2018’e Damga Vuran Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeler

Nöral ağ, sanal embriyo ve benzeri icatlar arasından derlenen ve 2018 yılında görücüye çıkarak önümüzdeki yıllarda iş ve yaşam şeklimizi değiştirecek 10 önemli buluşu listeledik.

Listedeki buluşlardan bir kısmı henüz geniş kitlelere ulaşamamış olsa da bir kısmı oldukça parlak günler yaşıyor. Liste oluşturulurken bu kriterden ziyade, hayatımızı bir şekilde etki etmeyi başaran buluşları göz önüne aldık.

Bu yıl GANs ismi verilen yapay zekanın, makinelere hayal gücü aşılaması ile yapay embriyolar hayata geçebilecek. Etik kaygılar sürse de, bu sayede yaşamın yaratılışı tekrar tanımlanabilecek ve insan hayatının ilk anlarına ışık tutan yeni araştırmalar yapılabilecek. Amerika Birleşik Devletleri’nin Teksas eyaletinde kurulan tesiste ise, doğal gaz ile tamamen temiz enerji üretilmesinin ve öngörülebilir gelecek için yeni bir temel enerji kaynağının ilk ışıkları görülüyor. Bu eşsiz buluşlar ve diğerleri aşağıdaki listede sizi bekliyor.

 

3 Boyutlu Metal Yazıcı

Yaklaşık on yıldır hayatımızda olan 3 boyutlu yazıcılar, daha ziyade hobi olarak ilgilenenlerin ve tasarımlarının prototipini üretmek isteyen tasarımcıların tekelinde oldu. Ayrıca, metal başta olmak üzere plastik dışında bir malzeme kullanmak, uzun süre masraflı ve yavaş bir süreç olarak kaldı.

Şimdi ise çok daha ucuza ve kolay bir şekilde farklı malzemeler kullanılabiliyor ve eğer bu yeterince geniş kitlelere ulaşırsa üretim alışkanlıklarımızı değiştirebilir.

Kısa süre içerisinde üreticilerin yedek parça için büyük depolara ihtiyacı kalmayacak, bunun yerine tek yapmaları gereken ihtiyaçları olan parçayı yazdırmak olacak.

Uzun vadede ise belli parçaları üreten büyük fabrikaların yerini, uyarlanabilir ve müşterinin ihtiyacına göre üretimini değiştirebilir daha küçük üretim atölyeleri alacak.

Bahsi geçen teknoloji ile, alışılagelmiş yöntemlerle üretilmesi imkansız kompleks, hafif ve daha güçlü parçalar üretilebilir hale gelecek. Bu üretim şekli ayrıca malzemenin yapısı üzerinde daha detaylı bir kontrol de sağlayacak. Örneğin 2017 yılında Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı, 3 boyutlu yazıcı teknolojisini kullanarak, sıradan yöntemlerle üretilenden iki kat daha güçlü paslanmaz çelik ürettiklerini duyurdu.

Aynı sene içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Boston kentinde kurulan Markforged isimli firma, 100 bin doların altında fiyata satılan 3 boyutlu metal yazıcısını tanıttı.

2017’nin sonunda da, yine Boston merkezli bir firma olan Desktop Metal, metal kullanan prototip makinesinin seri üretimine başladı. Firmanın geliştirdiği ve eski 3 boyutlu metal yazıcılardan 100 kat daha hızlı çalışan makinenin, daha büyük versiyonları da yolda.

Metal parçaların yazdırılması da gün geçtikçe kolaylaşıyor. Desktop Metal firması, 3 boyutlu çıktı almaya uygun tasarımlar hazırlayan bir de yazılım geliştirdi. Kullanıcılar ihtiyaçları olan özellikleri belirledikten sonra, yazılım buna uygun ve yazdırmaya hazır modeller ortaya çıkarıyor.

General Electiric firması da, büyük parçaları yazmaya uygun 3 boyutlu metal yazıcısını 2018 yılı içerisinde satışa sunmaya hazırlanıyor.

Mutlaka okuyun: Yenilikçi 3d Yazıcılar

 

Yapay Embriyo

Yaşamın varoluşunu yeniden tanımlayabilecek bu buluşun arkasındaki Cambridge Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren embriyologlar, sadece kök hücreleri kullanarak gerçekçi fare embriyoları üretiyorlar. Bu embriyolar, yumurta ya da sperm olmaksızın, sadece başka bir embriyoda koparılan hücreler kullanarak üretiliyor.

Araştırmacıların dikkatle üç boyutlu bir iskelet yapısına yerleştirdiği hücreler, etkileyici bir şekilde birbirleri ile iletişime geçerek birkaç gün içerisinde fare embriyosu biçimini aldığını gözlemlendi.

Ekibin başındaki araştırmacı Magdelena Zernicka-Goetz “kök hücrelerin büyülü gücüne aşinayız fakat kendi kendilerine mükemmel bir forma geçebileceklerini bilmiyorduk.” diyor.

Zernicka-Goetz, bu sentetik embriyoların büyük ihtimalle farenin vücudunda büyüyememeceğini, buna rağmen ilerleyen dönemlerde memelilerde yumurtaya ihtiyaç duymadan döllenmenin anahtarı olduğunu belirtiyor.

Öte yandan Zernicka-Goetz’in amacı bu da değil. Baş araştırmacı, hücrelerin her birinin belirli görevleri nasıl üstlendiğini araştırmak istiyor. Sonraki adım ise, halihazırda Michigan ve Rockerfeller üniversitelerinde çalışmaları yapılan, insan kök hücrelerinden yapay embriyo üretmek.

Sentetik insan embriyosu, bilim insanları için gelişimin ilk aşamalarına ışık tutabilecek önemli bir adım niteliği taşıyor. Kolayca manipüle edilebilen bu kök hücrelerden üretilen embriyolar sayesinde, gen dizaynı ya da genlerin gelişimini izleyebilmek mümkün olacak.

Öte yandan yapay embriyolar çalışmaları etik bir ikileme sürüklüyor. Yapay ile gerçek arasındaki farkın ortadan kalkma riski var mı? Ya da laboratuvar ortamında yetiştirilen embriyolar, acı çekmeye başlayacakları kadar büyütülecek mi? Biyoetikçilere göre, bilim geri dönülemez bir noktaya ulaşmadan önce, bu ve benzeri soruların cevapları tatmin edici bir şekilde verilmeli.

 

Duyarlı Şehir

Bugüne kadar sayısız “akıllı şehir” fikri çöpe gitti. Kimisi hedef küçültmek zorunda kaldı, kimisi ertelendi, kimisi ise aşırı zengin bir kesim dışında kimseye hitap edemez hale geldi. Fakat şimdi Kanada’nın Toronto kentinde yeniden canlanan bu fikir için bir mahalle tepeden tırnağa yeni teknolojilerle dizayn edildi ve projeye Quayside adı verildi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde kurulan ve Alphabet firmasına ait Sidewalk Laboratuvarları, Kanada hükümeti ile ortaklaşa çalışmaya başladıkları proje ile Toronto limanını yeniden tasarlamayı planlıyor.

Projenin amaçlarından biri; sensörler aracılığıyla, insanların günlük aktivitelerinden edinilen çeşitli bilgileri kullanarak tasarım, uygulama ve teknoloji ile temel oluşturacak seçimler yapabilmek.

Kent planında tüm araçlar otonom ve ortak kullanıma ait olarak tasarlandı. Yer altında dolaşan robotlar ise, posta gibi işleri üstlenecek. Sidewalk Laboratuvarları, açık kaynak kodu kullanacaklarını belirttikleri sistemlerine, başka firmaların da yazılımları ile hizmet verebileceğini, insanların ise isterlerse uygulama geliştirebileceklerini açıkladı.

Toplumu yakından inceleme niyetinde olan firmanın bu talebi ise, özel hayata müdahale gibi bir çok nedenden ötürü endişe ile karşılandı. Fakat Sidewalk Laboratuvarları, toplum ve idareciler ile ortaklaşa çalışarak bu kaygıları hafifletebileceği inancında.

Projenin yöneticilerinden Rit Aggarwala, duyarlı şehir için “Fazlasıyla iddialı olmasının yanı sıra oldukça da mütevazi.” tanımlamasını kullanıyor. Aggarwala’ya göre bu mütevazilik, geçmişteki akıllı şehir girişimlerinin düştüğü tuzaklara karşı kendilerine koruma sağlayacak.
Quayside projesinin potansiyelini gören birçok Kuzey Amerika kenti de, Sidewalk Laboratuvarları’nın listesinde olmak için sıraya girdi bile. Bu kentler arasında San Francisco, Denver, Los Angeles ve Boston da bulunuyor.

 

Herkes İçin Yapay Zeka

Yapay zeka bugüne kadar Amazon, Baidu, Google ve Microsoft gibi devlerin ya da bazı girişimlerin üzerinde çalıştığı bir oyun olmaktan ileri gidemedi. Diğer birçok firma ve endüstri içinse yapay zeka hem çok pahalı hem de kullanımı oldukça karmaşık olarak kaldı., Çözüm ise, öğrenebilen makineler ve bulut teknolojisi aracılığı ile yapay zekayı geniş kitlelere ulaştırmak. Şimdilik Amazon’un AWS’si bulutta yapay zeka teknolojisini domine ediyor. Google ise TensorFlow girişimi ile rekabetin içerisinde. Yakın zamanda ise yine GoogleCloud AutoML ile yapay zekayı daha kullanılabilir kılan bulut sistemini duyurdu.

Microsoft’un yapay zekayı kullanan bulut teknolojisi Azure ise Amazon ile güç birliği yaparak Gluon’u sundu. Gluon açık kaynak kodlu “derin öğrenme” kütüphanesi. Gluon’dan insan beynine benzer şekilde öğrenebilmesi ve bunu akıllı telefon uygulaması yapmak kadar kolay bir şekilde uygulanabilir hale getirmesi bekleniyor.

Bu firmalardan hangisinin bulutta yapay zeka hizmeti alanında tahta oturacağı belli olmasa da, kazananın önünde açılacak kapıların değeri tartışılamaz.

Yapay zeka devrimi tamamlanır ve geniş kitlelerce benimsenirse, bahsi geçen ürünler, yeni ekonominin vazgeçilmez parçaları haline gelecek.
Yapay zeka halihazırda teknoloji endüstrisinde kullanılıyor ve verimliliği arttırıp yeni ürün ve hizmetler sunuyor. Fakat birçok farklı sahada yapay zekanın kullanılması için fırsat kollanıyor. İlaç, üretim ve enerji sektörleri başta olmak üzere birçok endüstride, doğru uygulanabilmesi halinde yapay zeka, üretimi artırarak ekonomik büyümeye ön ayak olabilir.

Buna rağmen birçok firmanın yapay zeka alanında halen yeterli sayıda kalifiye elemanı yok. Bu nedenle Amazon ve Google danışmanlık hizmetleri de veriyor.Bulut teknolojisi yapay zekayı herkesin kullanımına sunabildiği gün, gerçek devrim başlamış olacak.

Mutlaka okuyun: Yapay Zekâ Nedir? Örnekleri Nelerdir?

 

Nöral Ağlar İle Düello

Yapay zeka tanımlama görevinde oldukça başarılı bir araç. Örneğin yapay zeka; net olmasa da milyonlarca fotoğraf arasından, karşıdan karşıya geçen yayayı kolaylıkla belirleyebilir. Fakat yine de kendi başına bir yayayı resmetme konusunda yetersiz kalıyor. Eğer bunu başarabilseydi, tonla farazi görüntü üreterek, trafiğe bile çıkmadan otonom araçların kendilerini geliştirmelerine olanak sağlayabilirdi.

Baştan sona yeni bir şey yaratmak hayal gücü gerektirdiği için, bu yapay zeka için her zaman sorun olmayı sürdürdü. Çözüm ise ilk kez 2014 yılında, o dönem yüksek lisans öğrencisi olan Ian Goodfellow tarafından, bir barda dostlarıyla sohbeti esnasında ortaya çıktı. Bu çözüm, orijinal dilinde GAN olarak kısaltılan “üretici rekabet ağı” yaklaşımı, iki nöral ağı yani insan beyninin matematiksel olarak basite indirgenmiş halini, makine öğrenmesi adı verilen teknolojiye uyarlayarak karşılıklı oyun oynatılmasını sonucu ise hayata geçti.

İki ağ da aynı veriler ile geliştirildi. ilkinden gördüklerini baz alarak yeni görüntüler üretmesi istenirken, ikincisine ise bu görüntülerin gerçek olup olmadığını belirleme görevi verildi.

Bir süre sonra ilk ağ, görüntü yaratma işinde o kadar başarılı olmaya başladı ki, hataları tanımlaması beklenen ikinci nöral ağ, fotoğrafların gerçek olup olmadığını belirleyemez hale geldi. Yani temel olarak nöral ağa, gerçekçi görüntüleri algılaması ve olabildiğince ona yakın görüntüler yaratması öğretildi.

Yapay zeka alanında en fazla gelecek vadeden bu alan, makinelerin ileride insanları bile kandırabilecek sonuçlar üretmesine kapı aralayacak.
GAN şimdiye kadar pek çok kez denendi ve başarılı sonuçlar elde etti. Bunlardan en başarılarından biri, ünlülerin fotoğraflarını kullanarak gerçekte varolmayan yüzlerce insan yaratması istenmesi. Bir diğeri ise; gerçeğinden güçlükle ayırt edilebilen van Gogh tablolarının replikalarını yapma görevi verilen makine. Dahası GAN, gerçek fotoğraflar üzerinde de aynı başarı ile oynamalar yaparak güneşli bir yolu karla kaplı hale getirebiliyor ya da atları zebralara dönüştürebiliyor.

Her şeye rağmen GAN henüz mükemmel değil. Zira zaman zaman bisikletleri iki direksiyonlu ya da insanları kaşları yanlış yerde olacak şekilde resmedebiliyor. Öte yandan görüntü ve seslerin oldukça gerçekçi bir şekilde yaratılmaya başlaması, kimi uzmanlara göre GAN’ın dünyayı kendine has bir şekilde algılamaya ve bunun üzerine çalışmaya başlaması olarak yorumlanıyor. Bu da GAN’ın hayal gücünün yanı sıra, kendi gördüğü şekilde dünyayı resmetme yeteneğinin oluştuğunun göstergesi.

 

Anlık Çeviri Yapan Kulaklık

Kült bilim kurgu film “Otostopçu’nun Galaksi Rehberi”inde kulağa sokulan babil balığı sizin için anlık çeviri yapıyordu. Gerçek dünyada ise Google 159 dolara satışa sunduğu Pixel Buds adlı kulaklıkları ile bu görevi yerine getiriyor. Kulaklıklar Pixel akıllı telefon ve Google Translate uygulaması ile birlikte çalışarak, sizin için anlık çeviri yapıyor.

Bir kişi kulaklığı takarken, diğeri telefonu tutuyor. Kulaklığı takan kişi kendi dilinde konuşuyor, ardından telefon uygulaması konuşmaları istenilen dile çevirerek sesli olarak karşıdakine okuyor. Telefonu tutan kişinin cevabı da aynı şekilde çevriliyor ve kulaklıktan seslendiriliyor.
Google Translate uygulaması zaten halihazırda sohbet özelliğini barındırıyor. Uygulamanın iOS ve Android sürümlerinde, iki kullanıcı konuşurken dil otomatik olarak algılanıp istenilen dile çevriliyor. Fakat bu yöntemde arkadan gelen sesler hem konuşmanın algılanmasında hem de konuşmacının sözünün bitirip bitirmediğinin anlaşılmasında soru yaratabiliyor.

Öte yandan Pixel Buds ile konuşurken, sağ kulaklığın üzerindeki düğmeye basılı tutmak gerekiyor. Bu sayede bahsi geçen sorunlar ortadan kalkıyor. Kulaklık ile telefon arasındaki ilişki sayesinde de, konuşan kişiler kendi mikrofonlarını kontrol ettiklerinden ve telefonu sürekli birbirlerine vermek zorunda kalmadıklarından, göz temasını koparmadan, daha sağlıklı bir iletişim kurabiliyorlar.

Pixel Buds kulaklıklar tasarımı açısından her ne kadar eleştiriliyor olsa da, dil bariyerini aşma vaadi tartışılmaz derecede önemli.

 

Doğalgaz Kullanımında Karbon Emisyonunu Ortadan Kaldırmak

Yakın gelecekte elektrik üretimi için doğalgaz kullanımının yerine geçebilecek bir seçenek ortaya çıkacak gibi görünmüyor. Ucuz ve her an kullanıma hazır doğalgaz, Amerika Birleşik Devletleri’nin elektrik ihtiyacının yüzde otuzunu üretmek için kullanılıyor. Bu sayı dünya genelinde ise yüzde 22 oranında. Kömürden daha temiz bir yakıt olsa da, doğalgaz karbon emisyonu açısından başarısız sayılabilir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Houston kentinde, petrol ve rafine endüstrisinin kalbinde kurulan enerji santrali, pilot uygulama yapmak amacı ile doğalgazı temiz bir enerji kaynağı haline getirebilecek yeni bir teknolojiyi test etme görevini üstlendi. 50 megawatt üretim yapması planlanan projenin sahibi olan Net Power firması, geleneksel yöntemler kadar ucuza elektrik enerjisi üretebileceklerini, bunu yaparken de çevreye salınacak tüm karbondioksiti yakalayabileceklerini düşünüyor.

Eğer bunu başarabilirlerse, dünyada ilk kez fosil yakıttan, düşük masraflı karbon emisyonsuz enerji üretilebilmiş olacak. Bu tür enerji santralleri istenildiği zaman üretime geçebileceği için nükleer santrallere büyük paralar harcanmasının ve yenilenebilir enerjinin öngörülememe sorunlarının önüne geçmiş olacak.

Projenin arkasındaki firma Net Power, teknoloji şirketleri olan 8 Rivers Capital, Exelon Generation ve inşaat firması CB&I ortaklığında kuruldu. Çalışmalarını sürdüren Net Power, ilk testleri yapmaya başladı ve önümüzdeki aylarda ilk değerlendirmelerini sunmaları bekleniyor.

Enerji santrali salınan karbondioksiti yüksek basınç altında sıvı halde tutuyor ve bu sıvıyı, özel olarak üretilmiş türbinlerin dönmesi için kullanıyor. Karbondioksiti çoğu geri dönüştürülerek kullanılırken kalan kısmı da düşük bir maliyetle saklanıyor.

Maliyeti düşürmenin anahtarı ise, yakalanan karbondioksiti satmaktan geçiyor. Karbondioksit ise günümüzde en sık petrol çıkarma işlemi sırasında kullanılıyor. Öte yandan bu sınırlı pazar pek de çevre dostu sayılmaz. Net Power ise, gelecekte çimento üretiminde, plastik yapımında ve diğer karbondioksit temelli malzemelerin üretiminde kullanılmak üzere satış pazarlarını genişletebilmeyi umuyor.

Net Power firmasının teknolojisi, doğalgazı çıkarma yöntemleri başta olmak üzere, bu fosil kaynaklı yakıta dair tüm problemlere çözüm üretebilmiş değil. Fakat doğalgazı kullanmaya mecbur kaldığımız süre boyunca, bunu en temiz şekilde yapmak kabul edilebilir bir ilerleme. Geliştirilen tüm çevreye duyarlı enerji teknolojilerinin arasında, Net Power’ın projesi en işlevsel olanı.

 

Çevrimiçi Gizlilik

Bu yeni yöntem sayesinde, sonunda İnternet’te gizlilik hayal olmaktan çıkıyor. Yeni sistem sayesinde, doğum tarihinizi belirtmeden 18 yaş üzerinde olduğunuzu ya da hesap bilgilerinizi girmeden finansal işlemler için yeterli paranızın olduğunu kanıtlayabileceksiniz. Bu da, gizliliğinizi ya da kimlik hırsızlığına karşı sizi korumaya yardımcı olacak.

Bu sistem, “Zero-knowledge proof” denilen ve hiçbir bilgi vermeden verilerinizi doğrulamanıza yarayan bir şifreleme protokolü. Sistem, çoğu pek de gizli olmayan kripto para birimlerine artan ilginin körüklediği ve onlarca yıldır devam eden çalışmaların sonucu ortaya çıktı.
“Zero-knowledge proof” sistemi çoğunlukla 2016 yılında piyasaya çıkan Zcash kripto para birimi sayesinde gün yüzüne çıkabildi. Zcash’in kullandığı zk-SNARK (İnteraktik Olmayan Bilgi Kanıtı) yöntemi, kullanıcılarına anonim olarak finansal işlem yapabilme olanağı sağladı.
İşlemlerin herkes tarafından görülebildiği Bitcoin ya da birçok diğer kripto para biriminin aksine, Zcash ile tam anlamı ile anonim kalabiliyorsunuz. Teoride tamamı ananoim olan bu işlemler, aslında diğer veriler ile birlikte değerlendirilerek takip edilebilir ve hatta kullanıcının kimlik tespiti dahi yapılabilir. Dünyanın ikinci en popüler kripto para birimi olan Ethereum’un yaratıcısı Vitalik Buterin’e göre zk-SNARK yöntemi, her şeyi değiştirebilecek bir teknoloji.

Bankalar için bu yöntem, kripto dünyasına, müşterilerinin bilgilerini koruyarak girebilmelerinin yolu olarak görülüyor. Zİra geçtiğimiz yıl JP Mprgan Chase, kendi blockcahin ödeme sistemlerine zk-SNARK yöntemini ekledi.

Tüm iyi yönlerine rağmen zk-SNARK yüklü ve yavaş bir sistem. Dahası şifreleme için güvenli kuruluma ve bir anahtara ihtiyaç duyulan sistemin, yine zayıf noktası da bu oluşturulan anahtar, zira yanlış ellere geçmesi durumunda tüm sistem anlamını yitirir. Öte yandan bu anahtara ihtiyaç duyulmaması ve daha etkili bir şekilde çalışması için sistem üzerinde araştırmalar devam ediyor.

 

Genetik Falcılık

Bir gün bebekler doğar doğmaz DNA raporu alınabilecek. Bu raporlarda onların ilerde kalp rahatsızlığı, kanser, tütün bağımlılığı dertlerinden müzdarip olma ihtimalleri ya da ortalamanın üzerinde zekaya sahip olup olmayacakları tahminleri yazacak.

Bu kartlar, bazılarının milyonlarca insan üzerinde yapıldığı birçok genetik çalışmanın sonucunda, gerçek olmaya hiç olmadığı kadar yaklaştı.
Çalışmalar gösteriyor ki; birçok yaygın hastalık, davranış biçimi ve zeka gibi özellik, bir ya da birkaç gene değil, birçok genin ortak davranışına bağlı olarak ortaya çıkıyor. Süregelen birçok araştırma ve bunlardan elde edilen veriler ışığında, bilim insanları artık risk değerlendirmesi yapabilir hale geldi.

Yapılan DNA çalışmaları sayesinde ilaç sektörünü etkileyebilecek olasılıklar öngörülebilir hale geldi. Örneğin göğüs kanseri riski yüksek olan kadınlar hayatları boyunca daha fazla mamograma girebilir, düşük riske sahip olanlar ise bu işlemi daha az yaptırabilir. Yapılan çalışmalar gerçek kanseri yakalamada ve kanser konusunda yanlış alarm verilmesini engellemede başarılı sonuçlar verebilir.

İlaç firmaları ayrıca, bu risk değerlendirmelerini kullanarak Alzheimer ya da kalp rahatsızlıkları gibi hastalıklar için daha fazla önleyici ilaç üretimine yoğunlaşabilir. Risk grubundan gönüllülerle çalışılması da ilaçların işlevselliğini göstermede daha iyi sonuçlar ortaya koyabilir.
En büyük sorun ise, bu öngörülerin yeterince başarılı olmaması. Kim kesin olmasa da Alzheimer olabileceğini öğrenmek ister ki? Ya da daha kötüsü; ya kanser riski düşük görülen biri, testleri göz ardı edip kansere yakalanırsa ne olur?

Bu yeniliğin tartışmalı olduğu bir alan da zeka tahmini. Raporlama geliştikçe, IQ tahmini de rutin hale gelecek. Fakat aileler ve eğitimciler bu verileri neye göre kullanacak?

Davranışsal genetikçi Eric Turkheimer, bu verilerin kullanımının hem iyi hem de kötü sonuçlar doğurabileceği için, ilerleyen teknolojinin hem heyecan verici hem de rahatsız edici olduğunu belirtiyor.

 

Maddelerin Kuantum Sıçraması

Yeni kuantum bilgisayarları soru işaretleri ile hayatımıza girdi. Günümüz bilgisayarlarına göre çok daha karmaşık işlemler yapabilen bu kuantum bilgisayarlarının gücünü nerede kullanacağımız meçhul.

En cazip ve olası seçenek ise; moleküllerin birebir tasarlanması için bu bilgisayarları kullanmak.

Kimyacılar uzun süredir, ilaçlardan daha etkili yeni bir protein, daha iyi piller için yeni bir elektrolit ya da güneş ışınlarını doğrudan sıvı yakıta dönüştürebilen hücreler hayal ediyorlar.

Tüm bu saydıklarımız hayal olmanın ötesine geçemiyor zira, moleküller klasik bilgisayarların modelleyebileceğinden çok daha karmaşık yapılara sahip. Günümüz bilgisayarları en basit moleküllerin elektron hareketlerini bile simüle etmekten uzak.

Fakat, yakın zamanda IBM araştırmacılar 7 qubitlik bir kuantum bilgisayarı ile üç atomdan oluşan küçük bir molekülü modellemeyi başardı.
Yakın gelecekte, daha güçlü kuantum bilgisayarlar ve daha iyi bir kuantum algoritması sayesinde, çok daha karmaşık moleküllerin modellemesi de yapılabilir hale gelecek.

 

İlginizi çekebilir

İnovasyon
Geleceğin Teknolojileri: Dünyayı değiştirecek 22 fikir
Refik Lutfi ÖZSÜLLÜ

Yazar : Refik Lutfi ÖZSÜLLÜ

ODTÜ'den mezun olmadan önce yıllarca TRT Haber gibi birçok platformda editörlük yapan teknoloji aşığı biri. İnovasyonları, girişim fikirlerini ve tüm dünyadan yenilikleri sizler için araştırıyor.

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir