Bulunabilirlik Yanılgısı Nedir?

Bu yazımızda size bulunabilirlik yanılgısı (availability heuristic) adlı bir olgudan söz edeceğiz.

Temel olarak bulunabilirlik yanılgısı bir konu hakkında karar verirken akla gelen ilk düşünceyi ve bilgiyi kullanmak anlamına geliyor.

Hemen bir örnekle izah edelim.

Bir şirketin patronusunuz diyelim.

Ali ve Veli diye iki personel var. Bu iki personelden birini müdür yardımcısı olarak bir üst pozisyona atayacaksınız. İki personel de şirkette 5 yıldır çalışıyor. Ali bulunduğu departmanın en çalışkan personeli. Veli ise işe girdiği ilk yıl bilgisayardaki tüm önemli dosyaları hata sonucu sildi ve veriler kurtarılamadı.

Veli, başına gelen bu durum nedeniyle hafızanızda daha çok yer eder ve Veli’yi terfi ettirme ihtimaliniz artar. Bu bulunabilirlik yanılgısından kaynaklanır. Tek bir akılda kalıcı olay, verilecek kararlar üzerinde çok daha etkilidir.

Bulunabilirlik yanılgısı kötü kararlar vermeye yol açabilmektedir. Zira kolay hatırlanan anılar genelde gelecekte nelerin yaşanabileceği konusundaki düşünceleri olumsuz etkiler. Sonuç olarak karar veren kişi, düşük kaliteli bir bilgiyle hareket etmek durumunda kalır. Toplumsal olarak olaya baktığımızda eğer aklımıza ilk gelen bilgiyi, doğru bilgiden daha yeğ tutarsak rasyonel ve mantıklı düşünce yapısı zedelenir.

 

Bulunabilirlik Yanılgısı Nereden Kaynaklanır?

Yanılgı derken aslında heuristic kelimesini işaret ediyoruz. Heuristic ise temel olarak mental kısayol anlamına gelir. Kararlarımıza yön veren zihinsel kestirme düşünceler de diyebiliriz. Bir konu üzerine karar verirken bulunabilirlik yanılgısı, karar vermeyi kolaylaştırır; fakat aynı zamanda muhtemel olayların gerçekleşme olasılığı üzerinde doğru tahmin yürütmeyi de zorlaştırır. Zira geleceği rasyonel olarak tahmin etmek için “hafıza” pek güvenilir bir kaynak değildir.

Mesela…

Uçağa binmek üzeresiniz. Uçağın düşme ihtimalini nasıl hesaplarsınız?

Uçuşun güvenli ya da güvensiz olacağını hesaplamak için binlerce faktör vardır. Bu faktörlerin hepsini doğru şekilde analiz etmek ise çok zordur. Hava durumu, uçağın yaşı gibi bilgiler hakkında tam bilgi sahibi olmadığınız zaman beyniniz bu merakı gidermek için kısayollardan “yarar”lanır.

İnsan beyni, en kolay hatırlayabildiği bilgiden yararlanarak kısayol oluşturur. Belki birkaç gün önce düşen uçakların nasıl bulunduğuna dair bir belgesel izlediniz. Aklınıza kalan görüntüler sizin binmek üzere olduğunuz uçağın da düşme ihtimali bulunduğunu düşündürür size. Bu ise bulunabilirlik yanılgısının en net örneklerinden biridir.

Spontane olarak akla gelen bazı bilgi ve anılar neden olur bulunabilirlik yanılgısına. Buna karşın bazı bilgi ve anıları hatırlamak daha çok çaba ister. Bazı anılar iki nedenle daha kolay hatırlanır: Bu olaylar sık gerçekleşen olaylar olarak görülür ve zihnimizde kalıcı izler bırakır.

Sık gerçekleştiği düşünülen olaylar, aslında dünyayı algılama biçimimizle örtüşür. Amos Tversky ve Daniel Kahneman adlı iki İsrailli psikologun 1973 yılında yaptığı bir deney var. Deneye katılan kişilere şu soru soruluyor?

“K ile başlayan sözcük sayısı mı daha fazla? Yoksa üçüncü harfi K olan sözcük sayısı mı fazla?”

Ortalama bir metinde üçüncü harfi K olan sözcük sayısı, K ile başlayan sözcük sayısından 2 kat fazla olmasına rağmen katılımcıların %70’i K ile başlayan sözcük sayısının daha fazla olduğunu söylüyor. Çünkü insanların aklına “kalem, kağıt, kitap, kurşun, kale, kanepe” gibi sözcükler akla “bakla, saklı, bekar” gibi sözcüklerden daha kolay geliyor. Yani ilk harfi K olan sözcükleri düşünmek daha kolay geliyor insanlara.

Bazı şeylerin akla daha kolay gelmesindeki diğer neden ise daha önce yaşanan deneyimlerin akılda kalıcı iz bırakması. Tversky ve Kahneman bu eğilimi 1983 yılında yaptıkları başka bir deneyde inceliyorlar.

Deneye katılan insanların yarısına Kuzey Amerika’da büyük bir sel felaketi olma ihtimali, diğer yarısına ise Kaliforniya’da bir deprem sonrası büyük bir sel felaketi olma ihtimali soruluyor.

Tanım gereği Kaliforniya’da sel olma ihtimali Kuzey Amerika’da sel olma ihtlimalinden çok daha düşük. Buna rağmen katılımcılar Kaliforniya’da deprem nedeniyle sel olma ihtimalini daha yüksek olarak değerlendirdi. Bunun nedeni Kaliforiya’da bir depremi hayal etmenin çok daha kolay olması. Deprem görüntülerini zihinde canlandırmak daha kolay. Buna karşın koca Kuzey Amerika kıtasını sel felaketi bağlamında ele almak oldukça zor.

Yani görüldüğü üzere bulunabilirlik yanılgısı hem gündelik hem de mesleki hayatta ciddi sonuçlar doğurabilmekte. Hepimiz gün içinde yüzlerce, binlerce şeye karar verebiliyoruz. Bu kararlarda medyada gördüklerimiz, duygularımız, anılarımız olduğundan daha çok rol oynuyor. Böylesine bilişsel yanılgıların farkına varmak ise mantıksız gerekçelendirmelere, evhamlara, istemsiz ayrımcılıklara, pahalıya mal olabilecek hatalara karşı can simidi görevi görebilir.

 

Bulunabilirlik Yanılgısı Örnekleri

Diyelim ki sayısal lotodan büyük para kazanan kişilerin lüks içindeki hayatlarını anlatan bir belgesel izlediniz. Ve sonra lotodan büyük ikramiye kazanma ihtimalinin sandığınızdan daha yüksek olduğu düşüncesine kapıldınız. Bu neden oldu sizce?

Belgeselde talihlilerin lüks evleri ve son model spor arabalarını gördünüz. Bu sizin zihninizde kalıcı bir iz bıraktı. Ertesi gün gidip bir sayısal loto oynadınız.

Çünkü büyük ikramiyeyi kazanan kişilerin de daha önce tıpkı sizinkine benzer sıradan bir hayata sahip olduğunu gördünüz. Fakat istatistiki olarak 49 sayıdan 6’sını bilmenin 13.983.816’da 1 olduğunu unuttunuz. Oynadığınız bilete bir şey isabet etmedi. Tutturma ihtimalinin neredeyse 14 milyonda 1 olduğunu bilseydiniz boş yere ümitlenmezdiniz de…

Başka bir örnek…

1983 yılında Russell Eisenman, spesifik bazı konuların medyada nasıl ele alındığını ve bunun insanların bulunabilirlik yanılgısı bağlamında algılarını nasıl etkilediğini inceliyor. Eisenman araştırmasında üniversite öğrencilerine ABD’de uyuşturucu kullanımının arttığını mı yoksa azaldığını mı soruyor. Öğrenciler ABD Sağlık Bakanlığı’nın verileri aksini söylese bile uyuşturucu kullanımı artıyor şeklinde cevap veriyor. Eisenman, medyada uyuşturucu hakkında bolca haber yapılmasının gerçeklik algısında bozulmalara ve sapmalara neden olduğunu ileri sürüyor bu araştırmasının sonucunda.

Yani uyuşturucu, uçak kazası gibi sansasyonel ve görece nadir haberler bulunabilirlik yanılgısını körüklüyebiliyor. İnsanlar bu tür olayların diğer ölümcül olaylara nazaran ne kadar nadir cereyan ettiğini göremiyor. Diğer bir ifadeyle insanlar medyada hangi konulara daha çok maruz kalıyorsa o olayların daha sık gerçekleştiği yanılgısına düşüyor.

 

Bulunabilirlik Yanılgısından Nasıl Kurtulunur?

Bulunabilirlik yanılgısının nasıl çalıştığını bilmek, ondan kurtulmak için yeterli olmayabiliyor. Bulunabilirlik yanılgısı dünyada üstümüze yağan bilgileri işleyebilmek ve anlamlandırabilmek için beynimizin kullandığı kısayollar ve kestirmelerden kaynaklanıyor neticede.

Farkındalık bir insanın düşünce yapısını tek başına değiştiremese bile yine de bu olgunun farkında olmak iyi bir başlangıç. Karar verirken bu yanılgının etkisinde olup olmadığını durup kontrol eden bir insan çevresindekilere, vatandaşlara, müşterilere haksızlık edip etmediğini görebilir; bu olgunun farkında olan bir vatandaş medyanın manipülasyonlarına karşı daha bilinçli olabilir.

Daniel Kahneman ve Amos Tversky bulunabilirlik yanılgısına karşı uyanık ve dikkatli olmayı “Sistem 2 düşünce yapısı” olarak adlandırıyor. Sistem 2 bilinçli, dikkatli ve kişinin kendisini çevresinden soyutlamadan karar verme sürecini ifade ediyor. Sistem 1 ise otomatik ve hızlı bir karar mekanizmasını belirtiyor. Bulunabilirlik yanılgısı Sistem 1 düşünce yapısında cereyan eder. Zira kişi derinlemesine düşündüğü zaman olaylar hakkındaki kestirip atmalarının çoğu zaman hatalı olduğunu fark edebilir. Bu nedenle Sistem 2 düşünce yapısını aktive etmek gerekir.

Bu yanılgıya karşı bir diğer yöntem ise bir gruptaki üyelerden birini grubun genel kanısına karşı muhafeletle görevlendirmektir. Yani bu kişi grubun genel düşüncelerindeki hataları tespit etmekle görevlidir. Tabii böyle bir girişim için gruptakilerin bulunabilirlik yanılgısı mevhumundan haberdar olması ve onun etkisini minimize etmek istemesi gerekir. Diğer bir ifadeyle gruptakilerden biri şeytanın avukatı rolüne girer ve gruptakilerin olmayacak bir hayal üzerine mutabakata varmalarının önüne geçmeye çalışır.

Tüm bunlara ek olarak davranışsal psikoloji ve davranışsal finans alanındaki bilimsel uzman görüşlerini de işin içine katarak kötü karar vermekten, kısıtlı bilgi üzerinden kesin sonuçlara varmaktan korunulabilir.

 

 

Sonuç

Bulunabilirlik yanılgısı karar verme ve edindiğimiz bilgilerle hareket etme konusunda önemli bir etkiye sahip. Mevcut bilgilerden hareket etmek yararlı olabilir, ancak bazen yanlış kararlar vermeye yol açtığını da akıldan çıkarmamak gerek.

Bir konu hakkında sahip olduğunuz bir bilgi parçasının ya da aklınıza gelen ilk şeyin doğru olduğunu düşünme hatasına düşmemenizi öneriyor; karar verirken rasyonel, somut, objektif unsurları da işin içine katmanızı tavsiye ediyoruz.

Durmuş BAYRAM

Yazar : Durmuş BAYRAM

Bilkent Üniversitesi "İletişim ve Tasarım" bölümünden mezun olduktan sonra DW Türkçe gibi birçok saygın kurumda online gazetecilik ve video üreticiliği yaptı. Sizler için iş fikirleri ve para kazanma yollarıyla ilgili araştırmalar yapıp rehber niteliğinde içerikler hazırlıyor.

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir