Mutlu ve Başarılı Bir Çocuk Yetiştirmek İsteyenlere

Her ebeveyn mutlu ve başarılı çocuklar yetiştirmek ister. En büyük arzuları çocuklarının tüm belaların uzağında, refah, mutluluk ve başarı dolu bir  hayat sürmelerini sağlamaktır.

Fakat nasıl?

Başarılı bir çocuğun nasıl yetiştirileceği konusunda belirlenmiş bir tarif elbette ki yok. Ancak, araştırmalar bu konuda ebeveynlere yardımcı olabilecek birkaç faktöre dikkat çekiyor. Bu faktörlerden bazıları tamamen sizin kontrolünüz dışında olan şeyler: Örneğin yapılan araştırmalar zengin olmanızın veya bir üniversite mezunu olmanızın çocuğunuzun başarısına katkı sağlayacak iki büyük etken olduğunu gösteriyor.

Bu konuya ilişkin herkesin ayrı bir yorumu var, ağzı olan konuşuyor bir nevi ve ebeveynliğe ilişkin dilden dile dolaşmakta olan sayısız tavsiye mevcut.

Peki, sizler kimi dinlemelisiniz?

Hangi tavsiyeler güvenilirdir?

Bu soruları cevaplamak için onlarca bilimsel makaleyi ve araştırma dergisini okudum. Okuduklarımdan yola çıkarak kendine güvenen, mutlu, başarılı ve uyumlu çocuklar yetiştirmek için işlerliği kanıtlanmış 25 bilimsel yöntemi sizler için listeledim.

Buyurun başlayalım:

 

1.Önce kendinizi mutlu etmeyi öğrenin.

Mutluluğu arttırmaya yönelik pek çok yazılı kaynakta da açıklandığı gibi ebeveynlerin sahip oldukları duygusal problemler söz konusu çiftin çocuklarında da gözlemleyebileceğimiz duygusal problemlerle yakından alakalıdır. Hatta mutsuz insanların daha az etkili ebeveynler olacağını da iddia etmek mümkündür. Psikolojik araştırmaların sonucunda da mutlu ebeveynlerin mutlu çocuklara sahip olma ihtimalinin daha yüksek olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

Yapılan psikolojik bir çalışmada çocuklara şu soru sorulur: “Ebeveynlerinize ilişkin tek bir dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz?”

Cevapları ne oldu dersiniz?

Birlikte daha fazla zaman geçirmek mi?

Hayır, yanıldınız cevapları bu değildi. Ebeveynlerinin daha az dır dır etmeleri ya da onlara daha fazla özgürlük imkanı vermeleri hiç değildi.

Çocukların dileği sadece ama sadece ebeveynlerinin daha az stresli ve yorgun olmasıydı.

Öyleyse daha mutlu bir insan olmak dolayısıyla da daha mutlu çocuklar yetiştirmek için ne yapabilirsiniz?  Yazımda sizin için derlediğim işlerliği kanıtlanmış önerileri listeleyeceğim.

 

2. Aile kutlamaları yapın.

Mutlu aileler hem küçük hem de büyük şeyleri kutlarlar: yoğun bir haftanın sonunu, alınan iyi bir notu, okulun ilk gününü, bir iş terfisini, tatilleri veya festivalleri.

Kutlamalar birlikte parka gitmek kadar basit veya bir sürpriz parti hazırlamak kadar karmaşık olabilirler.

Mutlu aile mutlu çocuk demektir, bu yüzden sık sık ailecek kutlama yapmak için bir araya gelmeye özen gösterin.

 

3.Evliliğinizi çocuklarınızın üzerinde tutun.

“Çocuk merkezli aileler endişeli, bitkin ebeveynler ve buna bağlı olarak da zorlu çocuklar yaratır. Bugünün ebeveynleri olarak bizler çocuklarımız için  kendi hayatlarımızı  ya da evliliklerimizi feda etme konusunda bir an bile tereddüt etmeyiz. Halbuki çocuğunuza verebileceğiniz en büyük hediye tatmin edici bir evliliğe sahip olmanızdır.”

Bir evlilik uzmanı değilim ama evliliğinizi güçlendirmek için bazı basit ipuçları verebileceğimi düşünüyorum:

  • Günde en az iki kez sarılın.
  • Birbirinizi sevinçle selamlayın.
  • Birbirinize iltifat edin.
  • Sık sık el ele tutuşun.
  • Baş başa vakit geçireceğiniz özel etkinlikler düzenleyin.
  • Her gün en az 20 dakikayı sohbet ederek geçirin.
  • Her gün “Seni seviyorum” deyin.

 

4.Çocuklarınızla konuşurken hiçbir şeyin dikkatinizi bölmesine izin vermeyin.

Mutlu ve başarılı olmalarını istiyorsanız çocuğunuzla iyi iletişim kurmanın son derece önemli olduğunu anlamanız şart. Bunu yapmanın en iyi yollarından biri de çocuğunuz sizinle konuşmaya başladığında onu pür dikkat dinlemektir.

Bu gazetenizi ya da elektronik cihazlarınızı bir kenara koyup çocuğunuzun ne söyleyeceğini gerçekten dinlemeniz anlamına gelir.

Bu sayede ona çok daha düşünceli bir şekilde cevap vermiş olacaksınız tabi bu tavrınız da onu daha iletişimsel olma konusunda teşvik edecektir.

 

5.Yemeklerinizi ailecek yemeye özen gösterin.

Aileleriyle birlikte düzenli yemek yiyen çocuklar hemen hemen her alanda daha başarılı hale gelirler.

Bu çocuklar geniş bir kelime dağarcığına ve güçlü bir öz güvene sahiplerdir ve çok daha iyi notlar alırlar. Ayrıca, içki içmek, uyuşturucu kullanmak gibi zararlı alışkanlıklar edinme veya psikolojik sorunlar geliştirme ihtimalleri de daha düşüktür.

Üstelik tüm bunların sebebi yalnızca ama yalnızca ailelerin sıklıkla bir arada yemek yemesidir!Harika değil mi?

 

6.Çocuklarınıza duygu yönetimini öğretin.

Yapılan araştırmalar duygularını iyi yönetebilen çocukların daha iyi odaklanabildiklerini ve bu durumun uzun vadeli başarı için önemli olduğunu göstermektedir. Bu tarz çocuklar fiziksel olarak da sağlıklıdırlar.

Çocuklarınızın duygularını yönetmelerine yardımcı olmak için:

  • Kendiniz de duygusal öz-yönetim becerinizi gösterin.
  • Çocuklarınızla empati kurun.
  • Çocuğunuza tüm duyguların kabul edilebilir olduğunu, ancak tüm davranışların kabul edilemeyeceğini açıklayın.
  • Çocuğunuzdaki ilerlemeyi fark edin.

 

7.Çocuklarınıza anlamlı ilişkiler kurmayı öğretin.

Yapılan araştırmalar sonucunda güçlü ilişkilere sahip olmanın çocukların büyümesi ve iç huzura sahip olmasında hayati önem taşıdığı keşfedildi.

Bu ilişkilerden yoksun olan çocukların okul hayatlarının çok daha kötüye gitmesi, yasalarla başlarının belaya girmesi veya psikiyatrik sorunlarının olması çok daha muhtemeldir.

Peki, ebeveynler çocuklarının anlamlı ilişkiler kurmalarına yardımcı olmak için ne yapabilirler?

Ebeveynler çocuklarının duygusal ipuçlarına uygun şekilde yanıt vermelidirler (bkz. madde 6). Bunu yaptıklarında çocuklarının çok daha güvende hissetmesini de sağlamış olurlar. Benlik saygısının temelini oluşturan şey tam da budur.

Ebeveynler, çocuklarının arkadaşlık kurabilmeleri için uygun bir ortam oluşturmalı, aynı zamanda da onlara çatışmaları çözmeyi öğretmelidirler.

 

8.Çocuklarınız için makul sınırlar belirleyin.

Makul sınırlar koyabilen veya uygulayabilen ebeveynler kendine güvenen, başarılı çocuklar yetiştirebilirler.

Yapılan araştırmaların sonucunda en etkili ebeveynlerin koydukları kuralların mantığını çocuklarına açıklayabilenler olduğu tespit edildi. Bu tarz ebeveynler kuralların perde arkasındaki ilkeleri de belirtirler. Bunu yaparken de çocuklarıyla çok daha yakın ve anlayış temelli bir ilişki kurarlar.

Sınırları belirleyemeyen ebeveynlerin çocukları ise kuralların eksikliğini ebeveynleri tarafından gerçekten umursanmadıklarının bir göstergesi olarak kabul ediyor ve ebeveynlerinin bu görevi üstlenmek konusunda isteksiz olduklarını düşünüyorlar.

Bir ebeveyn olarak fazla kontrolcü olmanız da son derece sağlıksızdır. Ancak çocukların potansiyellerinden en iyi şekilde yararlanmak için belirli sınırlara ihtiyacınızın olacağı kesindir.

 

9.Çocuklarınızın yeterince uyumasını sağlayın.

Araştırmalar yetersiz uyuyan çocukların:

  • Zayıf bir beyin işlevine sahip olduklarını
  • İyi odaklanamadıklarını
  • Obez olma olasılıklarının yüksek olduğunu
  • Daha az yaratıcı olabildiklerini ve
  • Duygularını daha az yönetebiliyor olduklarını göstermiştir.

Ürkütücü bir liste değil mi?

Çocuklarınızın yeterince uyumasına yardımcı olmak için bir yatma zamanı rutini oluşturun. Bu rutini tutarlı bir biçimde uygulayın ve çocuklarınızın akşam yemeğinden sonra uyku kaçıracak denli hareketli aktivitelerde bulunmalarına yol açacak durumları sınırlandırın.

Ayrıca yatmadan önceki son bir veya iki saatte herhangi bir şey izlemeleri veya elektronik cihaz kullanmalarına izin vermeyin. Bunun nedeni elektronik cihazlardan gelen mavi ışığın uyku düzenini etkilemesi ve melatonin üretimini engellemesidir.

Uyku kalitelerini artırmak için çocuklarınızın yatak odasını mümkün olduğunca sessiz ve karanlık hale getirebilirsiniz.

 

10.Sonuca değil, sürece odaklanın.

Başarıyı aşırı vurgulayan ebeveynlerin psikolojik sorunları olan veya riskli davranışlarda bulunan çocuklar yetiştirmeleri daha muhtemeldir.

Peki, başarıya odaklanmanın alternatifi nedir?

Sürece odaklanmak!

Ebeveynlerinin arzuları doğrultusunda değil de çaba ve tutum geliştirme üzerine yoğunlaşan çocuklar uzun vadede daha büyük başarılar elde ediyorlar.

Bu nedenle, çocuğunuzun iyi bir davranışını, tutumunu veya çabasını fark etmeye yönelik fırsatları kollamaya çalışmalısınız. Zamanla çok daha iyi sonuçlar elde edeceklerini gözlemleyeceksiniz. Üstelik her şey kendiliğinden olup bitecek!

 

11.Çocuğunuzun oyun zamanını arttırın. 

“Oynamak” derken çocuklarınızı sokağa salıp gerisine karışmamanızdan ya da iPad oyunlarından bahsetmiyorum. Yapılandırılmamış oyun zamanından, tercihen de açık havada gerçekleştirilen aktivitelerden bahsediyorum.

Çocukların öğrenmeleri ve büyümeleri için oyun zamanının ne kadar önemli olduğu bir gerçek. Araştırmalar yapılandırılmamış oyun zamanı çok daha az olan çocukların fiziksel, duygusal, sosyal ve zihinsel dünyalarına ilişkin gelişimsel sorunlar yaşama olasılıklarının çok daha fazla olduğunu gösteriyor.

Oyuncu bir tavra sahip olmak üstün akademik performansla dahi bağlantılı. O halde çocuğunuza daha fazla yapılandırılmamış oyun imkanı tanıyın, bu sayede onların çok daha başarılı öğrenciler olacaklarını göreceksiniz.

 

12.Çocuğunuzun TV izleme saatini azaltın.

Yapılan çalışmalar artan mutluluk ve daha az TV zamanı arasında güçlü bir bağlantı olduğunu göstermektedir. Başka bir deyişle mutlu insanlar mutsuz insanlardan daha az TV izler.

4.000’den fazla genç üzerinde yapılan araştırma çok TV izleyenlerin depresif olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı. Bu ihtimalin TV izleme süresi arttıkça daha da arttığı gözlendi.

Kendi TV izleme  zamanınızı sınırlandırarak çocuklarınıza örnek olabilirsiniz. Ailenizin TV izleme saatlerine karar vermek için bir aile konuşması da yapabilirsiniz.

Bu araştırma televizyonda geçirilen zamana odaklanmış, ancak sonuçların diğer elektronik aletlerde harcanan zamanlar için de benzer şekilde olacağından şüphem yok.

 

13.Çocuklarınızı şükran günlüğü tutmaları konusunda teşvik edin.

Yapılan çalışmalar şükran günlüğü tutmanın mutluluk seviyenizi sadece 10 haftada % 25 oranında artırabileceğini göstermiştir. Çalışmaların sonucunda şükran günlüğü tutan katılımcıların hem daha mutlu hem de geleceğe umutla bakabilen kişiler oldukları hem de daha az hastalandıkları gözlemlenmiştir.

Sizce de bu çalışmanın süresi daha uzun olsaydı, daha da etkileyici sonuçlar olmaz mıydı?Benim bundan zerre şüphem yok.

Peki, şükran günlüğü tutmaya nasıl başlayabilirsiniz?

  • Bir defter ve kalem alın ve başucu masanıza koyun.
  • Her gece uyumadan önce, minnettar olduğunuz iki ya da üç şeyi yazın. (Bu şeylerin ne kadar “büyük” veya “küçük” olduğu konusuna takılmayın.)

İşte şükran günlüğünüze yazabileceklerinize dair bazı örnekler:

  • Sağlıklı olmak
  • Aileye sahip olmak
  • Güzel bir gün batımı
  • Akşam yemeği için lezzetli bir güveçte tavuk yemek
  • Eve dönüş yolunda trafiğe takılmamak

 

14.Çocuklarınızın seçim yapmalarına izin verin (kendi cezalarını seçmek de dahil).

Çocukların kendi programlarını oluşturmalarına ve kendi hedeflerini belirlemelerine izin vermenin etkileri üzerine yapılan çalışmalar bu izne sahip çocukların daha disiplinli ve hedef odaklı olabileceklerini, hatta gelecekte daha mantıklı kararlar alabileceklerini göstermiştir.

Araştırmacılar aynı zamanda çocukların kendilerine verilecek cezayı seçmelerinin de ebeveyn çocuk ilişkisi açısından faydalı bir yaklaşım olduğu yönünde görüş bildiriyorlar. Çünkü bunu yapan çocuklar kuralları daha az ihlal ediyor.

Çocuklarınızın mümkün olduğunda kendi etkinliklerini seçmelerine de izin vermelisiniz. Kendi seçtikleri okul etkinliklerine katılan çocukların okula gitmekten hoşlanma ihtimalinin büyüklerinin seçimlerine uymak zorunda kalan çocuklara oranla % 24 daha fazla olduğu da keşfedilen bir başka gerçek.

Çocuklarınız büyüdükçe onlara kendi seçimlerini hayata geçirme imkanı verin. Bu özgürlüğü onlara sunduğunuzda daha mutlu ve başarılı olacaklarını kendi gözlerinizle göreceksiniz.

 

15.Evliliğinizdeki çatışmaları çözün.

Ebeveynleri ciddi bir evlilik çatışması içinde olan çocukların akademik olarak daha kötü performans gösterme ya da uyuşturucu veya alkol kullanma olasılıkları çok daha yüksektir. Aynı şey çocukların duygusal sorunlar yaşama ihtimali içinde geçerlidir.

Hiç de şaşırtıcı sayılmaz, değil mi?

Öğrenciler üzerine yapılan çalışmalar birçok ebeveynle de etkileşime geçilmesini sağlamış, süreklilik arz eden büyük çaplı evlilik sorunları ile boğuşan ebeveyn sayısının fazlalığı adeta dudak uçuklatmıştır (Bu evliliklerin% 30’unun noktalandığı tahmin ediliyor.)

Bu tarz bir durumun çocukları olumsuz etkilemesi kaçınılmazdır. Bunun anlamı motivasyonu düşük, sorumluluk duygusu yeterince gelişememiş ve odaklanma konusunda problem yaşayan çocuklar yetiştirmektir.

Evliliğinizde aylarca hatta yıllar boyunca çözmeyi başaramadığınız sorunlar varsa, lütfen bir terapist veya danışmandan yardım isteyin. Unutmayın çocuklarınızın da evliliğinizin de kaderi sizin ellerinizde.

 

16.Çocuklarınızı başkalarına yararlı olma ve cömert davranma konularında teşvik edin.

8 ila 12 yaş arasındaki çocuklar üzerinde yapılan bir araştırma yaşamlarının anlamlı olduğunu düşünen çocukların diğerlerine oranla çok daha mutlu olduğunu gösteriyor.

Peki, hayatlarını daha anlamlı olarak algılamalarını sağlayan şey nedir?

Çocuklar başkalarına faydalı oldukları zaman yani toplumsal bir farkındalık yaratmak, gönüllülük temelli aktivitelerde yer almak, arkadaşlarına ve ailelerine yardım etmek gibi faaliyetlerde bulunduklarında hayatlarının gerçek bir anlam kazandığını düşünüyorlar.

Cömert olmak da çocukların gözünde hayata anlam katan aktivitelerden biri sayılıyor. Bebeklerin dahi herhangi bir iyi davranış sonucu ödül almaktan duydukları mutluluğun bu ödülü başkalarıyla paylaşmaktan duyacakları mutluluktan daha az olduğu keşfedilmiş. İlginç bir şekilde, küçük çocukların kendilerine ait ödüllerden vazgeçtiklerinde duydukları üzüntü miktarı da başkalarının aynı ödülden mahrum edildiği anda duyacakları üzüntüden çok daha az. Bu nedenle çocuklarınızı başkalarına faydalı, cömert ve paylaşımcı bireyler olmaları yönünde teşvik edin ve tüm bunları ailecek  de yapabilmenin yollarını arayın.

 

17.Çocuklarınızı sağlıklı bir benlik algısı oluşturmaları konusunda cesaretlendirin.

Sağlıklı bir benlik ya da vücut algısına sahip olmak daha çok kızlar için önemli bir şeymiş gibi görünse de erkekleri de etkileyebilir.

Çocuk Sağlığı Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırmaya göre 13 yaşındaki kızların üçte biri fazla kiloları yüzünden üzülüyor. Ayrıca Dove tarafından yapılan araştırmalar da annelerin% 69’unun çocukların gözü önünde onların vücutlarıyla ilgili olumsuz yorumlar yaptığını gösteriyor. Bu, çocuklarının sahip olduğu benlik algısını olumsuz etkiliyor.

Çocuklarınızda sağlıklı bir  benlik algısı yaratabilmeniz için şu yöntemleri deneyebilirsiniz:

  • Egzersiz yapmanın görüntüyü nasıl etkilediğine değil, sağlığa faydalarına odaklanın.
  • Çocuğunuzun nasıl göründüğünden çok karakter ve beceri gelişimine önem verin.
  • Ailecek egzersiz yapın.
  • Çocuğunuzla sosyal medyanın bedenlerimizi algılama biçimimizi nasıl etkilediği hakkında konuşun.
  • Bazı yiyecekleri yedikten sonra ne kadar suçlu hissettiğinizden bahsetmeyin.
  • Başkalarının dış görünümü hakkında hüküm vermekten kaçının.

 

18.Çocuklarınıza bağırmayın.

Çocuğunuza bağırmanız evinizi kalıcı bir savaş alanına dönüştürebilir. Üstelik bu denli düşmanca bir ortamda yaşayan çocukların kendilerini güvensiz ve endişeli hissetmeleri de kaçınılmazdır.

Öfkenizi kaybetmenin eşiğindeyseniz, bu durumdan bir an evvel kurtulmaya bakın. Çocuğunuzla tekrar konuşmadan önce düşüncelerinizi toparlamak için 10 dakikanızı ayırın. “Duygu koçluğu” adı verilen süreçten yararlanarak çocuklarınızın duygularını empati yoluyla anlamaya da çalışabilirsiniz.

İşe yarayacağını düşünüyorsanız bir arkadaşınızın veya patronunuzun da odada sizinle birlikte olduğunu hayal edin. Bu şekilde çocuklarınızla daha sakin konuşabilirsiniz.

 

19.Çocuklarınıza affetmeyi öğretin.

Affetmek çocukları mutluluğa götüren anahtar bir unsur olarak tanımlanmıştır. Affetmeyi bilmemek ise depresyon ve kaygı ile ilişkilendirilir.

Affetmeyi öğrenen çocuklar geçmişle ilgili olumsuz duygularını pozitif duygulara dönüştürebilirler. Bu onların mutluluklarını ve yaşamdan aldıkları doyumu arttırır.

Çocuklarınızın rol modeli olun.

Sizi haksızlığa uğratan insanlara karşı kin tutmayın ve kişisel ihtilafları çözmek konusunda bir an bile tereddüt etmeyin. Bağışlamanın önemini çocuklarınıza her fırsatta anlatın ki bu sayede bağışlamayı bir yaşam biçimine dönüştürebilsinler.

 

20.Çocuklarınıza olumlu düşünmeyi öğretin.

Araştırmalar iyimser olan çocukların daha mutlu olma eğiliminde olduğunu ortaya çıkardı. Şaşırmadınız değil mi?

Peki, çocuklarınıza olumlu düşünmeyi nasıl öğretirsiniz?

Minnettarlık günlüğü tutmaları için onları teşvik etmeniz iyi bir yol olabilir.(bkz. Madde 13). Yok, bu bana yetmez derseniz sizin için hazırladığım diğer yöntemlere de bir göz atın derim:

  • Öncelikle kendiniz olumlu bir tutum geliştirin.
  • Şikayet etmeyin.
  • Dedikodu yapmayın.
  • Dökülen içecekler, kırılan tabaklar vb. küçük aksaklıkları büyük bir sorun haline getirmeyin.
  • Etrafınızdaki insanların iyi taraflarını görün ve bunları kabullenin.
  • Çocuklarınıza bir şeyleri pozitif olarak ifade etmeyi öğretin, ör. “Ali ile oynamaktan nefret ediyorum” yerine “Ali ve Duru ile oynamayı seviyorum.”
  • Çocuğunuza karşılaştığınız zorlukları ve bu zorlukların büyümenize nasıl yardımcı olduğunu anlatın.

 

21.Bir aile misyonu oluşturun.

Uzmanlar ebeveynlere bir aile misyonu geliştirmelerini tavsiye ediyor. Bu misyonun ailenizin değerlerini ve ortak vizyonunuzu tanımlayacağı unutulmamalı.

Hemen hemen her organizasyonun bir misyon cümlesi vardır, o halde ailenizin de öyle olmalı. Panik yapmayın, vakit kaybetmeden işe koyulun, sürecin son derece anlamlı olacağını kendi gözlerinizle göreceksiniz.

 

22.Düzenli aile toplantıları yapın.

Uzmanların diğer tavsiyesi ise haftada bir kez 20 dakikalık bir aile toplantısı yapılması. Toplantıda, tüm aile üyelerine şu üç soruyu sormanız gerekiyor:

  • Geçtiğimiz hafta neyi başardın?
  • Geçtiğimiz haftada hangi konuyu yeterince iyi halledemedin?
  • Önümüzdeki hafta ne üzerinde çalışacaksın?

Küçükken ailem düzenli toplantılar yapardı. Bu toplantılar aileyi bir araya getirirdi ve aile ilişkilerinin önemini pekiştirirdi.

Bu toplantılara katılmak konusunda ne denli heyecanlı olduğumu bugün dahi çok net hatırlıyorum. Bu nedenle daha önce denemediyseniz bu uygulamaya bir an evvel başlamalısınız.

 

23.Aile öykünüzü çocuklarınızla paylaşın.

Araştırmalar aile öyküleri hakkında daha çok şey bilen çocukların öz güveninin daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu durum gelecekteki başarılarına ve mutluluklarına da katkıda bulunur.

Uzmanlar çocukların aile öyküsü hakkında cevap verebilecekleri 20 soruyu listeleyen bir “Biliyor musunuz” ölçeği geliştirmiştir. Söz konusu ölçek “Ebeveynlerinizin küçükken geçirdiği hastalık ve yaralanmaların ne kadarını biliyorsunuz?” ya da “Annenize veya babanıza ait bildiğiniz bir okul anısı var mı?”vb. soruları içeriyor.

Aile geçmişinizi paylaşmanız aile bağlarınızı güçlendirir ve bir yandan çocuklarınızın sorunlar karşısında kolayca pes etmemelerini sağlarken diğer taraftan da çok daha dirençli ve güçlü olmalarına yardımcı olur.

 

24.Aile ritüelleri oluşturun.

Aile ritüelleri aile içi uyumu artırır ve çocukların sosyal olarak gelişmesini sağlar.

Aile içinde bu tarz ritüelleri oluşturmak için bilinçli bir çaba göstermelisiniz.

İşte bazı aile ritüeli örnekleri:

  • Her cumartesi aile kahvaltısı yapın.
  • Bir oyunu gecesi düzenleyin.
  • Akşam yemeğini ailecek pişirin.
  • Akşam yürüyüşlerine çıkın.
  • Haftalık aile toplantıları düzenleyin(bkz. Madde 22).
  • Yılda bir kez ailecek kampa gidin.
  • Çocuklarınızın her biri ile ayda bir kez ayrı ayrı vakit geçirin.

 

25.Çocuklarınıza mentor bulmaları konusunda yardımcı olun.

Yaşamları boyunca örnek alıp danışacakları güvenilir bir yetişkine(ebeveynleri dışında) sahip olan çocukların yaşam doyumu oranları böyle bir şansı olmayan çocuklardan %30 daha fazladır.

Çocuğunuza uygun bir mentor bulmak için arkadaşlarınızdan yardım isteyebilir, çocuğunuzu herhangi bir organizasyona katılmaya teşvik edebilir veya bir mentorluk programına kaydolabilirsiniz.

 

Başarılı Çocuklar Yetiştiren Ailelerin 9 Ortak Özelliği

Uzun lafın kısası ebeveynlik soylu bir mücadeledir üstelik hem kendinden emin hem de son derece donanımlı çocuklar yetiştirmek sanıldığı kadar da kolay değildir.

Ancak bu 25 ipucuyla ebeveynlerin korkulu rüyası olabilen bu görevin yarattığı gerilimi az da olsa azaltabildiğimi umuyorum.

Her seferinde yeni bir adım atıp yeni bir yöntem deneyen ebeveynlerin başarılı olacağından şüphem yok.

Artık başarılı çocuklar yetiştirmenin püf noktalarını öğrendiniz. Peki, siz bunu gerçekleştirebilecek yeterlilikte olduğunuza ne kadar inanıyorsunuz? Gelin bilimin bu konuda neler söylediğine birlikte bakalım.

Daha önce de söylediğimiz gibi başarılı çocukları yetiştirmek için belirlenmiş bir tarif bulunmamakla birlikte yapılan psikolojik araştırmalar başarıyı öngören bir avuç faktöre işaret ediyor.

Bu faktörlerin çoğunluğu da kaynağını anne-babadan alıyor. O halde başarılı çocukların ebeveynlerinin ortak noktalarına da bir göz atıp yazımızı noktalayalım:

 

1.Çocuklarına ev işleri yaptırırlar.

“Çocuklar bulaşıkları yıkamıyorsa başkaları onlar için bunu yapıyor demektir.”

“Onların da ev işlerine katkıda bulunmalarını sağlayarak- çöpleri atmak veya kendi çamaşırlarını yıkamak gibi – hayatın bir parçası olmak için günlük işleri yapmaları gerektiğini fark etmelerini sağlayabilirsiniz.”

Ev işleri yaparak büyüyen çocuklar büyüyüp iş hayatına atıldığında iş arkadaşlarıyla iyi işbirliği yapan çalışanlar haline geliyor ve çok daha empatik olabiliyorlar, çünkü mücadelenin ne demek olduğunu ilk elden öğreniyor ve görevlerini kimseye muhtaç olmaksızın yerine getirebiliyorlar.

 

2.Çocuklarına sosyal beceriler kazandırırlar.

Araştırmacılar 700’den fazla çocuğu anaokulundan 25 yaşına kadar izlemiş ve anaokulu öğrencisi olarak sahip oldukları sosyal beceriler ile yirmi yıl sonra yetişkin olduklarında edindikleri başarılar arasında anlamlı bir ilişki bulmuşlardır.

20 yıllık bu çalışma akranlarıyla işbirliği yapabilen, başkalarına yardımcı olabilen, duygularını anlayabilen ve sorunları kendi başlarına çözebilen çocukların sınırlı sosyal becerilere sahip olanlara göre üniversite mezunu olmalarının ve 25 yaşına kadar tam zamanlı bir iş bulma ihtimallerinin çok daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Sınırlı sosyal becerilere sahip olanların ise tutuklanma, içki içme ve kamu konutlarına başvuruda bulunma ihtimalleri çok daha yüksektir.

Yapılan bu çalışma çocukların sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmelerine yardım etmenin onları sağlıklı bir geleceğe hazırlamak için yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri olduğunu gösteriyor.

Anlayacağınız küçük yaşlardan itibaren sahip olunan bu beceriler bir çocuğun koleje mi yoksa hapishaneye mi gideceğini nihve en nihayetinde de bir iş sahibi mi yoksa bir bağımlı mı olacağını belirleyebilir.

 

3.Beklentileri yüksektir.

2001 doğumlu 6.600 çocuktan oluşan ulusal bir anketten elde edilen veriler sonucunda araştırmacılar ebeveynlerin çocuklarına yönelik beklentilerinin davranış kazanımı üzerinde büyük bir etkisi olduğunu keşfettiler.

Çocuklarının geleceğinin parlak olduğunu gören ebeveynler, gelirleri veya varlıkları ne olursa olsun çocuklarını bu amaca yönlendiriyorlar.

Standart testler sonucu çıkan bulgular da bunu ispatlar nitelikte: En kötü puanları alan çocukların velilerinden yalnızca % 57’si onların üniversiteye gitmeleri konusunda beklenti içindeyken en iyi puanları alan çocukların velilerinin ise tam % 96’sının aynı beklenti içinde olduğu görülmüştür.

Bu sonuç başka bir psişik bulguyla da paraleldir: Pygmalian Etkisi ya da kendini gerçekleştiren kehanet denilen bu bulgu kişinin bir süre sonra başkalarının (özellikle herhangi bir yanıyla kendinden üstün gördüğü insanların) ona ilişkin beklentilerine denk düşen davranışlar sergilemesi şeklinde açıklanır. Çocukların durumu içinse bu onların ebeveynlerinin beklentilerine uygun bir hayat yaşayacakları anlamına geliyor.

 

3.Birbirleriyle sağlıklı iletişim kurarlar.

Illinois Üniversitesinde yapılan incelemeye göre hayatla başa çıkma konusunda çatışmalı ailelerin çocukları son derece iyi anlaşan ebeveynlerin çocuklarına kıyasla çok daha kötü durumdalar.

Çatışmaların yaşanmadığı huzurlu ancak tek ebeveynli bir aile ortamı dahi bir çocuk için çatışma yaşayan iki ebeveynli bir aileye sahip olmaktan çok daha iyidir.

Ancak, boşanmadan önce ve sonra ebeveynler arasında yaşanan çatışma çocukları olumsuz yönde etkileyebilir.

Bu çalışma bünyesinde yapılan bir başka araştırmada ise çocukluğu esnasında ebeveynlerinin boşanma sürecine tanıklık etmiş 20 kişinin on yıl sonra dahi bu konuya ilişkin acı ve sıkıntı yaşadıkları tespit edilmiştir.

 

4.İyi bir eğitim almışlardır.

Michigan Üniversitesince yapılan bir çalışmada lise veya üniversite mezunu annelerin aynı eğitim düzeyine sahip olacak çocukları yetiştirme olasılıklarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. 1998’den 2007’ye kadar anaokuluna giren 14.000’den fazla çocuktan oluşan bir grup üzerine yapılan çalışma yüksek öğretim düzeyindeki anne eğitiminin çocuklar üzerindeki başarıyı olumlu etkilediğini hatta anaokulundan sekizinci sınıfa kadarki süreçte çok daha yüksek bir başarıyı öngördüğünü ortaya koymuştur.

Bir başka araştırmada da 8 yaşında bir çocuğun ebeveynlerinin eğitim seviyelerinin aynı çocuğun kırk yıl sonraki eğitim ve kariyer seviyesini de önemli ölçüde “öngördüğü” fikri ortaya atıldı.

 

5.Çocuklarını matematikle erken tanıştırırlar.

35.000 okul öncesi öğrencisi üzerinde 2007’de yapılan meta-analiz, matematik becerilerini erken geliştirmenin büyük bir avantaja dönüşebileceğini ortaya çıkardı.

Erken matematik becerilerinin öneminin yani sayıları, sayı sıralarını ve diğer temel matematik kavramlarını bilerek okula başlama fikri bu çalışmanın en can alıcı noktalarından biriydi çünkü erken matematik becerilerindeki ustalık yalnızca gelecekteki matematik başarısını değil, aynı zamanda gelecekteki okuma başarısını da öngörüyordu.

 

6.Çocuklarıyla sağlam temelli bir ilişki geliştirirler.

Yoksulluk içinde doğan 243 çocuk üzerinde 2014 yılında yapılan araştırma ilk üç yılında “hassas bir bakım” gören çocukların çocukluk dönemi akademik testlerinde aynı ebeveynlik tarzı ile büyümeyenlere oranla çok daha iyi olduklarını göstermiştir.

Çocuklar ayrıca daha sağlıklı ilişkilere ve oldukça yüksek  bir akademik başarıya da sahiptir.

Anlayacağınız erken dönemde ebeveyn-çocuk ilişkilerine yapılan yatırımların bireylerin yaşamları boyunca yararlanabilecekleri uzun vadeli getirileri olabileceği yapılan çalışmalarla da kanıtlanmıştır.

 

7.Başarısızlığı önlemede çabalamanın önemini vurgularlar.

Çocuklar başarının kaynağını ne olarak görüyorsa kazanımları da o yönde olacaktır.

Stanford Üniversitesi psikologu Carol Dweck çocukların (ve yetişkinlerin) başarıyı şu iki yoldan biriyle düşündüğünü keşfetti:

“Sabit zihniyet”, karakterimizin, zekamızın ve yaratıcı yeteneğimizin hiçbir şekilde değiştiremeyeceğimiz durağan güçler olduğunu ve başarının bu değerlerin eşit ölçüde sabit bir standarda kıyasla ne ölçüde gelişebileceğinin kanıtı olduğunu varsayar. Başarı için çabalamak ve her ne pahasına olursa olsun başarısızlıktan kaçınmak akıllı ya da yetenekli olma duygusunu korumanın bir yolu haline gelmiştir.

Öte yandan, “büyüme zihniyeti” meydan okumaya başlar ve başarısızlığı bir zeka yoksunluğu belirtisi olarak değil, büyüme ve mevcut yetenekleri geliştirmek için sağlam bir sıçrama tahtası olarak görür.

Dweck’in zihniyet teorisi yıllar içinde geçerliliği kanıtlanmış pek çok eleştiriye maruz kaldı, ancak fikrin temel taşı olan “bir konuda kendini geliştirebileceğine inanma duygusu”nun çocuklara aşılanması gerektiği gerçeği hiç değişmedi.

 

8.Anneler de iş hayatında yer alırlar.

Harvard Business School’un yaptığı araştırmaya göre çalışan annelerle büyüyen çocuklar çok daha avantajlı.

Çalışmaya liderlik eden Harvard Business School profesörü Kathleen L. McGinn çalışan bir anne tarafından yetiştirilmenin çalışan kadınlara yönelik cinsiyet eşitsizliği üzerinde net bir etkiye sahip olup olmadığına dair bildiğimiz çok az şeyin olduğunu söylüyor.

Çalışan annelerin kızları daha uzun süre okula gidiyor, denetleyici rolde bir iş sahibi olma olasılıkları daha fazla ve daha fazla para kazanıyorlar – ev hanımı olan annelerle yetişmiş yaşıtlarına göre % 23 daha fazla.

Çalışmanın bir diğer sonucu da çalışan annelerin oğullarının da ev işleri ve çocuk bakımı üzerine daha fazla adım atma eğiliminde olduğuydu.

Ancak şunu unutmamakta fayda var.Çalışan annelerin işten uzak olup evde oldukları her dakikayı çocuklarıyla geçirmeleri gerekmez.

Kadınların çocuk yetiştirme ve kariyer hırslarını dengelemek için yoğun bir baskı hissetme olasılığı erkeklere oranla çok daha yüksektir. Sonuçta her koşulda babalardan daha fazla ebeveynlik yaparlar.

2015 yılında yapılan bir çalışma annelerin 3 ila 11 yaş arasındaki çocuklarla geçirdiği saat sayısının çocuğun davranışını, refahını veya başarısını öngörmede çok az etkisi olduğunu ortaya çıkardı.

Hatta bu çalışma bir çocuğun uykudan yoksun, endişeli veya başka nedenlerle stresli bir anne ile zaman geçirmesinin aslında onun için çok daha zararlı olduğunu gösteriyordu. Çünkü “Anneler en çok kariyerleri ve çocuklarına yeterli zamanı ayırma konusunda arada kalmış hissedip kapana kısıldıklarında streslidir ve bu stres çocuklarını kötü yönde etkileyebilir.

Bir çocukla yalnızca onunla ilgilendiğiniz tek bir saat geçirmeniz bütün akşam onunla olup bir yandan iş e-postalarını takip ederken bir yandan da yarım ağızla çocuğunuza cevap vermeye çalışmanızdan çok daha yararlı olacaktır.

 

9.Sosyoekonomik statüleri daha yüksektir.

Çocuklarının beşte biri yoksulluk içinde büyüyor, bu çocukların potansiyellerini ciddi şekilde sınırlayan bir gerçek.

Üstelik durum günden güne kötüleşiyor. Stanford Üniversitesinden araştırmacılara göre, yüksek ve düşük gelirli aileler arasındaki başarı açığı 2001 yılında doğan çocuklar için 25 yıl önce doğan çocuklara oranla yaklaşık % 30 ila% 40 oranında artmış durumda.

Anlayacağınız ebeveynlerin geliri ne kadar yüksek olursa, çocukların sınav puanları da o kadar yüksek oluyor. Bir başka deyişle kapsamsız ve pahalı müdahalelerin eksik kaldığı durumlarda eğitimsel kazanımı ve performansı  büyük ölçüde sosyoekonomik durum belirliyor.

 

İlginizi çekebilir

Kariyerlerimiz Çocuklarımızı Nasıl Etkiliyor?
Çocuklarınıza Girişimcilikle ilgili Öğretmeniz Gereken Beceriler
Avatar

Yazar : Deniz

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir