Haberleri Takip Etme Alışkanlığından Nasıl Kurtulunur?

Ülkemizde ya da dünya genelinde yaşananları öğrenmek adına saatlerimizi harcarız, bol bol haber okur, her konuda bilgi sahibi olmayı ister, gündemden an be an haberdar olmayı arzularız. Peki, bu uğurda harcadığımız zamanı ne derece verimli kullanıyoruz dersiniz?

Haber de bilgi de doğası gereği sonsuzdur. Haber dağıtım kanalları ise her geçen gün çeşitlenmekte, dahası haber niteliği taşıyan içerikler yaratmak gün geçtikçe kolaylaşmaktadır. Dağıtım kanallarındaki çeşitlilik nedeniyle işin maliyeti de kayda değer miktarda düştüğünden üretilen içeriğin kalitesinde ciddi sıkıntılar görülmektedir.

Tükettiğimiz her türden içeriği ve haberi-özellikle de çevrim içi ortamda okuduklarımızı- bıkıp usanmaksızın sorgularız: Bu önemli bir haber/bilgi mi? Zamana karşı dirençli mi, geçerliliğini ne zaman yitirir-bir hafta içinde mi yoksa bir yıl içinde mi? Haberi hazırlayan kişi konuya yeterince vakıf mı?

Etrafımız bizi ilgilendirip ilgilendirmediğinden dahi emin olamadığımız devasa bir bilgi yığını ile kuşatılmıştır. Bu bilginin ağırlığı altında ezilir, her şeye ayak uydurmaya çalışmanın yoğun baskısından nefes alamaz oluruz.

Bundan olacak ki günümüz insanı bilgi tüketimi konusunda kritik sorunlar yaşamaktadır. Bu nedenle, bu yazıda bilinçli bilgi tüketimini “haber takibi/doğru habere ulaşma” kavramları üzerinden değerlendirecek, haber takibini bırakmanın ya da haber bağımlılığını aşmanın avantajlarından bahsedeceğim.

Öncelikle haber tüketimine ilişkin sorunları mercek altına alalım:

 

1) Haberlerin yayılım hızı artmıştır.

Eskiden haberlere ulaşmanın tek yolu ertesi günün gazetesini beklemek veya etrafta dolanan dedikodulara/söylentilere güvenmekti, ama artık durum değişti. İnternet bambaşka bir dünyanın kapılarını araladı. Bugün sosyal medya bildirimleri, mesajlar veya diğer yöntemler sayesinde haberlerden neredeyse yayınlandıkları anda haberimiz oluyor.

 

2) İçerik üretim maliyetleri kayda değer miktarda düşmüştür.

Kimi haber içeriği üreticileri büyük gazetelere günde 12 blog yazısı hazırladıklarını iddia eder. Bırakın on ikiyi, bir günde herhangi bir konuya ilişkin mantık süzgecinden geçirilmiş tek bir yazı yazabilmek dahi neredeyse imkansızdır. Günlük 12 makale yılda yaklaşık 2880 makale yazmak demektir(dört haftanın tatil olduğu varsayılır). Dolayısıyla hazırlanan haberin dil ve anlatımındaki akıcılığın sıfıra yakın olması muhtemeldir. Yani içerik kalitesi düşer ve kafanızı münferit konulara ilişkin yüzeysel bilgilerle doldurmuş olursunuz. Üstelik maliyetleriniz sıfıra yaklaştığından rekabet oranı da aynı derecede artacaktır.

 

3) Haberciler her fırsatta okuyucunun aklını çelmeye çalışmaktadır.

Haberciler “Dikkatli olun, bu haberi kaçırmayın, bizi takip edin, yanlış haberlere kanmayın!” nidalarıyla başlattıkları hıza dayalı bu habercilik kültürünü tam gaz sürdürmektedir. Bu türden haberlerin peşinden koştuğunuz müddetçe gerçekten önemli olana ayıracak zamanınız kalmaz.

 

4) Teşvikler amaçları dışında kullanılmaktadır.

Rekabetin fazlalığı nedeniyle çoğu haber merkezi kimi haberleri ücretsiz olarak sunmak zorunda kalır. Nihayetinde herkes aynı haberi yapmaktadır. Ancak, haberleri ücretsiz yapsanız dahi çalışanlarınıza/içerik üreticilerine ödeme yapmanız gerektiği gerçeği değişmez, bu nedenle, sabit bir kitleye statik reklam satan bir abonelik modelinden hedef kitleyi reklam verenlere satan bir modele geçiş yaparsınız. Bu noktada belirleyici olan içerik görüntüleme oranıdır ve bu oran ne denli yüksek olursa o kadar iyidir. Haber üreten çoğu insan için (burada “gazeteciler” terimini kullanmayacağım çünkü onları çok daha üstün görüyorum) görüntüleme sayısının çokluğu rekabet ortamının kızışmasıyla kaybedilen okuyucu sayısının telafisi niteliğinde olacaktır.

Sanırım artık sizler de büyük resmi görmeye başladınız.

Günümüzde ancak alıcının dikkatini çekebilen haber içerikleri yoğun rağbet görmektedir. Bu nedenle, zengin bir bilgi birikimine sahip olsanız dahi dikkat çekici unsurlardan yeterince yararlanmadığınız vakit verimli bir haber/bilgi tüketimi sağlama imkanınız olmayacaktır.

Dahası bugün çevrim içi ortamdaki haberlerin çoğu anlamsız olup hayatımızı değiştirecek bilgiler olmanın bir hayli uzağındadır. Herhangi bir önem arz etmezler. Daha isabetli kararlar vermenize yardımcı olmaz ya da dünyayı anlamanızı sağlamazlar. Etrafınızdaki insanlarla derin ve anlamlı bir bağ kurmanıza da herhangi bir katkıları yoktur. Yapabildikleri tek şey ruh halinizi ve belki de buna bağlı davranış biçiminizi değiştirmekten ibarettir.

Örneğin, dünyaca ünlü tema park Disney World bünyesindeki tüm oteller, ulaşım ve biletleme sistemleri, sizi şehrin başka yerlerinde gezmektense park içinde tutmak üzere tasarlanmıştır. Benzer şekilde, Facebook’a giriş yaptığınız an sistem ayrılmanızı önlemek adına mümkün olan her şeyi yapar- bilgisayarınızın kontrolünü le geçirmek dışında. Facebook vb. sosyal medya platformları aşırı medya tüketimimizde büyük bir rol oynasalar dahi aslında hiçbirimiz masum değiliz. Çünkü her birimiz bilgiye adeta açız, hatta olduğumuzdan çok daha bilgili görünmek istiyoruz. İşte bu özellik bizi manipülasyona açık hale getiriyor. Maalesef bu bizim zayıf noktamız.

Peki, bu zayıflığın esiri olmamak için ne yapacağız?

 

Haber Okumaktan Nasıl Vazgeçilir?

Gazetelerden, dolayısıyla da haber takip alışkanlığından tamamen kurtulmak istiyorsanız bir önceki haftanın gazetelerini okuyun.

Tüm gazeteleri okumadan güne başlayamayan bir arkadaşım var. Kendisi adeta bir haber bağımlısı. Her platformda yazan hemen her şeyi bilmek ve bilinçli bir insan olup bakış açısını olabildiğince genişletmek istiyor. Tıpkı bizim gibi. Hangimiz etrafımızda neler döndüğünü bilmek ve olanlara ilişkin görüş sahibi olmak istemez ki? Peki, bilgi sahibi olamazsak neye dönüşürüz? Bir cahile-öyle değil mi? Şayet bu düzene ayak uyduramazsak böyle hissetmemiz kaçınılmaz. Ancak, hiçbirimiz “cahil” biri olarak anılmak istemiyoruz.

Ben de tüm bu risklere rağmen haber okumayı bıraktım. İlk başlarda çok zorlandım. Arkadaşlarım herhangi bir konuyla alakalı duygu yüklü konuşmalar yapıp bana görüşümü sordukları vakit konudan bihaber olduğumu belirtmek zorunda kaldım. Bu tepki şaşkınlıkla karşılandı. Bu şaşkınlığı “Ama bunu mutlaka okumalısın” vb. cümleler takip etti. Telefonlarını çıkarıp bana asla okuma zahmetine katlanmayacağım linkler yolladılar. Asıl komik olansa o anda konuşmayı sonlandırıp gönderdikleri makaleyi okumamı ve onlarla aynı öfkeyi paylaşmamı beklemeleriydi.

Halbuki bana göre her şeyden haberdar, bilgili bir kişi olmak ne düşüneceğinizi ya da ne kadar öfkeleneceğinizi sizin çeyreğiniz kadar yaşam deneyimine sahip olmayan bir yeni yetmeden öğrenmek anlamına gelmiyor. Zaten bir şeye ilişkin aklınıza gelen ilk düşünce genellikle size değil, bir başkasına aittir. Yaptığınız tek şey tüketmek olduğunda yalnızca bir başkasının dikkatinizi dağıtmasına ya da çekmesine izin vermekle kalmaz; aynı zamanda bu kişilerin sizin adınıza düşünmelerine izin vermiş olursunuz.

Gürültüden/çok seslilikten kaçının, çünkü bu kafanızı karıştırır. Dikkat değerlidir, bu denli değerli bir şeyi neden birkaç gün sonra ilginizi dahi çekmeyecek şeylere harcayasınız ki? Zamanınızı çok daha değerli şeylere, zaman testini başarıyla geçebilmiş metinlere harcayın. Zamanınızın değerli olduğunu bilen ve size harcadığınız zamanın karşılığını misliyle verecek yayınları okuyun. Sizi öz değerlendirmeye sevk edecek içerikleri tercih edin. Daha az haber, daha fazla kitap okuyun. Zamana karşı direnebilmiş, 20 yıl sonra dahi basımı devam eden kitapları okuyun.

Sessizlikten, düşüncelerimizle baş başa kalmaktan korkarız. Bu yüzden bir kafede veya bakkalda sırada beklerken dahi telefonlarımıza sarılırız. Kendimize derin ve anlamlı sorular sormaya da korkarız. Sıkılmaktan korkarız. Öyle korkarız ki bu korkuyu bastırmak adına kendimizi saçma sapan ve anlamsız bilgi yığınları içinde tüketmeyi dahi göze alırız.

Halbuki yaşam kalitenizi artırmak ve boş zamanlarınızı verimli bir biçimde değerlendirmek söz konusu olduğunda seçimleriniz kadar önemli çok az şey vardır.

Bu nedenle, kendinizi bir an evvel-haberler kaynaklı- bilgi kirliliğinden kurtarmalısınız.

 

İlginizi çekebilir

Daha Fazla Kitap Okumanın 8 Yolu
Etkili Kitap Okuma Tekniği: Bir Ceo Gibi Okuyun!
Avatar

Yazar : Deniz

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir