Her Girişimcinin Mercedes Benz’in Başarısından Öğreneceği 3 Şey

Bir kişinin gerçekleştirdiği hayal ile dünyayı değiştirme ihtimali ne kadardır? İki kişinin aynı fikirde buluşup ikisinin de hayallerini gerçeğe dönüştürmeyi başarması ihtimali yüzde kaç olabilir sizce? Peki, bahsi geçen bu ikilinin icatlarını tam da aynı yıl tasarlayıp üretime başlama ihtimali hakkında ne düşünürdünüz? Bunlarla yetinmeyip birbirlerinden 100 km uzaklıkta yaşayan, birbirlerini tanımayan iki insandan bahsettiğimizi söylesek? Kaderci bir yaklaşım sergilediğimizin farkındayız, ancak bizim bu ihtimaller için sunacağımız oran %100, çünkü tüm bu anlattıklarımız Mercedes Benz’i yaratan gerçeklerin ta kendisi.

Şimdi biraz geçmişe dönelim ve Karl Benz’in hayatına bir göz atalım: Karl Benz Baden Muehlburg Almanya’da doğdu. Lokomotif sürücüsü olan babası o iki yaşındayken ölünce her daim evladının iyi bir eğitim almasını arzu etmiş olan annesi sınırlı imkanlara rağmen elinden gelen her şeyi yaptı.15 yaşındayken Karlsruhe Üniversitesi’ne kabul edilen Karl, burada makine mühendisliği eğitimi görmesinin ardından 19 yaşında mezun olup farklı pek çok şirkette değişik pozisyonlarda çalıştı. Çalıştığı onca şirketten bir tanesi dahi Karl’ın ilgi alanına giremediği gibi potansiyelini açığa çıkarmasına dahi imkan tanımamıştı. Sonunda kendini bisiklet tamir eden bir mağazada bulan Karl, burada atsız araba üretmek konusundaki bitmek bilmez tutkusu üzerine gidip büyük bir gayretle çalışmaya başladı.

Hayal ortağı Gottlieb Daimler yine Almanya’da, fırıncı bir babanın oğlu olarak dünyaya geldi ancak babasından farklı olarak teknik konulara merak sardı.18 yaşındayken silah yapım ustası olan Gottlieb; 22 yaşındayken lokomotif üretimi yapan bir şirkette usta başılığa yükseldi ve bu yeteneğini buharlı lokomotif üretimi konusunda aldığı eğitimle taçlandırarak yoluna devam etti. Buhar gücünün uzun ömürlü bir şey olmayacağına dair inancı onun basit, küçük, gazla çalışan ve hafif sanayide kullanılabilecek motorları icat etmeye odaklanmasını sağladı.

1886 yılında Karl dünyada üretilen ilk otomobil olarak kabul edilen ve 3 tekerlekli bir bisikleti andıran ‘motor vagon’ olarak bilinen taşıdı için patent aldı. Aynı yıl, Gottlieb’de dünyanın dört tekerlekli ilk otomobili olarak kabul edilen motorlu taşıyıcısını piyasaya sürmüştü. Karl ve Gottlieb’in tutkularının peşinden gitmeye yönelik eğilimleri, icatlarının küresel pazarda yer edinmesini sağlamış, o günden itibaren her daim yenilik ve gelişimin izinde olmaya devam etmişlerdir.

Karl’ın getirdiği yenilikler arasında hız kontrolü, batarya kaynaklı tutuşma sistemi, buji, debriyaj ve çift eksenli direksiyon sistemi yer alıyordu. Gottlieb’in ekibinin geliştirdiği önemli icatlardan biri de otomobilin başarısındaki mihenk taşı olarak görülen püskürtmeli karbüratörler oldu. İki şirket de yolluna ayrı ayrı devam etti. Üstelik kaliteye verdikleri önem sayesinde I. Dünya Savaşı’nın yıpratıcı etkisinden ve büyük orandaki rekabet artışının beraberinde getirdiği sorunlardan bir nebze de olsa sıyrılmayı başardılar. Ancak artan başarı daha büyük üretim alanlarına ve seri üretime olan ihtiyacı doğurdu. Bu nedenle, 1926 yılında birleşme kararı aldılar.

Yaşanan Büyük Bunalım’ın etkisinden birlikte kurtulup düze çıkmayı başardılar. II. Dünya Savaşı sırasında zorunlu silah üretimi yapmanın ağır sorumluluğunu da birlikte üstlendiler. Savaş bittiğinde Potsdam Anlaşmasıyla tüm iştiraklerini, bağlı ortakları ve markalarını yitiren şirketin tüm mal varlığı da savaşla birlikte yok olmuştu. Bu süreçte yeni bir idari yapılanmaya giden şirket, tazminat ödemelerini istekle kabul etti, üstelik onca sıkıntıya rağmen kalitesinden taviz vermeyi asla düşünmedi.

Şirket tutkulu iki girişimcinin bir araya gelmesinden oluşmuştu, üstelik her iki girişimci de aynı yıl içinde hayallerine ulaşmayı başarmıştı, böyle bir şirketin lüks otomobil pazarında dünya liderliğini korumaya devam edeceği ta o zamanlardan belliydi. Dolayısıyla, bugün üretimdeki mevcut 48 modeli ile 1.500.000 ünitenin üzerinde satışa imza atan şirketin dünya çapındaki satıştan elde ettiği yıllık gelirin 98 milyar doları aşıyor oluşu da bir tesadüf değil. Marka, 23,8 milyar dolarlık değeriyle Forbes’un dünyanın en değerli markaları listesinde 17. Sırada yer alıyor. Bu sonuç Karl ve Gottlieb’in dahi hayallerinin ötesinde olmalı, çünkü o dönemde korkusuz bir marka olmayı başaramamışlardı tam olarak. Mercedes Benz bugün bulunduğu noktaya kaliteyi şirket anlayışının merkezine yerleştirerek, hıza önem vererek, yenilikçi ve sıra dışı bir yaklaşım tarzını benimseyerek zaman içinde ulaştı.

 

Korkusuz Markalar Kaliteyi Yeniliklerle Taçlandırarak Başarıya Ulaşırlar.

Karl Benz ve Gottlieb Daimler otomobilin yaratıcıları olarak anılıyorlar. Yaptıkları tasarımlar ve ortaya çıkarttıkları ilk ürün ayrı ayrı yapılmış olsa da iki şirketin birleşmesi otomobil sektöründe itici bir güç oluşturdu; ikisi birlikte Mercedes Benz markasını büyüttüler.(Mercedes, Gottlieb Daimler’in kızının ismi ve şirketin en güçlü markasıydı).Şirketin sloganı olan “en iyisi ya da hiç”, Benz ve Daimler’in başarısının ardındaki felsefeyi net bir biçimde yansıtıyor.

Bir fotoğrafın bin açıklamaya bedel olduğu söylenir, bizce çok doğru. Mercedes’in kanatlı modeli 300SL’ye bir bakın! Araç hem otomobil dünyasının ikonu sayılıyor; hem de markanın stil, yenilik ve hıza adanmışlığını derinlemesine yansıtan canlı bir fotoğraf niteliğinde.

Stil diyoruz, çünkü çoğu insan bu modelin gelmiş geçmiş en güzel araba olduğu konusunda hem fikir.

Yenilikçi yaklaşımdan bahsediyoruz, çünkü yakıt akıtma sitemiyle üretilmiş ilk araç olma özelliği taşıyor.

Hız diyoruz, çünkü 161 km’ye ulaşabilen hızıyla döneminin en hızlı aracı bu modeldi.

Mercedes, kurulduğu ilk günden beri yenilikçi bir şirket oldu. Ünlü mühendis Wilhelm Maybach 1906 yılında hem petrol hem elektrikle çalışabilen bir Mercedes yarattı. ‘Mixte’ adı verilen bu araç, motorunu çalıştırmak için gerekli elektriği benzinden elde ediyordu. 1985 yılında katalizörleri arabalarda kullanan ilk arabaları üreten marka da Mercedes’ti. 90’lı yıllarda yakıt olarak benzin kullanımına geçildi, ayrıca kompresör kullanımı da yaygınlaştı. Mercedes arabaları sürücüleri Abs ve Eps fren sistemleriyle tanıştıran ilk markaydı.

Gullwing modelinden tutun da zamansız güzellikleriyle ün salmış Roadster modeline, hatta günümüzün S sınıfı spor arabalarına kadar her modelde “stil” odak noktasını oluşturuyor. Mercedes sürücüleri Hamilton ve Rosberg’in 2014 yılı F1 yarışlarını birinci ve ikinci sıralarda bitirmesi hız konusunun da markanın öncelikleri arasında olduğunun net bir kanıtı.

Tüm korkusuz markalar gibi Mercedes Benz de mücadelelerden ve attığı yanlış adımların olumsuz sonuçlarından nasibini aldı. II. Dünya Savaşı ve şirketin Alman silahlı kuvvetleriyle olan ilişkisi şirketin gidişatını bozan, neredeyse ölümcül etkideki deneyimlerinin başında geliyordu.70’lerde yaşanan benzin krizi Asyalı rakiplerin hücumuyla birleşince şirket için eskisinden de zorlu bir süreç başlamış oldu.1998 yılında Chrysler Şirketiyle birleşmeye gidildi ancak başarısızlıkla sonuçlanan bu girişime 2007 yılında son verildi.

Korkusuz bir marka yaratma yolunda, tüm zorluklara rağmen yoluna devam etmeyi başaran Mercedes Benz markasından öğreneceğiniz pek çok şey var; bunlardan birkaçını sizler için listeledik:

 

1- Uzun vadede başarı kalite gerektirir.

Lüks otomobiller üretip satmaktan tutun da başarılı bir kariyer planı çizmeye kadar olan tüm adımlar arasında en önemli olanı şu ki, uzun vadede başarı kalite gerektirir. Bunun aksini iddia edip ona göre davranmak şirketleri içten içe güçten düşürüp başarısızlığa sürükler veya var olan tüm başarı şansını yitirmesine sebep olur. Kritik anlarda dahi kaliteden ödün vermeyen Mercedes’in bugünkü duruşu bu maddenin doğruluğunu kanıtlar nitelikte.

Mutlaka okuyun: En Ucuzu Değil, En İyisi Olun!

 

2- Yenilik şarttır.

Yenilik yapın ya da yerinizde sayın. Karar sizin. Mevcut durumu koruyup beklemek riskli bir tavır olacaktır. Sahip olduklarından memnun olma başarının baş düşmanıdır. Yenilik yapmak başarının sürekliliği anlamına gelir ve ürününüze olan ilgiyi her daim canlı tutar. Mercedes’e olan ilginin yılları aşmış olmasında şirketin yenilikçi tavrının rolü yadsınamaz.

Mutlaka okuyun: Girişimciler, Değişimlere Karşı Nasıl Dayanıklı Olabilir?

 

3- Mantığı elden bırakmadan risk alın.

Büyümek için risk almak gerek ancak alınan risk her zaman umulan sonucu getirmiyor. Daimler’in Chrysler şirketiyle birleşimi ayrıntısıyla düşünülüp hesaplanmış bir riskti, o dönemin şartları için mantıklı bir adım sayılırdı, ama sanıldığı gibi başarılı olamadı. Bu başarısız gidişatı sürdürmek yerine sonlandırmayı seçen Mercedes, bağlarını tamamıyla koparmak gibi alınması zor bir kararı hayata geçirdi. Markanızı geliştirmek istiyorsanız siz de hesaplanmış riskler almalısınız, önemli olan işin sonunda riski devam ettirmek ya da fişi çekip sonlandırmak konusunda doğru kararı verebilmeniz.

Mutlaka okuyun: Rahatınızı Bozup Risk Alabilmeniz için Denemeniz Gereken 10 Yol

Her fikrin dünyayı etkileyecek güçte olduğunu söyleyemeyiz. Her markanın 25 milyar dolarlık bir servete sahip olacağının da garantisi yok. Ancak, tüm markalar birer korkusuz markaya dönüşebilir. Bu nedenle, Karl ve Gottlieb’in ilk günden beri yaptığı gibi sizler de tutkunuzun peşinden gidin. Yetenek ve becerilerinizi geliştirmeye devam edin, marka değerinizi artırmak için yenilikler yapın ve ilgi alanınızı genişletmeye uğraşın. Teorik açıdan bakıldığında her şey son derece basit gibi; zor olan tüm bu saydıklarımızı hayata geçirmek. Siz siz olun tedbiri elden bırakmayın. Markanızı en iyi yapmaya uğraşın, aksi takdirde bir hiç olursunuz.

 

İlginizi çekebilir

Ferruccio Lamborghini’nin Başarı Hikayesi
Girişimcilerin Okuması Gereken Başarı Hikayeleri
Avatar

Yazar : Deniz

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir