HP (Hewlett Packard) Nasıl Kuruldu? Tarihi ve Başarı Hikayesi

Kaliforniya’da bulunan Silikon Vadisi olarak bilinen yer, günümüzde teknoloji ve yeniliğin merkezi olarak ünlenmiştir. Google ve Facebook gibi Palo Alto’dan çıkan girişimler, dünya çapında her gün kullanılan markalar haline geldiler. Şöyle ki, Palo Alto’nun ortaya çıkışı internetten sonra gerçekleşen bir şey değil. Bölge, 1930lardan beri teknoloji girişimlerine ev sahipliği yapmaktadır. 1938 yılında, Stanford Üniversitesinden iki arkadaş bir araba garajında bir araya gelerek dünyanın ilk bilgisayar ve teknoloji firmalarından birini kurdular: HP. Hewlett Packard’ın hikayesi, elektroniğe ve teknolojiye tutkun iki gencin hikayesidir. Bu iki genç, sadece elektrik mühendisliği değil işletme dünyasında da fark yaratmak istedi ve bu sayede HP bugün hala Fortune 500 listesindeki yerini koruyabilmektedir. HP, kurucuları olan Bill ve Dave’nin yeniliğe olan tutkularını günümüze taşıyabilmiştir ve bu motivasyonla dünyanın dört bir yanında satılan yenilikçi ürünleri üretmeye devam etmektedir. Kuruluşunun üzerinden 80 yıl geçmiş olmasına rağmen bilgisayar sektöründe hala etkileyici bir %17’lik piyasa payı vardır.

 

 HP(Hewlett Packard) ‘yi Kim Kurdu? Nerede Kuruldu?

HP’nin kurulduğu garaj

Bill Hewlett ve Dave Packard 1935 yılında, meşhur Standford Üniversitesi elektronik mühendisliği bölümünden mezun oldular. Hewlett, mezun olduktan sonra MIT’de yüksek lisans yaptı ve 1936 yılında Stanford’a geri döndü.

Packard ise mezun olduktan sonra Colorado’ya taşındı ancak sonrasında General Electric firmasında işe başlamak için çabucak New York’a gitti. Packard burada birkaç yıl geçirdikten sonra tekrar Stanford’a döndü. Sonrasında Stanford’da elektronik mühendisliği alanında yüksek lisans derecesi aldı.

Bu iki genç girişimci, Stanford’daki lisans yıllarında katıldıkları bir kamp gezisinde tanıştıktan sonra yakın arkadaş oldular. Her ikisi de elektronik konusunda önüne geçilemez bir şekilde meraklı ve doğada vakit geçirme konusunda tutkuluydu. Lisans dönemlerinde hafta sonlarının çoğunu birlikte Amerika’nın batısı boyunca balık tutmaya ve kamp yapmaya giderek geçirdiler.

Stanford’a dönmelerinin ardından, üniversite hocalarından biri olan ve kendilerine rehberlik eden Fred Terman, onları merak ve yaratıcılıklarını kendi işlerini kurmaya yöneltmeleri konusunda cesaretlendirdi. “Silikon Vadisinin Babası” olarak nam salan yetenekli mühendis Terman’ın tavsiyeleri altın değerindeydi. O, en yetenekli öğrencilerini kendi işlerini kurmaları konusunda cesaretlendirir ve zaman zaman onlara yatırım dahi yapardı.

Hewlett Packard (HP) 1938 yılında Palo Alto’da bir garajda kuruldu. İkili 538 dolarlık dikkate değer bir yatırımı ve bir de kullanılmış matkap tezgahını tedarik etmeyi başarmıştı. Sıra işletme için isim bulmaya gelince karar vermekte zorlandılar. Hewlett Packard mı olacaktı yoksa Packard Hewlett mi? Karar veremeyince yazı tura attılar ve sonuç Hewlett Packard çıktı. Firmada bulundukları yıllar boyunca başladıkları yeri hiç unutmadılar. Çalışanlarına kurulduktan 2 yıl sonra prim dağıtmaya başladılar ve çalışanlarına özel sağlık sigortası yapan ilk firmalardan biri oldular. İlk bağışlarını ise yine 1940 yılında yaptılar.

HP, ilk ürünü olan dirençli ses osilatörünü 1940 yılında ortaya çıkardı. İkili bu makineyi Hewlett’in yüksek lisans tezinin sonucundan yola çıkarak geliştirdi. “HP Model 200A” ismi verilen alet, telefon, radyo ve stereo gibi ses cihazlarını test etmek için kullanıldı. Osilatörler o kadar iyi tasarlanmıştı ki, Walt Disney, sinema salonlarındaki sesi test etmek için 8 tane 200B modelinden sipariş etmişti.

1940 yılında Packard’ın evinin arkasındaki garajdan çıkıp kiralık bir ofise yerleştiler. Ofis, Palo Alto’daki Page Mill caddesi üzerindeydi. Bu yeni ve daha geniş bina, Silikon Vadisi akımının ilk teknoloji firmalarından birinin kurulması için atılan ilk adımdı. Yeni ofis, mucitlerin aileleri için de güzel haberdi. Eşi Lucile’nin anlattığına göre Packard, ilk osilatörlerin yapımında kullandığı boyalı çinileri kurutmak için evdeki fırını kullandıktan sonra akşam yemekleri bir daha hiç eski tadını bulamamıştı.

HP, garajına sığmayıp yeni yerine taşınsa da garaj unutulmamıştı. HP garajı, 1985 yılında Palo Alto şehrinin simgelerinden biri haline geldi. 2 yıl sonra 1987 yılında ise 976 numaralı Kaliforniya Tarihi Simgesi unvanını aldı.

 

İçerde ve Dışarda İkinci Dünya Savaşı

Bu savaş ve kargaşa döneminde HP çoğunlukla Packard tarafından yönetildi. Hewlett Avrupa’ya savaşmaya gönderilmişken kendisi tek başına şirketi yöneterek ayakta tutmaya gönüllü oldu. Hewlett savaşın sonuna kadar Birleşik Devletler ordusunda subay olarak hizmet verdi ve şirkete 1947 yılında geri döndü.

Hewlett Packard şirketi çalışmaya İkinci Dünya Savaşı sırasında da devam etti. ABD’nin savaşa geç girmesi onlara Avrupalı üretici rakiplerine tanınmayan şansı tanımış oldu. Sonunda ABD savaşa girince de HP, ABD hükümetinin savunma projeleriyle alakalı siparişlerini yetiştirmekle meşgul hale geldi. Bu projeler firma için erken gelen başarılar haline dönüştü. HP’nin satışları bu savunma projeleri sayesinde 1943 yılında 1 milyon dolara fırladı.

HP’nin elektronik mühendisliği dışındaki alanlarda da yeniliklere girişmesi tam bu büyüme döneminde başladı. Projelerden gelen ekstra sermaye, bütün çalışanlarını kapsayan yeni sağlık sigortası planlarını bu dönemde entegre edebilmelerini sağladı. Sağlık sigortası poliçeleri, HP’nin çalışanlarına sunmayı planladıklarının ayrıcalıkların sadece bir kısmıydı. Bu poliçelerde o zamanlarda görülmesi pek de mümkün olmayan birtakım cömert imtiyazlar da vardı.

Savaş bittikten sonra, büyük savunma projelerine olan ihtiyaç da azalmaya başladı. Artık büyük ölçekli karşı radar teknolojilerine ve top ateşleme düzeneklerine talep yoktu. Buna rağmen, yeni elektronik piyasası HP’nin zenginleşmeye devam etmesine olanak sağladı. Şirket 1943 yılında mikrodalga fırın geliştirmeye başladı. Böylece HP, elektronik ve sinyal üreteci geliştirme alanında geleceğin önde gelen firmalarından biri olma yolunda önemli bir adım atmış oldu.

Savaş döneminde gerçekleşen büyüme, HP’nin kurumsallaşması ihtiyacını doğurdu. Bu işlem 1947 yılında gerçekleşt. 18 Ağustos’ta, Dave Packard, yeni anonim ortaklık haline gelen şirketin başkanı olarak seçildi. Bill Hewlett ise başkan yardımcısı oldu. Dave, 1964 yılında CEO seçilene kadar başkanlığa devam etti ve o yıl başkanlığı Bill devraldı.

 

1950ler ve Büyüme

1950li yıllar, dünya çapında endüstrilerin yıldızlarının parlaması nedeniyle büyük çapta ekonomik büyümenin olduğu bir periyottur. Özellikle elektronik sektörü; yüksek hareketlilik ve yeniliğin olduğu bir alandı. HP’nin üretim hattı ve çalışan sayısı 50’li yıllarda hızla büyüdü. Bundan sadece on yıl önce, Palo Alto, prestijli bir üniversitenin yakınındaki sakin ve küçük bir kasabaydı. Para akını ve nüfus patlaması, günümüzde Silikon Vadisi olarak bilinen bu müreffeh şehrin temellerini oluşturdu.

HP’nin üretim hattı büyüdükçe teknolojileri de gittikçe daha yenilikçi bir hal aldı. 1952 yılında yüksek hızlı frekans hesaplayıcısını icat ettiler. Sonra 1956 yılında yeni bir osiloskop (salınımölçer) piyasaya sürdüler. Bu ürünler, HP’nin dünyanın dört bir yanındaki araştırmacılara ve mühendislere başarılı bir şekilde satacağı, uzun bir test ve ölçüm ürünleri üretim hattının başlayacağının sinyali niteliğindeydi.

HP şirketleştikten on yıl sonra, halka arz edilmesine karar verdiler. 6 Kasım 1957’de ilk halka arzı gerçekleştirildi. HP hisseleri, hisse başına 16 dolardan satıldı. HP’nin halka arz edilmesinin arkasında iki ana motivasyon vardı. Birincisi Hewlett ve Packard’ın servetlerini hesaplayabilmeleriydi. İkincisi ise çalışanlarının şirkete tam anlamıyla katılımlarını sağlama trendlerini devam ettirmekti. Herhangi bir seviyedeki çalışan 6 aylık hizmetten sonra bir HP hissesi ile ödüllendiriliyordu.

Bu büyüme ve gelişme döneminde, HP ayrıca misyon ve doğrultusunu da güncelledi. Dave ve Bill’in liderliğinde, şirkete en üst yöneticisinden en alt seviye çalışanına kadar nüfuz eden bir felsefe rehberlik ediyordu. Bu felsefeye “HP Stili” diyorlardı. Bu stil, işe garajda başladıklarından beri onlarla birlikte gelen temaları takip eden bir kurumsal yapıydı. Yeni felsefe ve kurumsal sorumluluk, o zamanlarda daha önce duyulmamış yeni bir yönetim felsefesini de içinde barındırıyordu. Şirket yönetimine üretici olabilmeleri için gerekli özerklik verilmişti. Plan geliştirmek ve karar vermek için onay arayışına girmek zorunda değildiler. Bu yeni kurumsal felsefe; büyüme, yönetim, çalışanlar, vatandaşlık, kar, müşteriler ve ilgi alanları olarak 7 kategoriye yayılmıştı. Kurucu ortaklar, şirketlerinin elektronik alanında yenilikçi olmaya devam edebilmeleri için geleneksel tepeden inme yönetim şeklinden uzaklaşmaları gerektiğini biliyorlardı.

Bu ilkeler tabii ki yönetim yapısından ibaret değildi. HP, aynı zamanda ABD’de çalışanlarına esnek çalışma saatleri imkanını sunan ilk firma olarak da tarihe geçmiştir. Halka arzlarından sonra, Stanford Araştırma Parkı adı verilen yerde yeni bir genel merkez inşa etmeye başladı. Yeni ofisleri, kurumsal felsefeleriyle aynı doğrultudaydı ve engelleri yıkmak üzere tasarlanmışlardı. Yaratıcılığı maksimize eden ve yeniliğe teşvik eden bir çalışma ortamı yaratarak çalışanlarına saygınlık ve değerlilik hissi veren HP, uzun yıllar devam edecek bir kültürün temel taşlarını döşemişti.

HP ilk şirket satın alımını halka arzından sonraki sene F. L. Moseley isimli firmayı satın alarak gerçekleştirdi. Şirket, son derece yüksek kalitede grafik kayıt cihazları tasarlıyor ve üretiyordu. Bu satın alma, nihayetinde HP’nin baskı sektöründe çok başarılı olmasına sebep olacaktı.

 

1960larda Genişleme

Eğer 1950’lerden büyüme yılları olarak bahsedeceksek o zaman 1960’ları büyük bir genişleme periyodu olarak almamız gerekir. Şirket bu on yılın hemen hemen her yılında, finansal ve endüstriyel anlamda yeni tarihi başarılar elde etti. 1961 yılında, HP hisseleri ilk defa New York borsasında listelendi. Sadece bir yıl sonra şirket, Fortune 500 listesine 460. sıradan giriş yaptı. Günümüzün Fortune 500 listesinde ilk sıralarda yer alan firmaların çoğu 1962 yılındakilerle aynı firmalardır. Exxon Mobil, General Motors, General Electric ve Ford Motor Company 1962 yılından beri listede yerlerini koruyan firmalardır. Günümüzde ise HP bu listede 19. sıradadır.

HP, 1962 yılında ilk ortak girişimine başlarken aynı zamanda Asya pazarına giriş yaptı. Yokogawa Electric firmasıyla, Asya pazarına ürünler geliştirmek için ortaklık kurdu. Bu müşterek girişim çok da büyük bir başarı olmadı. Ürünler yüksek kalitedeydi ancak HP stiline benzeyen ürünleri Japonya’da üretmek epey pahalıya mal oluyordu. Tokyo’daki Yokogawa-Hewlett-Packard, HP’nin ürünlerini Japonya’da pazarlamak amacıyla faaliyetlerine devam etti. HP, 1999 yılında şirketin Yokogawa Electric hisselerini satın aldı.

HP, 1960’larda birkaç teknolojik yeniliği de görmüş oldu. 1964 yılında, bütün dünya saatlerini HP’nin 5060A atomik saatine göre ayarladı. HP, 18 ülke gezerek ürününün uluslararası saat standartlarına senkronize etme özelliğini sergiledi. Sonuçta atom saati, bütün dünyanın senkronize olması için kullanılmaya başlandı.

1966 yılında, HP’nin ilk bilgisayarı tanıtıldı. O bilgisayar, bugün dünyanın her yerinde satılan kişisel bilgisayar değildi haliyle. Bu ürün, HP’nin elektrik mühendisliği alanındaki erken başarısını sağlayan test ve ölçüm ürünlerinin gelişen yelpazesinin bir parçasıydı. İlk HP bilgisayarı, Woods Hole Denizbilim Enstitüsü’ne satılmıştı. Bu kurum, Amerika Birleşik Devletlerindeki en büyük bağımsız denizbilimi kuruluşuydu. Bilgisayarlarını, araştırma gemilerinin birinde on yıldan fazla kullandılar.

9830A HP ilk kişisel bilgisayar

İlk kişisel bilgisayar ise bundan iki yıl sonra piyasaya çıktı. HP, 1968 yılında masaüstü bilimsel hesap makinesini satışa çıkardı. Tasarımı ve fonksiyonu, ilk çıkan basit kişisel bilgisayarınki ile aynıydı. Bu ürün, matematik ve mühendislik sorularını o zaman piyasada olan herhangi bir makineden 10 kat daha hızlı çözebiliyordu. Günümüzde kullandığımız bilgisayarlar ile alakası olmasa da, bu ürün ilk defa “kişisel bilgisayar” ifadesinin reklamlarda kullanıldığı ürün oldu.

 

Silikon Vadisi: Sürekli Yenilik

1960’ların sonunda Dave Packard, Richard Nixon’un Savunma Bakanı olmak üzere HP’den ayrıldı. Firmada yönetici olarak birkaç yıllığına Bill Hewlett’i bıraktı. Ancak 1972 yılında şirkete yönetim kurulu başkanı olarak geri döndü. İki isim de uzun yıllardır şirketin liderliğini yapıyorlardı ve artık emekliliğe yaklaşmışlardı. Buna rağmen 60’lı yaşlarının kendilerini yavaşlatmasına müsaade etmediler. Hewlett 1987 yılına, Packard ise 1993 yılına kadar şirkette aktif rol oynadı.

HP75C ilk el bilgisayarı

Firma, HP-75C adını verdikleri ilk el bilgisayarını 1982 yılında piyasaya sürdü. Cihaz yazıcılara ve kaset okuyucularına bağlanabiliyordu. Bu açıdan taşınabilir bilgi işlemin öncülerinden olarak kabul edilir. Bu inovasyonu, 1983 yılında ilk dokunabilir ekranlı kişisel bilgisayar ve 1984 yılında ilk laptop takip etti. Ev bilgisayarları ise piyasaya 1995 yılında çıktı. Ünlü HP Pavillion, evde ya da ofiste kullanılmak üzere müşterilerin erişimine açılmıştı.

Yazıcılar, HP satışlarında her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. ThinkJet yazdırma sistemi 1984 yılında üretilmeye başlandı. HP, para ve enerji düşmanı olan baskı sürecini, ofisteki bir masa üzerinde yapılabilecek bir işlem haline getirdi. 1988 yılında, DeskJet mürekkepli yazdırma sistemini kitlelerle buluşturdu. 1991 yılında, HP evlerde ve küçük işletmelerde kullanılabilecek olan yeni DeskJet modelini piyasaya sürdü. HP bilim adamları ve mühendisleri, mürekkebi kartuşlara sıkıştırabilmiş ve böylece renkli yazdırma işlemini çok daha az masraflı hale getirebilmişti. İlk hepsi-bir-arada yazıcı, 1994 yılında, şimdi her yerde bulunan yazıcı tasarımlarından çok farklı bir tasarımla piyasaya sürülmüştü.

ThinkJet yazıcı

HP’nin iki kişiyken, dünyanın en büyük ve en karlı şirketlerinden biri olan bir organizasyona evrilmesi, 1938’den beri firmanın kültürüne işlenmiş olan yenilikçilik ve yaratıcılık ruhunun bir ürünüdür. Bill Hewlett ve Dave Packard, teknoloji sektörü dünyasını değiştirme konusundaki görevlerini başarıyla ifa ettiler. Günümüz teknoloji firmalarında bulunan ve çokça saygı duyulan özelliklerin çoğunun izini, 1938 yılında Palo Alto’da bulunan ve Packard’ın ailesine ait olan tek araçlık garaja kadar sürebilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir

Apple’ın İflastan Kurtuluş ve Başarı Hikayesi
Microsoft’un İlham Verici Kuruluş Hikayesi
Avatar

Yazar : Rıdvan

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir