek bir yalnızlık mahkumiyetinin akıl sağlığınız üzerindeki zararlı etkileri nedeniyle genellikle “zalim” bir ceza olarak sınıflandırıldığını biliyor muydunuz? Deneyimler bizi evimizin (bazı ülkelerde salgın halinde) bazen de alışkanlıklarımızın kaynağı olan konfor alanımızın dışına çıkarırlar.

Mutlaka okuyun: Mutlu Olmak İçin Alışveriş Yapmayı Bırakın, Deneyimlere Odaklanın!

 

8.Gözünüzü Nihai Ödülden Ayırmayın.

Marshmallow (bir tür şekerleme) deneyini muhtemelen duymuşsunuzdur. Duymayanlarınız için hızlı bir özet geçeyim. Araştırmacılar bu deneyle şekerleme yemenin baştan çıkarıcılığı ile baş edebilen çocukların (şekerleme yemek için araştırmacıların geri dönmelerini bekleyenler gibi) kritik bazı alanlarda daha iyi performans sergilediklerini keşfetmişlerdir. Yani geciktirilmiş memnuniyetin gelecekteki başarıyı öngörmede sağlam bir araç olduğu sonucuna varılmıştır.

Araştırma sonucunda geciktirilmiş memnuniyet ile genel yaşam doyumu arasında bir çeşit bağlantı olduğu görülmüştür. Kendini kontrol edebilen insanların hayattan çok daha fazla zevk aldıkları gözlemlenmiştir. Geciktirilmiş memnuniyetin “dikkatin stratejik dağılımına” bağlı olduğu iddia edildiğinden, bu konuya ilişkin herhangi bir disiplinin de irade gücünden kaçınmak için  yaratılacak yeni sistemlere bağlı olacağı açıkça görülmektedir.

Bu deney sonucunda insanların disiplini ve iradeyi nasıl da yanlış algılayabilecekleri şu sözlerle açıklanmaktadır:

“Geciktirme yapamayan çocuklar genellikle kuralları geriye sarmaya çalışmışlardı. Şekerlemeye direnmenin en iyi yolunun hedefe ya da ödüle gözünü dikmek, tam da ona bakmak olduğunu düşünüyorlardı. Ama bu korkunç bir fikirdi. Bunu yaparsanız, henüz araştırmacı odayı terk etmeden şekeri yemiş ve zili çalmış olursunuz.”

Araştırma sırasında hasta çocukların bunun tam tersi bir tavır sergiledikleri görülmüştür: “Şekerlemeye gözlerini dikip onu bir saplantı haline getirmek yerine, gözlerini kapatarak masanın altında saklambaç oynar gibi davranarak ya da “Susam Sokağı” ndan şarkılar söyleyerek kendilerini rahatlatmaya çalıştılar;elbette ki şeker yeme arzuları onları da asla terk etmemişti, sadece onu yok sayıp unutmaya çalışmayı denediler.”

Hem zaten şekerlemenin ne denli güzel ve lezzetli olduğunu düşünüyorsanız, bu çok geçmeden onu yiyeceğiniz anlamına gelmez mi?

İyi alışkanlıklar oluşturma konusundaki yazılarımızı okuduysanız bu araştırmanın çizgisi itibariyle alışkanlığa ilişkin söylemlerimize ne denli yakın olduğunu anlarsınız. – Arzu ettiğiniz yolda kalmanızı sağlamanın en iyi yolu gecikmeleri engelleyecek önlemler almaktır.

Tıpkı deneydeki çocuklar gibi zorlayıcı ya da dikkat dağıtıcı şeylerden kaçınmayı başarmanız durumunda kendinize çok daha kazançlı ve çok daha doyurucu bir hayat sağlayabilirsiniz, ancak asıl meselenin iradenizle mücadele etmekten ziyade, bu tarz tavırlardan kaçınmayı kolaylaştırmaya çalışmanız olduğunu hatırlamanız gerekir.

Bunun anlamı zayıflamak istiyorsanız atıştırmalıklarınızı en sık kullandığınız mutfak dolabı yerine garajdaki bir rafta gizlemenizdir.

Mutlaka okuyun: Başarının gizli anahtarını bulan deney: Marşmelov Deneyi

 

9.Şükran Duygunuzu Gözler Önüne Serin.

Psikoloji her daim bize duymak istediklerimizi söylemez, bu yüzden iyi bir işi büyük bir kişisel fayda takip etmelidir.

Birine (veya sahip olduğunuz şeylere) şükran duymanın mutluluk seviyenizi fark edilir bir düzeyde nasıl arttırdığını gösteren bir çalışmaya rastladığım için son derece mutluyum. Araştırmacılar bu artışın % 25 olduğunu söylüyor(yine ayrıntılara daldık!) ancak asıl önemli olan yöntemin işe yarıyor olması değil mi?

Peki, bu yöntemi gerçekçi bir biçimde uygulamak mümkün müdür?

Cevabı başka bir çalışmadan yararlanarak vereyim. Söz konusu bu çalışmada teşekkür notları yazmanın (ya da sadece güzel bir mektup) mutluluğunuzu veya yaşam doyumunuzu arttırmada etkili bir yöntem olduğu sonucuna varılmıştır. Bu yöntemin pek çok ek avantajı da var – insanlar artık nadiren el yazısı kullanıyor, bu yüzden dijital ortamda yazacağınız bir “teşekkürler” den daha kalıcı ve onunla ölümüne kapışacak bir yöntemdir bu.

El yazması mektuplar da şükran duygularınızı karşı tarafa ya da kendinize iletme sürecine başlamanız için harika bir yoldur. Bunları birilerine yönelik içten minnettarlığınızı ifade etmede kullanacak olsanız da gerçek bir bağın kartvizitlerle değil ancak başkalarına yardım etmek ve insanların sizin için önemli olduğunu hissetmelerini sağlamakla kurulabileceğini unutmamalısınız.

 

10.Başka İnsanların Mutluluk Deneyimlerinin Farkına Varın.

Bu gerçekten de ilginç bir madde.

Çoğumuz eşsiz kar taneleri olduğumuza inanmak isteriz, ancak bazen bazı şeyler belirli bir nedenden ötürü popülerdir. Aslında araştırmalar, bir deneyimden ne derece zevk alacağımızı tahmin etmenin en iyi yolunun, başkalarının söz konusu deneyimden ne denli hoşlandığını görmek olduğunu ortaya koymaktadır.

Yapılan bir çalışma kapsamında araştırmacılar kadınların sanal ortamdaki arkadaşlık siteleri üzerinden bir başka kadın tarafından yapılmış puanlamaları dikkate aldıklarında buluştukları erkekler ile ne denli iyi vakit geçirebilecekleri konusunda hataya düşme olasılıklarının son derece azaldığını keşfetmişlerdir.  Başka bir deyişle, bir başkasının deneyimini öğrenmek aynı konudan kendimizin ne denli zevk alacağını içten bir biçimde değerlendirmenin en iyi yollarından biridir.

 

11.Bakış Açınızı Değiştirin.

Yapılan başka bir çalışmada araştırmacılar o gün yaşadığınız 3 iyi şeyi listeleme eyleminin (ne kadar küçük olaylar olursa olsun) mutluluğu arttırdığını ve depresyon belirtilerini azalttığını buldular.

Ayrıca, kendinizi bir başkasının yerine koymak (ve karamsar bir bakış açısından uzak durmak) mevcut durumunuz hakkında çok daha iyi hissetmenizi sağlayabilir. En ilginci ise bakış açınızdaki herhangi bir değişikliğin genel mutluluğunuz üzerinde gerçekten büyük bir etkisinin olabileceği gerçeğidir.

“Kötü şeyler”  çoğu zaman aklımızdaki iyi şeyleri ezip geçer, psikologlar tam da böyle zamanlarda perspektif değişikliğine gitmenin içinden çıkılmaz hale gelmiş durumlar karşısında ayakta kalabilmemiz konusunda bize yardımcı olacağını iddia ediyorlar.

“… Öğrencilerimize akademik sorunlarını kendilerini üniversite eğitimlerini yarıda bırakma noktasına getirecek denli büyütmeyip bu zorlu dönemi işe alışma süreçlerinin bir parçası olarak algılamaları gerektiğini öğrenmeleri konusunda teşvik ettik. Bu işi kapan ve bu yönlendirmeye maruz kalan öğrencilerin– bu yorumlamadan uzak bir kontrol grubuyla karşılaştırıldığında – gelecek yıl daha iyi notlar almayı başardıkları ve okulu bırakma olasılıklarının diğer öğrencilere oranla çok daha düşük olduğu gözlemlendi.”

Bu yüzden bir dahaki sefere kendinize inanmanız ve sahip olduklarınız için şükretmeniz gerektiğini kendinize hatırlatmayı unutmamalısınız, bu tavrın göründüğü kadar yüzeysel olmayıp hayallerinizin ötesinde sonuçlar doğuracağını sizler de göreceksiniz.

 

12.Bir Beceri Seçin ve Bu Alanda Ustalaşın.

“ Bir konuda mükemmel olmak her konuya ilişkin potansiyelinizi arttırır.”

Görünen o ki düzenli olarak en güçlü yanlarınıza odaklanmanız kendinize ilişkin olumlu duygular geliştirmenin harika bir yoludur.

Uzun lafın kısası, kendiniz için sizi öne çıkaracak bir uğraş bulmanız ve bu işi mümkün olduğunca sık yapmanız gerekmektedir.

Biliyorum, listemizin belki de en genel maddesi bu, ancak yine de düşünsel dünyanıza hitap edeceğini umuyorum. Halen daha farklı pek çok şeyle uğraşabilirsiniz, ancak tek bir beceri / görev/güçlü yan üzerinde ustalaşmak adına yeterli zamanı ayırmanız sizin için başlı başına olağanüstü bir deneyimin kapılarını arayabilir.

Ayrıca araştırmanın bir beceriye sahip olmanın düşündüğünüz kadar stresli olmayabileceğini iddia ettiğini de bilmelisiniz. Araştırmacılar, bir şeyde uzmanlaşma süreci her ne kadar insanlar üzerinde stres vb. biçimlerde yıkıcı etkilere yol açsa da katılımcıların ilerleyen zamanlarda geri dönüp yaptıklarına baktıklarını ve yaşadıkları deneyimin kendilerini mutlu ve tatmin olmuş hissettirdiğini bildirdiklerini belirtmişlerdir.

 

13.Zirveyi Hedefleyin.

Son zamanlarda okuduğum kitapların birinde şöyle ilginç bir bilgiye rastladım:

“Psikolog Jonathan Freedman yaptığı çalışmalarda kısa vadeli ve uzun vadeli olarak kendileri için hedef belirleme yeteneğine sahip kişilerin daha mutlu olduğunu iddia etti.”

Bu bulguyu destekliyor gibi görünen ek araştırmalar da okuyunca kafam biraz daha netleşti: Hedefler hayatımız için sahip olmadığımız takdirde kolayca bulunamayacak bir anlam, yön ve odaklanma hissi uyandırıyor gibi görünüyordu. (Yani, “Yaşam bir yolculuktur, bir varış noktası değil.”).

Üstelik somut bir hedefte ilerleme kaydetmenin sadece olumlu duyguları harekete geçirmekle kalmayıp aynı zamanda korku ve (klinik olmayan) depresyon da dahil olmak üzere olumsuz tüm duyguları engelleyebileceği de öne sürülüyordu.

Başka bir araştırmaya göre ise araştırmacılar hırslandırıcı hedefler koymanın insanları mutlu edebileceği bilgisine ulaştılar. Fazla derinlere dalmamalısınız elbet(trilyoner olmayı hayal etmek gibi), ama büyük hedeflerin çoğu zaman insanları harekete geçirmede ne denli önemli bir unsur olduğunun farkında olmanız yerinde olacaktır.

 

14.Egzersiz Yapın.

Bu madde için afili bir başlığım yok çünkü lafı dolandırmanın bir anlamı yok. Egzersizden ne kadar nefret ettiğiniz umurumda bile değil, egzersiz düzenli olarak yapılması gereken fiziksel ve psikolojik bir aktivite ve pek çok faydası var.

Dahası egzersizin daha iyi hissetmeniz, enerjinizi arttırmanız ve gerginliğinizi azaltmanızda kullanabileceğiniz işlerliği kanıtlanmış bir strateji olduğu da ortaya çıkmış durumdadır. Ayrıca halen daha egzersiz yapmıyorsanız hemen bugün egzersize başlamanız gerektiğini kanıtlamak için yapılmış bir diğer çalışma da katılımcıların yalnızca egzersiz yaparak benlik saygılarını nasıl arttırdıklarını (vücut şekilleri değişmese de) göstermiştir.

Evet, egzersize başlamak ilk başlarda berbat bir fikir gibi gelebilir, ancak 7 dakikalık bir egzersizle işe başlamanız bile yeterli olacaktır- araştırmalar, sadece 7 dakikalık yüksek yoğunluklu bir egzersizin bir dizi sağlık avantajını da beraberinde getirebileceğini göstermiştir.

Üstelik egzersizin faydaları yalnızca bunlarla sınırlı da değil, mutluluk seviyelerindeki en yüksek artışın egzersize yeni başlayanlar arasında görüldüğü söyleniyor.

“Endorfin salınımının bağımlılık yaratan bir etkisi vardır ve zamanla aynı coşku seviyesine ulaşmak ancak daha fazla egzersiz ile mümkün olur.”

Anlayacağınız, rutinleri değiştirmek ve egzersiz yapmayı düzenli alışkanlıklarınızdan biri haline getirmek kalıcı mutluluğun anahtarıdır.

 

15.Zamanın Ellerinizin Arasından Kayıp Gitmesine İzin Vermeyin.

Bu pek de bilimsel sayılamayacak bir madde, ancak listemizin en önemlilerinden biri olduğu konusunda asla şüpheniz olmasın.

Ölecek insanların en pişman olduğu 5 şeye ilişkin çalışmaları gördüyseniz, bir numaralı pişmanlığın birinin kendi hayallerine ihanet etmesi olduğunu hatırlarsınız:

“Bu, hemen herkesin hayatının en yaygın pişmanlığıdır. İnsanlar hayatlarının neredeyse bittiğini fark ettiklerinde ve şöyle bir dönüp geriye baktıklarında kaç rüyanın yerine getirilemediğini görmeleri çok daha kolaydır. Çoğu insan, hayallerinin yarısını bile gerçekleştirememiş ve bunun yaptıkları ya da yapmadıkları seçimlerden dolayı olduğunu bilerek ölmek zorunda kalmıştır. Çünkü sağlık beraberinde yalnızca sahip olmadığınız an kıymetini anlayabileceğiniz bir özgürlük getirir.

Belki de buradaki en büyük uyanış, bu insanların işlerin bu şekilde sonuçlanmasını gerçekten istemediklerini fark etmeleridir- belki de hiç sebepsiz günler günleri kovalamış ve hayallerin peşinden koşma fikri ertelenip durmuştur.

Siz siz olun hayallerinizi ertelemeyin. Unutmayın, hayallerinizi ertelemek mutluluğunuzu da ertelemek demektir.

 

İlginizi çekebilir

Mutlu Olmanın Bilimsel Olarak Kanıtlanmış 10 Yolu
Nasıl Mutlu Olunur?
Avatar

Yazar : Deniz

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir