Borsa Nedir, Nasıl İşler?

Eğer borsada yatırım yapmak sizleri korkutuyorsa bilin ki yalnız değilsiniz. Borsada yatırım yapmakla alakalı çok az tecrübesi olan insanlar ya portföy değerinin %50’sini kaybetmekle alakalı korku hikayeleriyle – ki 2000 yılından bugüne 2 adet büyük satış yaşandı – dehşete düşüyorlar, ya da kırk yılda bir işe yarayan sağlam tüyolara aldanıyorlar. Aslında yatırım hissiyatı sarkacının açgözlülük ile korku arasında sallanıyor olmasında çok da şaşılacak bir şey yok.

Gerçek şu ki borsaya yatırım yapmak risklidir ancak eğer disiplinli bir şekilde yapıldığında, varlıklarınızın değerini yükseltmenin en etkili yollarından biridir. Genelde orta sınıf birinin en büyük servetini sahip olduğu ev oluşturur. Varlıklı ve çok zengin olarak tanımlayabileceğimiz kitlenin ise varlıklarının büyük bir kısmını hisse senetleri oluşturur. Borsanın mekaniğini anlamak için öncelikle hissenin ve değişik türlerinin tanımını inceleyelim.

 

Hisse Senedi Nedir? Hisse Senedinin Tanımı

Bir hisse senedi, bir şirkette veya kurumda sahiplik hakkını ve onun varlık ve kazançlarında orantılı bir pay alma hakkını temsil eden bir finansal araçtır. Hisse senedine sahip olan hissedarın şirketin, kendi elinde bulundurduğu hisse sayısının toplam hisse sayısına oranı kadar parçasına sahip olduğunu gösterir. Örneğin, bir kişi ya da kurumda herhangi bir şirketin 1 milyon hissesinden 100 bin tanesi varsa, o şirkette %10 ortaklığı var demektir. Şirketlerin çoğunun tedavüldeki hisse senetlerinin sayısı milyon hatta milyarları bulmaktadır.

 

Bir Şirket Neden Hisse Senedi İhraç Eder?

Jack Ma’nın 1999 yılında Alibaba Grup Holding’i Çin’in Hangzhou şehrindeki dairesinde kurmasını veya Mark Zuckerberg’in Facebook’un ilk versiyonunu 2004 yılında Harvard Üniversitesi yurdundaki odasında kurduğunu hatırlayalım. Bunlar ve benzerleri teknoloji devleri yirmi-otuz yıl içerisinde dünyanın en büyük şirketleri haline gelmişlerdir.

Bununla birlikte, böyle şiddetli bir hızla büyümek, büyük çapta sermayeye erişim imkanına sahip olmayı gerektirir. Bir girişimcinin beyninde filizlenen bir fikri işleyen bir firmaya dönüştürmek için kendisinin öncelikle bir ofis ya da fabrika kiralaması, çalışan işe alması, ekipmanları ve hammaddeleri satın alması, satış ve dağıtım ağlarını kurması ve daha bir sürü şey yapması gerekir. Bu kaynaklar, girişimin büyüklük ve kapsamına bağlı olarak ciddi büyüklükte bir sermaye gerektirir.

 

Sermaye Tedarik Etmek

Bir girişim, böyle bir sermayeyi ancak ya öz sermaye finansmanı (hisse senedi ihracı) ile ya da borç alarak tedarik edebilir. Borç finansmanı yeni başlayan bir şirket için problem olabilir çünkü borcu karşılamak için gösterebileceği varlık miktarı – özellikle teknoloji ya da biyoteknoloji gibi firmanın çok az maddi varlığa sahip olduğu sektörlerde- çok düşük olabilir. Buna ek olarak bir de ilk zamanlarda gelir ya da kazancı olmayan bir şirket için borçla gelen faiz ödemesi de ağır bir finansal yük olabilir.

Dolayısıyla öz sermaye finansmanı girişimcilerin çoğunlukla tercih ettikleri bir yoldur. Girişimci ilk etapta şirketi ayağa kaldırmak için gereken kaynağı kendi birikimlerinden ya da aile ve arkadaşlarından sağlayabilir. Ancak şirket büyüdükçe sermaye ihtiyacı da büyük miktarlara tekabül edebilir ve girişimci böyle bir durumda melek yatırımcılara ve risk sermaye şirketlerine yönelebilir.

 

Hisse Listeleme

Bir şirket kurulduktan sonra, geleneksel bir banka kredisinin sağlayabileceği tutarlardan ya da kendi gelirlerinden çok daha fazla sermayeye erişim ihtiyacı duyabilir. Bunu bir ilk halka arz işlemi aracılığıyla dışarıya hisse ihracı yaparak sağlayabilir. Bu işlem şirketin statüsünü birkaç hissedarın sahip olduğu özel bir şirket olmaktan çıkarıp çok sayıda hissesi olan halka arz olmuş bir şirkete çevirir. İlk halka arz işlemi ayrıca erken yatırımcılara kendi paylarını satıp büyük kazançlar elde imkanı sağlayabilir.

Bir şirketin hisseleri borsada listelenmesi ve alım-satım işlemlerine tabi olmaya başlamasıyla şirketin hisse fiyatları yatırımcı ve simsarların her defasında değerlendirme ve yeniden değerlendirmeleri nedeniyle dalgalanmaya başlayacaktır. Bir hissenin değerini ölçmek için kullanılan bir sürü oran ve ölçüler vardır. Bunlardan en ünlü olanı Fiyat/Kazanç (P/E ratio) oranıdır. Hisse analizi yapanları da temel ve teknik olarak iki kampa ayırabiliriz.

 

Kısaca Borsa Nedir?

Menkul kıymetler borsaları, halihazırda hisseleri olanların potansiyel alıcılarla buluştukları ikincil piyasalardır. Borsada listelenmiş olan anonim şirketlerin kendi hisselerini düzenli aralıklarla alıp satmadıklarını (şirketler bazen yeni hisse ihracı yapabilir ya da piyasadaki hisselerini geri alabilirler ancak bunlar günlük yapılan işlemler olmayıp belirli bir karar üzerine yapılan ve hisse alım satım çerçevesi dışındaki işlemlerdir) anlamak önem teşkil etmektedir. Bu yüzden piyasadan bir hisse senedi satın aldığınızda onu şirketin kendisinden değil, başka bir hissedardan satın alırsınız. Aynı şekilde sattığınızda da onları tekrardan şirkete geri satmış olmayıp başka bir yatırımcıya satmış olursunuz.

İlk hisse senedi piyasaları, 16 ve 17. yüzyıllarda genelde Antwerp, Amsterdam ve Londra gibi liman şehirlerde ya da ticaret merkezlerinde ortaya çıkmışlardır. Bu ilk borsalar, genelde daha çok tahvil takasına sahne oluyorlardı çünkü o sıralarda çok az şirket hisse senedi ihracı gerçekleştiriyordu. Hatta eski kurumların çoğu yarı-anonim sayılırdı çünkü çalışabilmeleri için hükümet tarafından onaylanmaları gerekirdi.

18. yüzyılın sonlarına doğru Amerika’da hisse senedi piyasaları ortaya çıkmaya başladı. New York Borsası bu açıdan önemlidir çünkü hisse alım satımları gerçekleşmesine imkan vermiştir. Ancak ilk Amerikan borsası olma şerefi Philadelphia Borsasına aittir. Bu borsa hala faaliyet göstermeye devam etmektedir. NYSE 1792 yılında, 24 New York borsa temsilcisi ve tüccarı arasında imzalanan Buttonwood Anlaşması sonucunda kurulmuştur. Resmi kuruluşu öncesinde ise simsar ve üye temsilcileri Wall Street üzerindeki bir çınar ağacı altında gayrı resmi bir şekilde buluşurlardı.

Hisse senedi piyasaları, kendileriyle birlikte alıcı ve satıcıların işlemlerinin adil fiyatlarla ve makul bir zamanda gerçekleşeceğine güvenebilecekleri yeni bir regülasyon ve profesyonelleşme çağını da beraberlerinde getirmişlerdir. Günümüzde ABD ve dünya genelinde birçok borsa bulunmaktadır ve bunların çoğu birbirlerine elektronik olarak bağlanmış haldedir. Bu demek oluyor ki piyasalar daha etkin ve likit hale gelmişlerdir.

Bazen bülten tahtaları olarak da adlandırılan birtakım daha gevşek bir denetleme ve düzenlemeye tabi borsa dışı hisse senedi piyasaları da mevcuttur. Bunlara İngilizce’de “over-the-counter” yani tezgah üstü piyasalar ismi verilir ve OTC kısaltması kullanılır. Tezgah üstü piyasalarda işlem gören hisseler, büyük borsalarda işlem görenlere nazaran daha gevşek denetleme kriterlerine tabi olduklarından dolayı daha riskli olmaya meyillidirler. Örneğin, büyük borsalar bir şirketin halka arz olmadan yani listelenmeden önce en az belirli bir süre faal olması gerektiğini ya da belirli şirket değeri ve karlılık oranlarını tutturmaları gerektiği şartlarını koyabilirler. Gelişmiş ülkelerin çoğunda, borsalar kendi kendilerini denetleyen ve yeni sektör düzenleme ve standartları getirip onları değiştirebilecek kudrete sahip sivil organizasyonlardır. Borsaların önceliği, etik ve eşitliği önceleyen kuralları oraya çıkararak yatırımcıları korumaktır.

 

Hisse Fiyatları Nasıl Belirlenir?

Bir piyasadaki hisselerin fiyatlarını belirlemek için kullanılan çeşitli yollar vardır. Ama bunların en meşhuru bir müzayede sürecinden geçerek alıcı ve satıcıların tekliflerini vermeleri yoluyla yapılanıdır. Alış teklifi bir kimsenin bir hisseyi almaya razı olduğu fiyat; satış teklifi ise satmayı istediği fiyattır. Alış ve satış teklifleri buluştuğu zaman işlem gerçekleşir.

Genel manada piyasada milyonlarca alıcı ve satıcı vardır. Bunlar belirli bir hissenin değeri ve tabii alıp satmak istedikleri fiyatlar hakkında farklı düşüncelere sahip olabilirler. Bir işlem gününde binlerce işlem bu alıcı ve satıcıların alış-satış niyetlerini her dakika aksiyona dönüştürmeleri sayesinde gerçekleşmektedir. Borsalar ise, böyle bir alım-satım için alıcı ve satıcıları kolayca eşleştiren bir platform sağlarlar. Ortalama bir bireyin borsada yatırım yapabilmesi için bir aracıya (banka ya da yatırım şirketi) ihtiyacı vardır. Bu firmalar, alıcı ve satıcı arasında komisyoncu olarak görev yapmaktadır. Örneğin bir hissenin normal alış fiyatı 3 lira 30 kuruş ise hisse baişına 1 kuruş komisyon ödeyerek ile 3 lira 31 kuruştan alabilirken benzer şekilde satarken de 1 kuruş farkla 3 lira 29 kuruşa satabilirsiniz. Bu 1 kuruşluk fark aracı kurumlara göre değişebilmektedir.

 

Borsada Arz ve Talep:

Borsa ayrıca etkileyici bir gerçek zamanlı arz-talep kuralı örneği göstermektedir. Her bir hisse senedi işlemi için bir alıcı ve bir satıcı olması gerekir. Değişmez arz ve talep kanunlarına göre belirli bir hisse için satıcıdan çok alıcı varsa onun fiyatı yükselir. Buna karşılık alıcıdan çok satıcı varsa da doğal olarak fiyat düşer.

Marj olarak da bilinen alım-satım fiyatları farkı, bir alıcının ödemeyi istediği en yüksek fiyat ile satıcının kabul ettiği en düşük fiyat arasındaki farkı temsil eder. Bir alım-satım işlemi ancak eğer bir alıcı satış fiyatını ya da satıcı alış fiyatını kabul ederse gerçekleşir. Eğer alıcılar satıcıları sayı olarak geçerlerse, hisseyi satın alabilmek için alış tekliflerini artırabilirler; haliyle satıcılar da bunun için daha fazla fiyat isteyeceklerdir ve fiyat artacaktır. Eğer satıcılar alıcıları sayı olarak geride bırakırlarsa tam tersi olacaktır ve satıcılar daha düşük alış tekliflerini kabul etmek suretiyle fiyatı düşüreceklerdir.

 

Alıcılarla Satıcıların Eşleşmesi:

Bazı borsalar alış ve satış tekliflerinin devamlılığını sağlamak için profesyonel brokerlara bel bağlarlar. Neticede motive bir alıcı ve satıcıyı denk getirmek her zaman mümkün olmayabilir. Bu kişiler uzmanlar ya da piyasa yapıcılar olarak bilinirler. İki taraflı olan piyasa alış ve satış tekliflerinden oluşur ve fiyat farkına marj denir. Marj ne kadar dar ve alış satış teklifleri ne kadar büyük (alınan ya da satılan hisse sayısı) olursa, o hissenin likiditesi o kadar yüksek olur. Buna ek olarak, eğer yüksek fiyattan alıcı ve düşük fiyattan satıcı sayısı ne kadar çoksa piyasada o kadar iyi bir derinlik olduğu söylenir. Yüksek kaliteli borsalarda genelde marjlar küçük, likidite yüksek ve derinlik iyidir. Aynı şekilde yüksek kaliteye sahip hisseleri olan büyük şirketler de aynı özellikleri bünyelerinde barındırırlar.

Hisse alıcı ve satıcılarının borsada eşleştirilmeleri başlangıçta manuel bir şekilde yapılmış ancak zamanla otomatize edilmiştir. Günümüzde gittikçe daha büyük bir oranda bilgisayarlaştırılmış trading sistemleriyle gerçekleştirilmektedir. Eşlemenin manuel yönteminin sistemine “sesli müzayede” adı verilmiştir. Bu yöntemde bir mekanda ya da bir borsanın zemin katında toplanmış olan brokerlar birbirleriyle sözlü ve el işaretlerine dayalı iletişim sinyallerini kullanarak yüksek miktarlarda hisse alım ve satımları gerçekleştirmişlerdir.

Bununla birlikte borsaların çoğunda artık sesli müzayedenin yerini elektronik trading sistemleri almıştır. Bu sistemler alıcı ve satıcıları insanlardan çok daha doğru ve hızlı bir şekilde eşleştirebilmektedirler. Böylece daha hızlı ve daha az masraf ödeyerek işlem yapmak mümkün hale gelmiştir.

 

Borsada Listelenmenin Faydaları

Yakın zamana kadar herhangi bir girişimcinin nihai amacı şirketini New York Borsası (NYSE) ya da Nasdaq gibi tanınmış borsalardan birinde aşağıdaki bariz sebeplerden dolayı listeye sokmak olagelmiştir. İşte listelenmenin faydaları:

  • Borsada listelenmiş olmak demek şirketin hissedarları için hazır likidite demektir.
  • Şirket bu sayede ihtiyaç duyduğu sermayeyi daha fazla hisse ihraç ederek tedarik edebilir.
  • Halka arz edilmiş hisselere sahip olmak yetkin çalışanları şirkete çekmeyi başarmak için gerekli olan hisse opsiyon emeklilik planlarının kurulmasını kolaylaştırır.
  • Listelenmiş şirketler piyasada daha yüksek bir görünürlüğe sahiptirler. Analistlerin yorumları ve kurumsal yatırımcılardan gelen talepler hisse fiyatını yükseltebilirler.
  • Listelenmiş hisseler şirket tarafından başka bir şirketin devralınması sürecinde kur olarak kullanılabilir ve ödemenin bir kısmı hisseler halinde gerçekleştirilebilir.

Bu faydalardan dolayı büyük şirketlerin çoğu özel olmaktansa halka arz edilmiştir. Gıda devi Cargill, büyük holding Koch Industries ve kendin-yap mobilya satıcısı Ikea gibi çok büyük özel şirketler kaideden ziyade bu işin istisnalarıdırlar.

 

Borsada Listelenmenin Dezavantajları

Her hususta olduğu gibi şirketin borsada listelenmesinde de sorunlar vardır:

  • Listelenme, uyum ve raporlama masrafları gibi çok yüksek giderler listelenmeyle birlikte pakete dahildirler.
  • Şirketin daha efektif çalışmasına mani olabilecek düzeyde külfetli ve ağır düzenlemeler (regülasyonlar).
  • Yatırımcıların çoğunun kısa vade odaklı olmaları ve bu durumun şirketi uzun vadeli bir kurumsal strateji izlemektense çeyrek dönem getiri tahminlerini yakalamaya odaklanmaya zorlamaktadır.

Değeri bir milyar doları aşan girişim sayısı çok az olduğundan Ünikorn (tek boynuzlu at) olarak adlandırılan Uber ve Airbnb gibi büyük yeni girişimlerin çoğu, listelenme safhasına geçmeyi on-yirmi yıl önceki şirketlerden çok daha geç bir dönemde tercih etmektedir. Bu gecikme kısmi olarak yukarıda belirtilen dezavantajlara bağlanabileceği gibi bunun ana sebebi iyi yönetilen ve ilgi çekici bir değer önerisi olan girişimlerin devlet varlık fonları, özel sermaye fonları ve risk sermaye şirketleri gibi yerlerden gelen benzeri görülmemiş sermayelere erişim imkanlarına sahip olmaları da olabilir. Böyle sınırsız gibi görülen bir sermaye erişimine sahip olmak bir girişim için ilk halka arzı çok daha az ilgi çekici hale getirebilir.

Bilinmeyen sebeplerden ötürü ABD’deki halka arz edilmiş şirketlerin sayısı da düşmektedir. Dünya Bankasının verilerini kaynak gösteren bir Financial Times makalesine göre, 1996 yılında 8.090 olan bu sayı, 2017 yılında 4.336’ya kadar düşmüştür.

 

Hisselere Yatırım Yapmak

Birçok araştırma, hisse senetlerinin uzun vadede diğer bütün varlık sınıflarından daha fazla geri dönüş sağladıkları sonucunu ortaya atmıştır. Bir hisse senedini satın aldığınız fiyatın üzerinde bir tutara sattığınızda sermaye geliri elde etmiş olursunuz. Temettü ise şirketin ettiği kardan hissedarlarına dağıtmaya karar verdiği paydır. Temettüler (kar payları) hisse getirilerinin önemli bir bileşenidirler. S&P ve Dow Jones’a göre temettüler 1926 yılından bu yana elde edilen toplam hisse gelirinin üçte birini ve sermaye gelirleri üçte ikisini oluşturmaktadır.

Efsanevi FAANG (Facebook, Apple, Amazon, Netflix, Google) beşlisinden birinin hissesini erken dönemde satın almış olmanın cazibesi borsada yatırım yapmanın en baştan çıkarıcı özelliklerinden olsa da gerçekte böyle on ikiden vuruşlar çok nadirdier. Bütün enerjisini hisselere harcamak isteyen yatırımcıların portföylerinin yüksek bir risk toleransına sahip olması gerekir. Böyle yatırımcılar, getirilerinin çoğunu temettüden ziyade sermaye üzerinden kazanmayı tercih ederler. Öte yandan daha muhafazakar olan yatırımcılar ise uzun süreli bir temettü ödeme geçmişi olan hisselerin bulunduğu bir portföy oluşturmayı yeğlerler.

Mutlaka okuyun: Hisse Senedi Alırken Nelere Dikkat Edilmeli?

 

Toplam Piyasa Değeri ve Sektör

Hisseleri birçok şekilde sınıflara ayırabiliriz. Ancak bu sınıflandırmaların en yaygın olarak kullanılanları hisse piyasa değeri ve sektöre göre yapılan sınıflandırmalardır.

Piyasa değeri, bir şirketin tedavüldeki toplam hisse sayısıyla hisse başı güncel piyasa fiyatının çarpılması sonucu bulunan değerdir. Kesin tanım muhtemelen piyasadan piyasaya değişir ancak piyasa değeri 10 milyar doların üzerinde olan şirketler “büyük şirket (large-cap)” olarak adlandırılırken, 2 ile 10 milyar dolar arasında olanlar “orta büyüklükte şirket (mid-cap)” olarak tanımlanır. Son olarak da piyasa değeri 300 milyon ile 2 milyar dolar arasında olanlar “küçük şirket (small-cap)” olarak tanımlanırlar.

Hisse sınıflandırması için kullanılan sektör standardı ise MSCI, S&P ve Dow Jones endeksleri tarafından sektörlerin kapsam, derinlik ve evrimini incelemek için geliştirilen Küresel Sektör Sınıflandırma Standardıdır (Global Industry Classification Standard- GICS). GICS, dört-aşamalı bir sektör sınıflandırma sistemidir ve 11 sektör, 24 endüstri grubundan oluşur. Standardın içindeki 11 sektör aşağıdaki gibidir:

  1. Enerji
  2. Malzemeler
  3. Sınai Mallar
  4. Tüketici İsteğine Dayalı Mallar
  5. Temel Tüketici Ürünleri
  6. Sağlık
  7. Finans
  8. Bilgi Teknolojileri
  9. İletişim Hizmetleri
  10. Yardımcı Tesisler
  11. Emlak

Bu sektör sınıflandırması yatırımcıların portföylerini yatırım tercihlerine ve risk toleranslarına göre biçimlendirmelerini kolaylaştırmaktadır. Örneğin, dönemsel gelir ihtiyacı duyan muhafazakar yatırımcılar portföylerini Tüketici Talebine Dayalı Mallar, Sağlık ve Yardımcı Tesisler gibi defansif olarak da bilinen daha istikrarlı bir fiyat profiline sahip olan ve cazip temettüler dağıtan sektörlere ağırlık vererek oluşturabilirler. Agresif yatırımcılar ise Bilgi Teknolojileri, Finans ve Enerji gibi daha oynak sektörleri tercih edebilirler.

 

Hisse Senedi Piyasa Endeksleri

Yatırımcılar sadece tek tek hisselerle değil hisse endeksleriyle de meşguldürler. Bu endeksler onlarca farklı hissenin toplam fiyatlarını temsil etmekte ve bir endeksteki oynama içinde barındırdığı her bir hissenin tek tek etkisini yansıtmaktadır. İnsanlar borsa hakkında konuştuklarında aslında bilerek ya da bilmeyerek S&P 500, Dow Jones Industrial Average (DJIA) ve Borsa İstanbul 100 (BIST100) gibi endekslerden bahsetmektedirler.

DJIA, 30 büyük Amerikan şirketini içeren fiyat-ağırlıklı bir endekstir. Ağırlık seçimi ve binlercesinin dikkate alınması gerekirken sadece 30 tane hisseden oluşması gibi nedenlerden dolayı borsanın nasıl gittiğine dair kullanışlı bir gösterge değildir. S&P 500 ise ABD’deki 500 en büyük şirketin piyasa değeri-ağırlıklı endeksi olduğundan çok daha geçerli bir göstergedir. Endeksler DJIA ve S&P 500 gibi geniş kapsamlı olabilecekleri gibi sadece bir sektöre odaklı da olabilirler. Yatırımcılar, futures piyasaları ya da borsada hisse gibi alınıp satılabilen ve ETF olarak bilinen borsa yatırım fonları aracılığıyla dolaylı olarak endeks alım satımı yapabilirler.

Piyasa endeksi, piyasanın performansını ölçmek için sıklıkla kullanılan bir araçtır. Piyasa endekslerinin çoğu piyasa değeri-ağırlıklıdırlar. Bu tür endekslerde, listedeki her bir bileşenin ağırlığı piyasa değeriyle doğru orantılıdır. Bununla birlikte Dow Jones gibi fiyat-ağırlıklı olan endeksler de vardır. Dow Jones’a ek olarak ABD’de ve dünya genelinde büyük bir kitle tarafından takip edilen endeksler aşağıdaki gibidir:

  • S&P 500
  • Nasdaq Composite
  • Russell Endeksi
  • TSX Composite (Kanada)
  • FTSE (Footsie olarak okunur – İngiltere)
  • Nikkei 225 (Japonya)
  • Dax Endeksi (Almanya)
  • CAC 40 Endeksi (Fransa)
  • CSI 300 Endeksi (Çin)
  • Sensex (Hindistan)
  • Bunlara o kadar geniş çapta takip edilmese de ülkemizden BIST100 endeksini ekleyebiliriz.

 

En Büyük Borsalar

Borsalar aşağı yukarı iki yüzyıldır hayatımızdalar. Muhterem New York Borsasının tarihini, iki düzine üye temsilcisinin aşağı Manhattan’da bir araya gelip hisse alım satım komisyonu anlaşmasını imzaladıkları 1792 yılına kadar takip edebiliyoruz. 1817 Yılında ise borsada çalışan aracılar bir araya gelerek anlaşmada önemli değişiklikler yaparak New York Borsa ve Takas Kurulu adı altında tekrar organize olmuşlardır.

NYSE ve Nasdaq listeledikleri bütün şirketlerin piyasa değerlerine göre dünyadaki en büyük iki borsadır. 2016 Yılı ağustos ayında IEX Group’un da eklenmesiyle ABD’deki borsa sayısı artarak 13’e çıkmıştır.

 

İlginizi çekebilir

Borsa Nasıl Oynanır?

Borsadan Nasıl Para Kazanılır?

Avatar

Yazar : Rıdvan

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir