Empati Nedir? Nasıl Empati Kurulur?

“Hiçbir şey için sabır gösteremiyorsun.”

“Anlamıyorsun beni.

“Bu sözlerinin benim canımı ne kadar sıktığını bilemezsin.”

Bu sözler yargı içerir ve insanlar arası iletişimdeki en temel sorunlardan birini işaret eder: Empati yoksunluğu.

Bu yazımızda empati kavramının özelliklerini, neden önemli olduğunu ve empati kurmak için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini ayrıntılarıyla anlatacağız.

Her şeyden önce empati insanlar arası ilişkiye ait bir kavramdır. Evlilik, sevgililik, arkadaşlık, partnerlik, yönetici-çalışan, öğrenci-öğretmen gibi ilişkilerde empati kurabilmek, kişiler arasında güveni pekiştirir. Açık ve dürüst bir iletişim sağlar ve dolayısıyla çatışmaları önler, ilişkinin daha yapıcı bir yol izlemesini sağlar.

Duygusal zeka alanında Daniel Goleman tarafından yapılan araştırmaya göre bir kişinin duygusal zekasında (EQ) empati yeteneği önemli bir role sahiptir. Ve duygusal zeka bazı durumlarda IQ’dan daha önemlidir.  Konuyla alakalı Carl Rogers tarafından yapılan bir başka araştırma ise empatinin insanlar arası ilişkilerde güveni tesis ettiğini gösteriyor.

Buna karşın duygusal zekanın nasıl ölçüldüğü ve empati kurmak için neler yapılabileceği konusunda ciddi bir muğlaklık da mevcut. Bazı araştırmacılar empatiyi karşıdaki insanın duygu durumuna karşı gösterilen duygusal tepki olarak tanımlıyorlar. Meseleye bilişsel açıdan yaklaşan bilim insanları ise empatiyi tamamıyla bir insanın ruhsal durumunu kavrayabilmek olarak görüyorlar.

Peki bu iki görüş ortadayken empati nasıl kurulabilir?

 

Empati Nedir? Neden Önemlidir?

Empatide başka bir kişinin öznel dünyasında neler olup bittiğini görebilmek temel yaklaşımdır. Empati kurduğunuz kişinin hayatında neler olup bittiğini ve bu kişinin nasıl hissettiğini bilirsiniz.

Arkadaşınızın annesi hayatını kaybetti diyelim. Sizin anne babanız ise yaşıyor. Böyle bir durumda hala empati kurabilirsiniz. Anne babanız ölmemiş olsa bile böyle acı bir durumu, anneninizi bir daha göremeyecek olmanın ağırlığını zihninizde canlandırabilirsiniz. Bu da kendinizi başka bir kişinin yerine koymak olarak özetlenebilir. Böyle yaparak olayı sanki sizin başınıza gelmiş gibi deneyimleyebilirsiniz. Buradaki duygusal tepkiye somatik etkiler de eşlik edebilir. Boğaz düğümlenmesi, karına yumruk yemiş hissi vs. Böyle bir durumda üzüntünün yanında durumu düzeltme isteği ve yapılabilecek hiçbir şeyin olmadığını fark etme hali de mevcuttur.

Ancak bazı kişiler başkalarının öznel deneyimlerini, acılarını, hislerini idrak edebilmekte güçlük çekmektedir. Durumun farkında olsalar bile yukarıda sayılan duygusal tepkileri taşımayabilirler. Bazı insanlarsa bir kişinin nasıl bir süreçten geçtiğini dahi anlamayabilirler. Zira bazı insanların empati yeteneği diğerlerinden daha az gelişmiştir.

Burada empati yeteneğinin gelişmişliği, bazılarının daha üst empati özelliklerine sahip olduğu anlamına gelmez. Yani empati kilolu olmaktan ziyade hamileliğe benzer. Bir insan ya hamiledir ya değildir. Buna karşın bir insanın daha az ya da daha çok kilolu olabilir. Yani empatide derecelendirme yoktur. Ya empatiksinizdir ya da değilsinizdir. Empatinin bilişsel, duygusal ve davranışsal bileşenlerine sahip olmadığınızda empatik de değilsiniz demektir.

Yani bir kişinin başına gelen kötü bir olay nedeniyle üzüntü duyan kişi, eğer bu kişinin içinde bulunduğu durumu gerçekten kavrayamıyorsa empati kuramıyor demektir.

Ya da bir kişinin içinde bulunduğu kötü durumu kavrayan ancak bu konuya karşı herhangi bir duygu taşımayan kişi de empati kuramıyordur.

Hal böyle olunca “Bir insan nasıl daha çok empati kurabilir?” sorusu geçersiz olur ve esas soru şu olur: “Empatinin temelinde yer alan bilişsel, davranışsal ve duygusal sinerji nasıl elde edilebilir?”

Öncelikle şunu fark etmek gerekir: Empati bu unsurların toplamından ibaret değildir. Empati bahsi geçen unsurların dengeli dağılımıyla mümkün olur. Düşünme, hissetme ve eylemin birbirini desteklemesiyle empati kazanılır. Bu nedenle arkadaşınızın annesini kaybetmesi nedeniyle üzüntü duyması sizin de üzüntü duymanızı sağlar, onun düşüncelerini anlamanızı sağlar ve sonuç olarak durumun ne olduğunu iyi bir biçimde kavramanız mümkün olur. (Ne kadar da iyi bir insan! Böyle bir şey nasıl olabilir Allah’ım!)

Bunlara ek olarak empatik olduğu söylenen kişiler gerçekten de empati kurmaya yatkın kişilerdir. Yani ara sıra empati kuran kişi ne kadar empatikse, ara sıra doğru söyleyen biri de o kadar dürüsttür. Empatik insan, empati kurma alışkanlığı olan insandır. Başkaları acı çekerken onların acısını paylaşan kişidir.

Empati de dürüstlük gibi bir erdem olarak kabul edilebilir. Aristo’ya göre ahlaki değerler; bilişsel, davranışsal ve duygusal faktörlerin dengeli bir bileşiminden oluşur. Empatik bir insan da başkalarının içinde bulunduğu kötü durumun farkına varır ve bu farkındalık uyarınca duygu geliştirir. Örneğin evsiz bir insanın nasıl o hale geldiğini bilen bir kişi (işini kaybetmek, kirayı ödeyememek vs.) bu insanın başına gelen talihsizliği kavrayabilir ve bu kişiyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için bir şeyler yapabilir.

Aristo’ya göre bir kişi sahip olduğu etik değerleri ancak eyleme dökerek gösterebilir. Bu nedenle dürüst bir kişi ancak doğruları söyleyerek dürüst olabilir, cesur bir insan ancak cesaret gerektiren şeyler yaparak cesur olabilir. Bu da empatik olmak bir insanın ancak empati kurmayı öğrenmesini zorunlu kılar.

O halde şu soruyu sorabiliriz: Empati meziyeti nasıl elde edilir?

 

Empati Nasıl Kurulur?

Empati kurabilmek için gerekli olan 9 maddeyi detaylıca inceleyelim şimdi:

 

1. Bir Süreliğine Yargılamayı ve Eleştirmeyi Bırakın

Formalite icabı söylenen klişe sözler karşınızdaki kişiye karşı empati kurma konusunda size fayda sağlamaz. Böyle bir yaklaşımla bu kişinin acısını deneyimleyemezsiniz. Bunun için öncelikle yargılamayı ve eleştiriyi bir kenara bırakmanız gerekir. Durumu düzeltmek önceliğiniz olmamalıdır bu aşamada. Yani empatinin pragmatik bir kavram olmadığını belirtmek gerekir. Eğer kişiye ortadaki sorunu düzeltme bakış açısıyla yaklaşırsanız bu kişinin sorununu paylaşmamış ve empati kurma fırsatını kaçırmış olursunuz. Dahası, acı çeken insanlar bu acının ortadan kaldırılmasını istemeyebilirler, sadece acılarının paylaşılmasını isteyebilirler. Empati kurulduktan sonra sorunu ortadan kaldırma girişiminde bulunulmalıdır.

Empati süreci; karşınızdaki kişiyle mutabık olmanızı, onun bakış açısına sahip olmanızı zorunlu kılmaz ama yine de bu süreçte eleştiri, yorum, analiz, değerlendirme gibi şeyleri bir süreliğine bırakmalısınız. Buna ek olarak karşıdaki kişinin dünyası berbatsa empati kurmak da bir hayli zorlaşır. Yani seri katil ya da çocuk tacizcisi ile empati kurmak çok ama çok zordur.

 

2. Bağ Kurun

Eleştiri ve yargı dolu sözlerinizi bir kenara bırakıp kendinizi bu kişinin yerine koymak, empati kurmanın temelidir. Bu yaklaşıma feminist psikolog Blythe Clinche “connected knowing” (bağlantılı bilme) adını veriyor.

Kendinizi karşınızdaki kişinin yerine koymak, dünyaya onun gözünden bakmak olarak açıklayabileceğimiz bu kavramı uygularken kendi düşüncelerinizi bir kenara bırakmalı ve bu kişinin duygu ve düşüncelerini kavramaya çalışmanız gerekir. İlla bu kişiyle aynı görüşte olmanız da gerekmez. Bu kişi gibi düşünmeye, hissetmeye çalışmak empati kurmak için gereklidir.

“Boşanmanın seni ne kadar yıprattığını biliyorum. Tekrar birleşmeyi ne kadar çok istediğini de biliyorum. Onu başka biriyle düşünmek seni çok üzüyor.”

Söyleyeceğiniz bu tür sözler boşanma, boşluk, karşılıksız aşk gibi kavramları, yani evrensel insani durumları işaret eder. Bu durum ve değerler aracılığıyla karşınızdaki kişinin halini anlayabilir ve empati kurabilirsiniz.

Buna karşılık bir de ayrık bilme (separate knowing) kavramı vardır ki bunun tam tersidir. Bu kavramda karşıdaki kişiye şüpheyle yaklaşmak ve onun söylediklerinin tam tersinin doğru olduğunu kanıtlama durumu söz konusudur.

“Sana yaptıklarından sonra onu nasıl sevebiliyorsun? Bence tek ihtiyacın iyi bir avukat.”

Bu yaklaşımla empati kurulmaz. Bu kişinin gözlüklerinden bakılmaz dünyaya. Eleştiri, yargılama ve analiz söz konusudur. Halbuki “bağlantılı bilme” kavramında bu kişinin öznel dünyasına dahil olma imkanı varken “ayrık bilme” yaklaşımında analiz, eleştiri ve tavsiye açısından daha sağlam bir perspektife sahip olursunuz.

Bu iki yöntem de aslında karşı tarafı bilme konusunda 2 farklı yöntemdir. Her iki yöntemin de kendi bağlamına göre değerli olduğu yerler vardır. Ayrık bilme (separate knowing) şeytanın avukatlığına benzer, mantıki akıl yürütmeyi kullanır. Eleştirel düşünmeyi teşvik etmek için uygundur. Bağlantılı bilme (connected knowing) ise empati kurmak için daha uygundur.

Bağlantılı bilmenin temelinde “Acaba bu doğru mu?” demek yerine, “Bu ne anlama geliyor?” anlayışı vardır. “Neden öyle düşünüyor?” değil, “Onu bu duruma ne sürükledi” anlayışı hakimdir.

Bu  nedenle empati kurmak için öncelikle kavramlarla değil, olaylarla ilgilenmek gerekir.

“Düğünden bir gün önce ayrılmak seni nasıl hissettirdi?”

“Ona nasıl hissettiğini söylediğinde sana nasıl bir tepki verdi?” benzeri sorularla bu kişinin nasıl hissettiği ve düşündüğü hakkında daha çok bilgi toplanabilir, bu kişiye anlatı geliştirme konusunda fırsat tanınabilir.

 

3. Başkalarının İyiliğini ve İhtiyaçlarını Gözetin

Başka bir insanla empati kurabilmenin bilişsel bir boyutu vardır. Bu da karşınızdaki kişi hakkında bilgi sahibi olmanızı gerektirir. Öncelikle, bir kişiyle direkt olarak empati kurulmaz. Bir konu hakkında bir kişiye yönelik empati kurulur. Bu konu empatinin öznesidir. Yani empati öznesi daima bir olay ya da durumdur.

Bir kişinin iyiliği ile mutluluğu ve acının yokluğunu ifade ederiz.

Bir kişinin ihtiyacı ile gıda, barınma, giyinme gibi şeyleri ifade ederiz.

Bir kişinin ilgisi ile hedefleri, planları, hayalleri, hakları ifade ederiz.

Şöyle izah edelim: Bir arkadaşınızın babası ölüyor. Bu durumdan haberimiz var. Hatta alkollü araç kullanan bir kişinin aracına çarpması nedeniyle öldüğünü de biliyoruz. Bu bilgi olayın nedenini açıklıyor. Arkadaşın bu ani ve beklenmedik durum nedeniyle acı çektiğini bilmek de bu olayın arkadaş için ne kadar travmatik olduğunu bilmeyi sağlar. Yani empatinin öznesi daima bir olay hakkındaki bilgilerden ve gerçeklerden oluşur.

 

4. Yansıtma Yöntemini Kullanın

Açık uçlu sorular sorarak evet ya da hayır şeklinde cevaplanmayacak sorular sormaya çalışın. Bu tür açık uçlu sorular diyalog yaratır ve karşınızdaki kişiyi anlamanızı sağlar. Buna ek olarak yansıtma yöntemi de kullanılabilir. Psikolog Carl Rogers tarafından geliştirilen bu yöntem, karşıdakinin söylediklerini tekrar etme üzerine kuruludur.

Örneğin:

“Bu durum senin canını sıkmışa benziyor.”

“O kadar çalışmana rağmen terfi alamaman çok kötü gerçekten.”

Bu tür ifadeler, karşınızdaki kişinin teselli olmasını sağlarken onun sesinin duyulduğunu da ortaya koyar. Yani karşıdakini dinlediğinizi, onun içinde bulunduğu durumun gerçekten kötü olduğunu fark ettiğinizi gösterir. Ayrıca bu kişinin anlattıklarını net bir şekilde anladığınızı da gösterir. Bu da aradaki bağın kuvvetlenmesini, olaya bir yabancı gibi bakılmadığını ortaya koyar.

 

5. Karşınızdakini Dinleyin

Yansıtma, karşıdaki kişinin durumunu anladığınızı gösterir. Yani anlatının içindeki detayları görmenizi sağlar. Ancak bu kişinin söylediklerine ek olarak siz herhangi bir beyanda bulunmazsanız yansıtma yöntemini doğru kullanmamışsınız demektir.

“Demek maaşına zam yapmadılar…”

“Maaşına 6 ayda bir zam yapılacağı taahhüt edilmiş. Sözlerinde durmamaları gerçekten ayıp.”

Bu iki cümle arasındaki fark gibi düşünün…

İlk cümle masaya yeni hiçbir şey sunmazken ikincisi konuşmanın derinleşmesini sağlar. Ancak yansıtma yöntemini doğru uygulamak için karşınızdakini can kulağıyla dinlemeniz gerekir. Bu da aktif dinlemeyle, açık uçlu sorular sormakla mümkündür. Bu kişinin iç dünyasını ancak bu şekilde anlayabilirsiniz.

Velhasıl, bu kişiye vaaz vermek yerine onu aktif bir şekilde dinlemeniz, empati kurma yeteneği kazanmak için olmazsa olmazdır.

 

6. Gerektiğinde Kendinizden Örnekler Verin

Aktif dinlemenin önündeki en büyük engel, kendiniz hakkında fazla konuşmaktır. İnsanlar, onları dinlemeyi önemsemediğinizi fark ettiklerinde kendilerini açmazlar ve kendi görüşlerini paylaşmaktan kaçınırlar.

Buna karşın gerektiğinde siz de kendinizi açmalı, kendi örneklerinizi vermelisiniz. Kendi iç dünyanızın bazı sırlarını açıklamanız karşılıklı bir empati ortamı yaratabilir.

Örneğin;

“Babam benim hiçbir işe yaramayan biri olacağımı söylediğinde ne kadar üzülmüştüm.”

Bu cümlede siz kendi dünyanızı açarak “babalar tarafından beğenilmeme” durumunu ortaya koyabilirsiniz. Hele karşınızdaki kişi de babasıyla benzer bir sorun yaşıyorsa ikiniz arasında bir ortak payda bulunduğu belli olur ki bu da empati için ideal bir zemindir.

 

7. Çok Yakın ve Çok Soğuk Olmaktan Kaçının

Aristo’ya göre cesaret gibi değerler korkaklık ve salaklık gibi ekstrem durumlardan kaçınmakla mümkün olur. Sıcakkanlılık ise kabalık ve yalakalıktan kaçınmakla mümkün olur.

Bunun gibi empati de iki aşırı uçtan uzak durmakla gerçekleşir: Karşıdaki kişinin iç dünyasına aşırı uzak veya yakın olmak. Doğrusu kendi kişisel hayatınızla fazla meşgulseniz bu kişinin sorunlarıyla ve iç dünyasıyla ilgili pek bir bilginiz olmaz. Diğer yandan bu kişinin hayatıyla çok içli dışlı olursanız da siz ile o kişi arasında bir sınır kalmaz.

Bu nedenle bu iki uçtan kaçınmak gerekir. Örneğin kötü bir şekilde boşandınız ve şimdi de arkadaşınız boşanmak üzere. Eğer arkadaşınızın anlatıklarını kendinizinki gibi görür ve kendi duygularınızı işin içine katarsanız arkadaşınızın öznel dünyasından uzaklaşırsınız. Bu da arkadaşınızın durumunu yapıcı bir şekilde değerlendirmenizi engeller.

Diğer yandan arkadaşınıza “Aş artık olm be bunları” gibi soğuk bir tavırla yaklaşırsanız bu sefer de meseleden çok uzakta kalırsınız.

Estetikçi Edward Bullough bu durumu fiziki mesafe olarak adlandırıyor. Bullough mesafe kelimesiyle kişisel olmayan, tamamıyla entelektüel bir durumu da ifade etmiyor. Esasında tam olarak içinde duygu bulunan kişisel bir ilişkiyi belirtiyor. Empatik mesafe söz konusu olunca şöyle bir örnek verebiliriz: 30 yaşında bir kızınız var ve mutsuz bir evlilik geçiriyor. Kocası bencil ve duyarsız bir kişi. Kızınız da evliliğindeki sorunları anlatırken sizin sinirlenmenizi ve boşanmayı önermenizi sağlayacak bir anlatı geliştiriyor. Ancak siz kızınızın duygularını daha derin bir noktadan yakalayıp ortadaki umutsuzluğu, boşluğu, mutsuzluğu görüyorsunuz. Bu da meseleye sırf kişisel bir meseleden ziyade insani değerler paydasında yaklaşmanıza imkan sağlıyor. Böyle bir empatik mesafe de meseleyi eleştirmeden ziyade daha yapıcı ve duygusal bir biçime büründürür.

 

8. Eyleme Geçin

Elbette bazı duyguları eyleme dökmek sanıldığı kadar kolay değildir. Ancak empati yeteneğinizi pratik yaparak, azmederek geliştirmeniz mümkün.

Bu yüzden bu yazıda bahsi geçen durumları ciddi bir şekilde değerlendirmenizi; arkadaşlarınız, aile üyeleriniz, mesai arkadaşlarınız ile iletişim kurarken empatinin önemini hatırlamanızı tavsiye ediyoruz.

İçinde empati bulunan ilişkilerin, iletişim ve hayat kalitenizi artıracağını peşinen söyleyebiliriz.

Durmuş BAYRAM

Yazar : Durmuş BAYRAM

Bilkent Üniversitesi "İletişim ve Tasarım" bölümünden mezun olduktan sonra DW Türkçe gibi birçok saygın kurumda online gazetecilik ve video üreticiliği yaptı. Sizler için iş fikirleri ve para kazanma yollarıyla ilgili araştırmalar yapıp rehber niteliğinde içerikler hazırlıyor.

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir