Kariyerinizi Desteklemeyen Biriyle Evlenmek Yerine Bekar Kalın!

Yakın zamanda, yaşları 35 ila 70 arasında seyreden, profesyonel yaşantılarında oldukça başarılı yedi kadın ile beraber bir akşam yemeğindeydim. Hepsinin de, eş zamanlı olarak kendi kariyerlerinin peşinden koşan çiftler hakkında uzun süredir yaptığım araştırmalara konu oluşturabilecek türden hayat hikayeleri vardı. İçlerinden biri yakın zamanda başka bir ülkede çok daha rahat koşullarda çalışabileceği bir şans elde etmişti ama haftalardır eşini onunla gelmesi için ikna etmeye uğraşıyordu. Bir diğeri evliliğini koruyabilmek için akademisyenlik yaptığı üniversiteden bir yıllığına ücretli izin almaya karar vermiş, ailesine kaybettiği dengeyi yeniden kazandıracağını umuyordu. Başka biri ise hukuk firmasında yarı zamanlı olarak çalışmak için çabalamış ama profesyonel olarak dışlandığını fark etmişti. Onun yerine doktora programı için üniversiteye yazılmıştı. Kocası ise kariyerine olduğu yerden devam etmişti.

Bu deneyimler, yıllardır bu alanda yapılan çalışmalar ve edinilen deneyimlerin ortaya çıkardığı şeyin altını bir kez daha çiziyordu. Profesyonel olarak hırslı olan kadınların, konu eşlerine geldiğinde gerçekte sadece iki opsiyonları bulunmaktadır: Ya kendilerini sonuna dek destekleyen bir eşe sahip olmak ya da eşe sahip olmamak. Bu iki opsiyonun arasında kalan herhangi bir durum ise eninde sonunda kariyer anlamında sorunlu bir sonuç doğuracaktır.

Bu durum, iş dünyasında kadınların yeri düşünüldüğünde kadınların geçirdiği dönüşümün tam bir dönüşüm olmamasından kaynaklanmaktadır. 20. yüzyıl kadınların yükselişine tanık oldu. 21. yüzyıl ise bu kadın yükselişine erkek dünyasının adaptasyonuna şahit olacaktır. Fakat gerçek şu ki, bu dönüşüm pürüzsüz değil ve bazı boşluklar düzenli olarak yaşanacaktır. Buna rağmen, hala dönüşümün getireceği yararlar büyük bir potansiyel de taşımaktadır.

Çok uzun zamandır erkeklerin küçük bir azınlığı ve şirketler bu dönüşümün görünen yüzü oldu. Melinda Gates’in de yakın zamanda yazdığı gibi hala “kızlarımızı babalarımız için tasarlanmış şirketlere çalışmaları için gönderiyoruz.” Evlilik kurumunda erkeğin kariyeri eşinin başarısı ile ne denli az bloklanıyor ise, o evliliği o denli eşitlik temeli üzerine kurulmuş olarak görüyoruz. (Bu noktada, kariyer zedeleyen eş hikayelerinin çoğunda kadınların kariyeri eşinin kariyerinden öncelikli değil.)

Bu, erkek eşlerin hiçbir zaman gelişime açık ve destekleyici eşler olmadığı anlamına tabii ki gelmiyor. Hatta kendilerini tam tersi şekilde görüyorlar fakat sık sık beklemedikleri şekilde fedakarlık olarak gördükleri durumlarla karşılaşmaktalar. Başarılı ve yüksek maaşlar alan eşlere sahip oldukları için mutlular ve eşlerini, kendi kariyerlerini etkilemeye başlayana dek destekliyor ve onların başarıları ile övünüyorlar. Pamela Stone ve Meg Lovejoy tarafından gerçekleştirilmiş bir çalışmaya göre, kadınların işten ayrılma kararlarındaki etkenlerden üçte ikisi eşleri, zira kadınlar eşleri tarafından sözde ebeveyn sorumluluklarını yerine getirmek zorunda hissettirilmektedirler. Başka bir çalışmada ise çalışmaya katılan kadınlar eşlerini neredeyse ağız birliği yaparak destekleyici olarak tariflerken, aynı zamanda eşlerinin kendi iş takvimlerini değiştirmek ve ev bakımında daha fazla rol üstlenmek konusunda ne kadar çekimser olduklarını da itiraf etmektedir. Bu kadınlardan birinin bahsettiğine göre eşi her zaman kendisine istediği her şeyi yapabileceğini söylüyor, öte yandan yapılacakların yükünü paylaşmaktan da bir o kadar çekiniyordu.

Kadınlar çoğunlukla böylesi ilişkilerde büyük bir sürpriz yaşamaktadır. Zira başta karşılıklı sözleşmenin kurallarının açık olduğunu, iyi eğitimli eşlerin birbirini ortak şekilde desteklediğini, birbirlerine olmak istedikleri kişi yolunda yardım ettiklerini düşünmektedirler. Harvard Business School mezunları arasında yapılan bir anketin sonuçları ise bu durumu şu şekilde açıklamaktadır: Erkeklerin yarısından fazlası kariyerlerinin eşlerinin kariyerlerinden daha ileride gitmesini arzu ederken, kadınların beklentisi ise kariyer konusunda eşitlikçi bir evlilik deneyimlemek (Neredeyse hiçbir kadın kendi kariyerini eşinin kariyerinin önünde düşündüğünü söylememiştir). Bu konuda Y jenerasyonuna mensup erkekler sık sık daha aydınlıkçı bir profil sergilese de, elimizdeki doneler genel resmi olduğundan biraz daha karmaşık hale getirmektedir: Araştırmalar gösteriyor ki, genç erkekler eşitlik kavramına yaşlı erkeklere kıyasla daha az bağlılık duyuyor.

Eşitliği referans alan çiftler için bile, iki farklı kariyeri yönetmek için iki kuraldışı insanın bir araya gelmiş olması gerekmektedir. Kariyer odaklı erkek ve aile odaklı kadın şeklinde tezahür eden ve tarihsel bir norm olan daha az direnme yolunu tercih etmek kuşkusuz daha kolay. Özellikle de, pek çok durumda olduğu gibi, erkek kadından birkaç yaş daha büyüktür ve kadına göre kariyeri daha önce başlamıştır, bu nedenle de daha fazla kazanır. Bu durum, içinden çıkılması güç bir döngü yaratır: Erkekler daha fazla para kazanmak için daha çok fırsata sahiptir ve kadınlar için bu seviyeyi yakalamak çok daha fazla zorlaşır.

Kadının bu duruma dair gerçekliğin farkına varması daha derin ve yarattığı hayal kırıklığı daha kalıcıdır. Sonuç, genelikle gecikmiş bir reaksiyon olur. Eşlerinin tutumları nedeniyle hevesleri kırılan yetenekli kadınlar zamanlarını harcamış olurlar. Çocukları birer yetişkin olup, yuvayı terk ettikten sonra, bu kadınlar da evlerini terk ederler. Geç boşanmaların yüzde altmışı kadınlar tarafından istenir, bu kadınların pek çoğu ise 50 yaşından itibaren enerjilerini kariyerlerine yönlendiren kadınlardır.

Şimdi ise şok olma sırası erkeklerindir. Görevleri olduğunu düşündükleri üzere çok fazla çalışmış ve ailenin geçimini iyi bir şekilde sağlamışlardır. Fakat, cinsiyet eşitliğinin daha güçlü olduğu bir yüzyılda modern çiftler bu şekilde yaşamamaktadır. Northwestern Üniversitesi’nden Eli Finkel’in The All-or-Nothing Marriage isimli kitabına göre ikisi de çalışmakta olan çiftler modern ekonomide daha büyük avantaja sahiptir. En iyi evlilikler aynı zamanda her zamankinden daha mutlu, ortak bir amaca daha sıkı sıkıya bağlı ve dengelidirler. Evdeki cinsiyet eşitliği zorluklar karşısında çok daha çabuk toparlanabilen, esnek birliktelikler yaratmıştır.

Eşleri tarafından terk edilen erkeklerin birçoğundan, yaptığım röportajlarda “Bilmiyordum” sözünü duydum. Bu söz bana en deneyimli yöneticileri işten ayrıldıktan sonra şirket liderlerinin söylediklerini hatırlatıyor. Bu kişiler için, bu tip yöneticilerin işten ayrılması beklenmedik bir şeydir. Davranışları, yok sayıcı davranışları ve daha yetkin insanları desteklemeleri nedeniyle onları ne kadar mutsuz ettiklerini tam anlamıyla idrak edememişlerdir.

Fakat sonuç olarak, en derinde söyledikleri gibi bilmedikleri doğru değildir. Gerçek aslında önemsememiş olmalarıdır. Dinlememişlerdir, çünkü dinlemek zorunda olduklarını düşünmemişlerdir. Dalgın dalgın başlarını sallamışlardır, dinlediklerini dikkate almamışlardır çünkü duyduklarının kendileri için önemli olmadığına ve doğrudan kendilerini etkilemeyeceğine inanmışlardır. Birçok erkek bana eşlerinin menapoza girmiş oldukları için hayal kırıklığı yaşadığını ve yapmaları gereken şeyin sadece beklemek olduğunu düşündüklerini itiraf etmiştir. Kadınları, kapıyı çarpıp çıkmadan hemen önce böylesi bir yabancılaşmaya iten şey de tam olarak karşı karşıya kaldıklar bu azımsanma hali ve durumlarının görmezden gelinmesidir.

İnsanın işte ekip kurma ve liderlik hakkında öğrendiği pek çok şey ev yaşantısında daha iyi bir denge kurabilmek ve sürdürebilmek için doğrudan kullanılabilir. Bunlardan en önemlileri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

  • Vizyon. Önceden, uzun vadeli kişisel ve profesyonel hedefleri tartışın ve düzenli olarak gözden geçirin. Evde çiftler arasında aynı frekansta kalamamak ve karşılıklı destekleyici olmamak tüm yaşam stratejilerini zedeleyebilir. Kişisel ve profesyonel hedefleri gerçekleştirebilmek için ne tür bir desteğe ihtiyacınız olduğunu ve bu desteğin nereden geleceğini açıkça belirleyin.
  • Aktif dinleme. Kadınlardan gelen ortak şikayetlerden en önemlisi, erkekler tarafından dinlendiklerini ve onlar tarafından takdir edildiklerini hissetmemeleridir. Bu noktada, ilk olarak düzenli olarak karşılıklı oturarak birbirinizi dinleyeceğiniz seanslar düzenleyebilirsiniz, ayda bir kez tekrar etmeniz uygun olacaktır. Bu senaslarda, yüz yüze, tamamen odaklanarak eşinizin söylemeye ihtiyacı olan şeyleri lafını bölmeden dinlediğinizden emin olun. Ardından duyduğunuz şeyleri yüksek sesle tekrarlayın. Aynı şeyi eşinizin de yapmasını sağlayın. Bu tür bir seans biçimi kulağa garip geliyor olabilir ama ilişkiniz üzerinde olumlu etki yaptığını görene dek beklemenizi öneririm.
  • Geri bildirim. Herkes geri bildirim almayı sever fakat geri bildirimlerle ne evde ne de işte sıklıkla karşılaşırız. Bu konuda 5’e 1 kuralı önerilebilir: Her bir “yapıcı” yoruma karşılık 5 olumlu yorum. Bu kural yanınızdaki insanların, özellikle de eşlerinizin size olan hayranlığını perçinleyecektir. Bu nedenle sesinizi yükseltin ve eşinize ne kadar mükemmel, muhteşem, önemseyici ve destekleyici biri olduğunu söyleyin. Olumlu davranışları ödüllendirin.

Eşiniz işbirliğine yanaşmıyor, öğrenmeye yanaşmıyor ve yardım alma konusunda dirençli ise bunun nedenini kendinize sormalısınız. Tıpkı işte olduğu gibi, önce kendinizden işe koyulmak önemlidir. Kendi meselelerinizi, diğer insanlar üzerindeki etkilerinizi, çevrenizde mücadele ettiğiniz davranışların sorumluluğunun ne derece size ait olduğunu anlamaya çalışır. Bir terapist ya da hayat koçu ile çalışabilirsiniz. Sonunda, kendinizi çözümlemeye başladığınızda, ilişkiniz de gelişim kat etmeye başlamadıysa, sıradaki şu soruları sormaya başlayabilirsiniz: Sizi bu ilişkide tutan şey nedir? Sevgi duyduğunuz için mi yoksa korktuğunuz için mi bu ilişkiyi sürdürüyorsunuz?

Son yıllara kadar, kadınlar ekonomik olarak çok daha fazla korku duyarlardı; sevgisizlik de kötüydü ama fakirlik kadar değil. Günümüzde ise birçok kadın için, ekonomik olarak daha bağımsız olmaları aynı zamanda yaşadıkları ilişkileri de daha yüksek bir standarda taşımak anlamına geliyor. Kadınlar artık işte ve evde çok daha fazla sevgi hissetmek, fark edilmek ve destek görmek istemektedir. Bunları sunmayan şirketler kadın çalışanlarının bağlılığını sağlayamamakta, zira bu kadınların pek çoğu kendi işlerini kurmak için yollar aramaktadır. Aynı şekilde, sevgiyi, farkındalığı ve desteklemeyi içermeyen ilişkilerde de benzer durum yaşanmaktadır: Kadınlar ayrılmaktadır.

İşte ve evde desteklenme konusunda bilinçli olan kadınlar, yetkinliklerini ve öz farkındanlıklarını daha fazla güçlendirmektedir. Bu durum aynı zamanda, geçmişin kurallarının bugünün gerçekliğine uyarlanması ihtiyacını doğuruyor. Bu da iş dünyasında bu uyarlanmaya adapte olabilen şirket kültürlerine ve sistemlere; ev hayatında ise, eşlerin birbirlerinin potansiyellerini eşit şekilde desteklediği ve ilgiyle desteklediği uzun vadeli bir aile vizyonuna sahip olmak anlamına geliyor. Aksi takdirde geçmişte kalmak kaçınılmaz olacaktır.

 

İlginizi çekebilir

Rekabet Baskısı Karşısında Kadınlar Erkeklere Göre Çok Daha Başarılı
Erkekler Girişimcilikte Kadınlardan Daha mı İyi?
Merve Tulum

Yazar : Merve Tulum

ODTÜ " Endüstri Mühendisliği " bölümünden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesinde yüksek lisans yaptı. İş hayatına hızlı bir giriş yapıp inovasyon sorumlusu, sistem ve iş analisti gibi birçok pozisyonda görev aldı. Fibabanka, Yemeksepeti ve Yapı Kredi çalışmış olduğu şirketlerden sadece birkaçı. Sizler için iş hayatında edindiği tecrübeleri sizlere aktarıyor.

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir