Rekabet Baskısı Karşısında Kadınlar Erkeklere Göre Çok Daha Başarılı

St. Gallen Üniversitesi profesörü Alex Krumer ve ekibinin Grand Slam tenis turnuvalarında 8200’den fazla maça ilişkin yaptığı araştırmada riskli maçlarda erkek oyuncuların performanslarında kadın oyuncularınkine göre çok daha büyük bir düşüş yaşandığı ortaya çıkarıldı. Araştırmanın sonucunda ise kadınların rekabet baskısını erkeklere oranla çok daha başarılı şekilde yönetebildiği sonucuna varıldı. Konuyla ilgili araştırmanın lideri Dr. Krumer ile kısa bir röportaj yapıldı. Röportaj bütünüyle aşağıda sunulmaktadır.


Araştırmanızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Krumer: 2010 Fransa, Amerika ve Avustralya’da oynanan tenis maçlarının ilk setlerinde atılan ve genel olarak oyuncunun avantajlı duruma gelmesinde kritik öneme sahip olan servislerin performansına baktık. Maç kritik bir durumda iken erkek oyuncuların performansında kadın oyuncuların performansına göre daha belirgin bir düşüş olduğunu gözlemledik. Örneğin, 4-4 giden setlerde oyuncular eşitliğe ulaştığı zaman erkek oyuncuların attığı geçersiz servislerin sayısı kadın oyuncularınkine göre %7 daha fazlaydı. Kadın oyuncular arasında ise birçok oyunda eşitlikten önce ve sonraki durumda performans farklılıklarının fark edilemeyecek kadar az olduğunu gözlemledik. Hatta kadın atletlere baktığımızda, rekabet baskısı arttıkça performanslarındaki ortalama azalışın erkek atletlerin performanslarındakine oranla %50 daha az olduğunu gördük. Bu nedenle, tenis turnuvalarında rekabet baskısı yükseldiğinde kadın oyuncuların erkek oyunculara göre çok daha başarılı performans sergilediklerini gönül rahatlığı ile söyleyebilir duruma geldik.

 

Neden sadece Grand Slam turnuvalarına, tenis maçlarına ve sadece bu maçların ilk setlerine baktınız?

Tenis maçları, rekabet baskısının ve oyuncu performansının görece daha kolay ölçülebildiği oyunlardır. Her bir skorun, setin ve maçın belirgin bir kazananı ve kaybedeni vardır. Aynı zamanda, diyelim ki skorun 1-1, 3-1 ya da 5-0 olduğu maçlarda mevcut galibiyetin oyunu kazanma olasılığını ne ölçüde belirlediğini daha kolay analiz etmek mümkündür. Araştırmada, maçların sadece ilk setlerine bakmamızın nedeni ise oyuncu yorgunluğu ve dinamizmi gibi faktörlerin daha sonraki setlerde etkileyici birer faktör olacağını düşünmemizdi. Aynı zamanda, ilk seti kazanmak oyuncuya büyük bir avantaj sağlamaktadır. Zira, topladığımız verilere göre de ilk seti kazanan kadın oyuncuların %81, erkek oyuncuların ise %77’i ortalamada maçı kazanan taraf oluyor. Son olarak Grand Slam tenis turnuvalarına odaklandık çünkü bu turnuvaların ödülleri ve derecelendirme puanları diğer turnuvalara göre çok daha kapsamlı. Aynı zamanda bu turnuvalar kadın ve erkeklere aynı para ödülünü sunan tek turnuva. Erkekler maçlarda kadınlara göre daha fazla set oynuyor(kadınlar 3 set erkekler 5 set), dolayısıyla bu durum kadın oyuncular için ilk seti kazanmanın önemini daha fazla artırıyor.

 

Bu durumda, Grand Slam’deki para ödülleri ve skorlama sistematiği rekabeti çok daha fazla arttırıyor diyebilir miyiz?

Şimdiye kadar performans ve teşviğe dayalı rekabet baskısı arasındaki ters ilişkiye değinen birçok araştırma yürütüldü. Bunlardan bir tanesi olan ve Duke Üniversitesi tarafından yayınlanan “Large Stakes, Big Mistakes” isimli araştırmada Hindistan’daki köylüler ve üniversite öğrencileri ile gerçekleştirilen birtakım deneyler yer alıyor. Performansa dayalı oldukça yüksek teşvikler verilen denekler daha düşük teşvikler alan deneklere oranla çok daha düşük bir performans sergiliyor. Diğer araştırmalar da gösteriyor ki, riskli maçlarda Avustralyalı basketbol oyuncuların serbest atışlarda, profesyonel golf oyuncuları da final atışlarında normal oyunlara göre çok daha başarısız oluyorlar.

 

Yaptığınız araştırmada bu şekilde cinsiyet farklılığı üzerinden bir sonuç alacağınızı bekliyor muydunuz?

Çok emin değildik, cinsiyet, rekabet baskısı ve performans üzerindeki kanıtlar kısıtlı ve iç içe geçmişlerdi. Bazı araştırmalar kadın ve erkekler arasındaki herhangi bir farklılığı vurgulamıyordu. Bazı araştırmalar yüksek sıcaklıkta erkeklerin daha iyi performans sergilediğini söylerken, bazıları ise belli çevresel koşullarda kadınların performansının erkeklerinkine oranla çok daha başarılı olduğunu iddia ediyordu. Aslında Boston Üniversitesi’nden bir grup akademisyen de bizden önce Grand Slam verilerine bakmış, her iki cinsin de maçların kritik anlarında daha ihtiyatlı oynadığı, daha az hatalı ve bununla uyumlu şekilde daha başarılı vuruşlar yaptığı sonucunu çıkarmıştı. Fakat bu araştırmada, rekabet baskısının oyuncunun kazanma olasılığı üzerinde etkileri doğrudan değerlendirilmemiştir. Dolayısıyla biz de, bu açık ve objektif sonuçlara bakarak araştırmamızda şu soruya odaklanmaya karar verdik: Hangi oyuncular rekabet baskısından en fazla etkileniyor?

 

Fakat, bu noktada sormak istediğimiz bir şey daha var. Araştırmanızda örnekleminiz kadın rakibiyle oynayan kadınlar ve aynı şekilde erkek rakibiyle oynayan erkeklerden oluşuyordu. Eğer bir oyuncu rekabet baskısı nedeni ile yapabileceğinin altında bir performans sergiliyorsa karşısındaki rakibi, yani onunla aynı cinsiyette olan kişi de aynı koşullarda altında aynı şekilde yapabileceğinin altında bir performans sergilemiyor mudur?

Tam da bu nedenle biz de servis atışlarına odaklandık. Günümüzde tenis uzmanlarının fikir ortaklığına vardığı konulardan biri de maçta kazanılan herhangi bir skorun, bu skoru sağlayan servis atışını karşılayan oyuncudan daha çok servis atışının ilk kontrolünü elinde bulunduran, diğer bir deyişle servisi atan oyuncunun performansına bağlı olmasıdır. Ortalamada servisi atan oyuncu maçların %72,6’sını kazanıyor. Dolayısıyla, bir servisçi kritik bir skoru kaçırdığında, diğer oyuncu eşitliği kendi lehine çevirdiği için söz konusu servisi atan oyuncu diğerine göre bu durumdan olumsuz yönde çok daha fazla etkilenmektedir.

 

Profesyonel teniste erkeklerde bir eşitlik durumu söz konusudur diyebilir miyiz? Belki de erkek servisçiler daha dişli bir rekabet ortamı ile savaşıyorlardır. Ya da Federer ve Djokovic’in görkemli geri vuruşları sonuçların seyrini değiştirmiş olabilir mi?

Bizim tahminlerimiz herhangi bir oyunda oyuncu karakteristiklerini kontrol ediyor. Bunlar arasında vücut kitle indeksi, boy, bilindik bir tenis kortunda oynuyor olmanın sağladığı avantaj gibi faktörler yer alıyor.

 

Peki, Grand Slam maçlarında farklı cinslerin karşı karşıya kaldığı oyunlara bakmış olsaydınız, sizce daha farklı sonuçlar ile karşılaşır mıydınız?

Elbette karşılaşabilirdik. En azından, elimizde bir laboratuar deneyinde edindiğimiz şöyle bir sonuç var: Kadınlar artan rekabet baskısına sadece hemcinslerinin olduğu bir çevrede, her iki cinsin de yer aldığı bir çevreye oranla çok daha pozitif şekilde cevap üretiyor. Oysa yine bu deneye göre erkekler her iki cinsin yer aldığı bir çevrede söz konusu baskı karşısında kadınlara göre daha iyi bir performans sergiliyor. Dolayısıyla genelleme yaparken son derece dikkatli davranmak zorundayız. Diğer taraftan unutmamamız gereken başka bir konu da işgücü pazarı da dahil olmak üzere gerçek hayatta birçok alanda kadınlar erkeklerle sürekli rekabet etmek durumunda olduğu.

 

Yani bizler birer Selena Williams da değiliz, değil mi?

Ne demek istediğinizi anlıyorum. Yaptığımız çalışmada tenis sporundaki en iyi oyunculara odaklandık. Belki de bu kadın oyuncular birçok kadının sahip olmadığı yetkinliklere sahip, ki bu yetkinlikler onların erkeklere göre çok daha dayanıklı bir performans sergilemelerini sağlıyor. Fakat herhangi birinin baskı karşısında soğukkanlılığını koruması gereken çok büyük bir şirketteki bir CEO pozisyonuna benzer diğer toplumsal rolleri düşünün. Bu kişiler genelde ortalama yaşantımızda sürekli karşımıza çıkan kişiler değildir. Genellikle, elit, deneyimli ve performansları güçlü kimselerdir. Fakat ne yazık ki, en büyük 500 şirketin liderlerinin sadece %4’ü kadınlardan oluşmaktadır.

 

Her ne kadar Grand Slam tenis maçlarında kadınların erkeklere oranla rekabet stresi karşısında daha iyi performans gösterdiğine ilişkin elde edilen bu bulgu şimdilik biraz dar kapsamlı olsa da, bu durumun arkasındaki nedeni nasıl açıklardınız?

Tam olarak bilmemekle beraber, bu durumun biyolojik olabileceğiniz düşünüyoruz. Stres hormonu olarak da bilinen kortizon ile ilgili biraz araştırma yapacak olursanız spor karşılaşmalarından kalabalık bir insan topluluğu karşısında konuşmaya kadar birçok deneyimde kortizon seviyesinin erkeklerde kadınlara oranla daha hızlı şekilde yükseldiğini ve bunun da performans üzerinde olumsuz etki yarattığını okursunuz. Araştırmamız boyunca tenis oyuncularından kan örnekleri alma gibi bir girişimimiz olmadı ama hala kan örnekleri alabilseydik elde edeceğimiz sonuçların söz konusu araştırmalardaki ile benzerlik gösterip göstermeyeceği aklımıza bir soru işareti olarak duruyor. Birkaç akademisyen arkadaşımla, erkeklerin kadınlara oranla psikolojik koşullardan çok daha kolay etkilendiğini öneren bir araştırma daha yayınladık. Bu araştırmada 2009 ve 2013 yılları arasındaki bronz madalya judo karşılaşmalarına odaklandık. Araştırmanın sonucunda bir önceki karşılaşmada galibiyet yakalayan erkek sporcuların, kaybedenlere göre bronz madalya karşılaşmalarında kazanma olasılıklarının daha yüksek olduğunu gözlemledik. Kadın sporcularda ise bir önceki karşılaşmalarındaki skorlarının bronz madalya karşılaşmalarında sağlayacakları olası galibiyetlerinin üzerinde hiçbir etkisi yoktu. Bu noktada da aldığımız sonuçlar biyolojik bakış açısıyla bakıldığında son derece anlamlı aslında çünkü günümüzde performans arttırıcı özelliği kanıtlanmış bulunan testosteron hormonunun seviyesinin erkeklerde galibiyet sonrası yükseldiğini, herhangi bir yenilgi durumunda ise düştüğünü biliyoruz. Fakat kadınlarda böyle bir durum söz konusu değil. Kazanan kişilerin kazanmaya devam etmeleri ilk başlarda kulağa hoş geliyor olabilir ama bu durum beraberinde her zaman aşırı özgüveni de getirmektedir.

 

Yani birer erkek olarak, kadınlara göre daha zayıf bir cins olduğumuzu söyleyemeyiz değil mi, belki de sadece biraz daha duygularımızın esiriyiz?

İşin ironik tarafı da şu ki; şimdilerde çoğu ülkede kadınların savaşla ilgili bir toplumsal rolde olup olmamaları gerektiği ile ilgili hararetli tartışmalar söz konusu. Yakın zamanda televizyonda konu ile ilgili yapılan bir tartışma programında yaptığımız çalışma orduda cinsiyet eşitliğine ilişkin bir argüman olarak sunuldu. Fiziksel bağlamda konuşacak olursak ortalamada erkekler kadınlara göre hala daha güçlü durumdalar. Fakat zihinsel yetkinlikler üzerinden değerlendirildiğinde, belli koşullarda kadınlar erkeklere göre çok daha üstün konumdalar.

 

İlginizi çekebilir

Erkekler Girişimcilikte Kadınlardan Daha mı İyi?
Oto Tamir Sektöründe Erkek Egemenliğine Son Veren Kadın Ustayla Tanışın!
Merve Tulum

Yazar : Merve Tulum

ODTÜ " Endüstri Mühendisliği " bölümünden mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesinde yüksek lisans yaptı. İş hayatına hızlı bir giriş yapıp inovasyon sorumlusu, sistem ve iş analisti gibi birçok pozisyonda görev aldı. Fibabanka, Yemeksepeti ve Yapı Kredi çalışmış olduğu şirketlerden sadece birkaçı. Sizler için iş hayatında edindiği tecrübeleri sizlere aktarıyor.

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir