Karar Yorgunluğu Nedir? Nasıl Başa Çıkılır?

Zor bir egzersiz rutininin sonuna yaklaştığınızı ve artık parmağınızı dahi oynatacak halinizin kalmadığını hayal edin. Gücünüzü son damlasına kadar tükettiğiniz için yorgunluktan bitap düşer ve her an pes etmeye hazır hissedersiniz, değil mi?

Aynı şey zihinsel yetenekleriniz için de geçerlidir.

Beynimiz gün içerisinde art arda verdiği kararlardan ötürü yoğun bir şekilde enerji tüketir, bu da karar yorgunluğuna neden olur. Karar yorgunluğu, verilen karar sayısı çoğaldıkça karar verme becerisinin azaldığını ifade eden psikolojik bir durumdur.

Yazımızda karar yorgunluğu kavramını ve akıllıca seçimlerde bulunma yeteneğinizi nasıl felç edebildiğini açıklayacağız. Sonrasında ise bu olumsuz durumla başa çıkmanızı ve sağlıklı kararlar almanızı sağlayacak (veya karar yorgunluğunun etkisini en aza indirecek) dokuz stratejiye yer vereceğiz.

 

Karar Yorgunluğu Nedir?

Karar yorgunluğu, uzun bir karar alma sürecinin ardından irade gücünüzün veya iyi seçimler yapma yeteneğinizin köreldiği zihinsel durumu ifade eder. Yani, gün boyu aldığınız birbirinden zor kararlar günün sonuna doğru kötü tercihler yapmanıza sebep olur.

Sosyal psikolog Roy F. Baumeister, üst üste verilen kararların ardından deneyimlenen karar kalitesindeki bu düşme eğilimini zihinsel  bir “yorgunluk” olarak tanımlar.

Karar yorgunluğu olarak adlandırılan bu eğilimi derinlemesine kavramanız yaşam tarzınıza ilişkin olumlu değişimlere imza atmanızı sağlayabilir. Bu kavrayış sayesinde zihninizi bu denli yormaktan kaçınır ve zihinsel enerjiniz ile irade gücünüzün tamamını çok daha önemli/hayati kararlara saklama imkanı bulursunuz.

 

Karar Yorgunluğuna İlişkin Gerçek Yaşam Örnekleri Nelerdir?

Karar yorgunluğuna ilişkin gerçek yaşam örnekleri bilimsel çalışmalara dahi konu olmuştur.

Örneğin, Ben Gurion ve Columbia Üniversitesi araştırmacıları, şartlı tahliye için yargı önüne çıkan mahkumların serbest bırakılma olasılığını etkileyen çeşitli faktörleri mercek altına almışlar ve yıl boyunca 1.100’den fazla kararı analiz etmelerinin ardından bir mahkumun şartlı tahliye ile salıverilmesine ilişkin karar aşamasına gelindiğinde, işlenen suçun, cezanın uzunluğunun veya suçlunun etnik kökeninin karar üzerinde herhangi bir etkisinin bulunmadığını tespit etmişlerdir. Mahkumların geleceğini belirleyen asıl unsur, yargı önüne çıktıkları zaman dilimidir.  Davaları günün ilerleyen saatlerinde görülen mahkumların şartlı tahliye ile serbest bırakılma olasılıkları davaları sabah görülenlere oranla çok daha düşüktür.

Bahsi geçen yargıçlar mahkumlara karşı bilerek ya da isteyerek haksız muamelede bulunmuyordu elbet. Yaşadıkları şey karar yorgunluğundan ibaretti. Bütün gün dava üstüne dava görüp karar almaktan bitap düşen zihinleri isabetli ve düzgün kararlar alabilme yeteneklerini zayıflatıyordu.

Karar yorgunlukları anı kurtarma odaklı, hızlıca verilmiş kararlara sebep oluyordu. Bu da mahkumların şartlı tahliye taleplerinin reddedilmesi demekti. Çünkü yargıçlar aldıkları karar neticesinde pişman olmaktansa değişime direniyor ve mahkumları kilit altında tutarak üzerlerindeki zihinsel baskıyı hafifletmeyi tercih ediyorlardı. Nihayetinde “Hayat seçimlerden ibaretti ve sizi siz yapan yaptığınız bu seçimlerdi.” Kim kendi benliğini riske atmak ister ki?

Karar Yorgunluğu Yaşamımızı Nasıl Etkiler?

Karar yorgunluğu, gün boyunca karar vermekten kaçınmanın ya da süreci hızlandıracak kestirme yollar arayışına girmenin temel sebeplerinden bir tanesidir. Herhangi bir kararla karşı karşıya kalındığında pes etmek ya da en ufak bir çaba göstermeyi dahi reddetmek vb. fevri tepkilerde bulunmanın sebebi de budur.

Örneğin, kendinizi bir e-postaya düşünmeden, adeta hışımla yanıt verir halde bulabilirsiniz. Ne yiyeceğinizi sabah saatlerinde planlanmaksızın evden çıktıysanız, akşam yemeği için soluğu bir fast food restoranında almak zorunda da kalabilirsiniz. Ya da gecenin bir vakti dayanılmaz bir alışveriş dürtüsüyle bütçenizi tamamen aşacak bir satın alım yapabilirsiniz.

Bu türden aceleci kararlar, hemen herkesin hayati önem arz eden kararlarını çarpıtacak etkiye sahiptir. Öyle ki bu çarpıtma sürecinden zengin fakir, yönetici ya da çalışan demeksizin herkes nasibini alır. Çoğu insan farkında olmasa da karar yorgunluğu hayatımız üzerinde kalıcı bir etki bırakabilir.

 

Karar Almak Niçin Zordur?

Araştırmalar en zor alınan kararların “eğlence” amaçlı olanlar olduğunu ortaya çıkarmıştır.

Peki, bir konuda karara varmak niçin bu denli zordur?

Örneğin, eşinize akşam yemeği için ne istediğini sorarsınız, o ise soruya soruyla karşılık verip “Bilmem ki, ne yesek?” der. Kafa kafaya verip bir süre düşündükten sonra işin kolayına kaçar ve lezzetli (ancak sağlıksız) bir pizza sipariş etmeye karar verirsiniz.

Halbuki ne yiyeceğinize ilişkin bir plan yapmış olsaydınız, hafta başında gerekli malzemeleri temin edeceğiniz bir alışveriş yapar, bu kötü karardan kaçınırdınız. Çünkü seçeneklerinizi belirlemiş olurdunuz.

Çok fazla seçeneğe sahip olmak karar almayı zorlaştırır. Seçeneklerin çokluğu yoğun bir baskıya sebep olur ve nihayetinde kötü seçimler yapmanıza ya da eylemsizliği tercih etmenize neden olur.

Yemekler, giyim vb. konularda sağlam bir kültür oluşturmak karar yorgunluğu sorununu bertaraf etmenize yardımcı olabilir. Çünkü rutinler gün içinde alacağınız karar sayısını sınırlar, bu da doğru olanı yapma olasılığınızı artırır.

Bu gerçeği aklınızın bir köşesinde tutun ve karar yorgunluğuyla mücadele etmenin diğer yollarını öğrenmek adına yazımızı okumaya devam edin.

 

Karar Yorgunluğu İle Nasıl Başa Çıkarız?

1. Önemli Kararları Sabah Alın.

Zihninizin en açık olduğu an sabah saatleridir. Çünkü günlük aktiviteler henüz sizi hırpalamamıştır. Bir kararlar silsilesi ile karşılaşmadığınızdan şöyle bir durup durum değerlendirmesi yapacak gücünüz halen daha mevcuttur.

Yapılacaklar listenize göz atın. Alacağınız en önemli kararları belirleyin ve onlara yeterli miktarda zaman ayırın. Günün geri kalanını planlayacağınız bir sabah rutini oluşturun. Kararlarınızı önem sırasına göre sıralamak da yardımcı olacaktır.

Mutlaka okuyun: Zamanı Etkili Kullanabilmek İçin “Ye O Kurbağayı!”

 

2. Basit Seçenekleri Tercih Edin.

Yapılacaklar listenizin düşük öncelikli öğeleri üzerinde çok fazla kafa yormayın.

Karar vermeye ilişkin en sık yapılan hatalardan biri de budur. Sıradan ve basit kararları dahi uzun vadede önem arz edecek zor ve önemli adımlar olarak algılarsınız. Bu tıpkı tüm diş iplerinin aynı işleve sahip olduğunu bildiğiniz halde mağazaya gidip raftaki farklı markaların artıları ya da eksileri üzerine derinlemesine düşünmeye benzer. Yani, zaman kaybından başka bir şey değildir.

İnsanlar böyle davranmaya meyillidir, çünkü bu türden zaman kayıpları birer “metabilişsel” aksilik olarak algılanırlar. Geniş bir ürün yelpazesi ile karşı karşıya kalmanız sizi bunun önemli bir karar olduğu ve sonuçlanması için kayda değer miktarda bir zamanın harcanması gerektiğine inandırır. Gündelik yaşamın birer parçası olan bu rutin/önemsiz kararlar üzerine kara kara düşünmektense bir an önce seçiminizi yapmaya odaklanın ve güne devam edin.

 

3. Gündelik Kararlarınızı Önceden Planlayın.

Sabaha kadar beklemekten çok daha kullanışlı olabilecek bir diğer yöntem ise önemsiz kararları bir gece öncesinden vermektir. Bu kararları, akşam/gece rutininizin parçası olacak bir alışkanlığa dahi dönüştürebilirsiniz.

Diyelim ki ertesi gün öğle yemeği için işe ne götüreceğinize karar veremediniz. Seçeneklerinizi değerlendirmek için zaman ayırın, böylelikle ertesi gün saat 12’yi vurduğunda soluğu bir fast food restoranında almazsınız.

Planınızı bir gece önceden yaparsanız, iş yerine götüreceğiniz yemeği hazırlar, ertesi gün onca iş arasında bir de ne yiyeceğinizi düşünmek zorunda kalmazsınız.

 

4. Önemli Kararları Aç Karnına Almayın.

Çoğunuz karnınız açken market alışverişi yapmanın tehlikelerini duymuşsunuzdur. Ancak açlığın tek tehlikesi bununla sınırlı değil. Araştırmalar önemli/hayati kararları aç karnına almamak gerektiğini de gösteriyor. Mideniz aç olduğunuz esnada “girelin” adı verilen ve karar verme sürecini olumsuz etkileyen bir hormon salgılıyor. Girelin seviyesi artan bireyin dürtülerinin esiri olması kaçınılmaz olabiliyor. İştah arttırıcı bu hormon, dürtü kontrolünü azaltıyor ve kötü kararlar alma şansınızı artırıyor.

Bu nedenle, önemli bir karar almadan önce -özellikle de günün ilerleyen saatleriyse ve karar yorgunluğu yaşama ihtimaliniz yüksekse- aç olmadığınızdan emin olmalısınız.

 

5. Seçeneklerinizi Sınırlandırın.

Çok sayıda seçenek mi var? Ne giyeceğiniz, ne yiyeceğiniz veya ne izleyeceğinize karar vermekte zorlanıyor musunuz? O halde seçeneklerinizi üçe düşürün. Halen daha seçim yapamadıysanız, göz önünde bulunduracağınız üç seçenek daha belirleyip şansınızı bir de onlarla deneyin.

Diyelim ki bir restorana gittiniz ve ne yiyeceğinize karar vermeye çalışıyorsunuz. Sizin için neyin en iyi olduğuna karar vermek için menüyü üç seçeneğe kadar daraltın. Bu, bir anda yoğun bir bilgi akışına maruz kalıp baskı altında hissetmenizi önlemeye yardımcı olacaktır.

 

6. Minimalist Olun/Sadeliğe Yönelin.

Minimalizm, mülkiyeti/sahiplenmeyi azaltmayı amaçlayan bir yaşam felsefesidir, bu sayede yalnızca hayatınızı idame ettirmenize yetecek kadar eşyaya sahip olursunuz.Bu da karar verme sürecinizi kolaylaştırır. Sürekli olarak küçük veya önemsiz gibi görünen kararlar alacağınızdan, karar verme sürecinin yaratacağı baskıdan kurtulur ve hayat kalitenizi artırırsınız. Yani, aslolana odaklanır ve hayati kararlarınız üzerinde çok daha rahat bir biçimde düşünebilirsiniz.

Minimalizmin karar alma sürecindeki etkisine ilişkin en etkili örnek gardırop seçimleridir. Çoğu kişi kıyafet seçimlerinde minimalist bir yaklaşım sergiler ve giyebilecekleri zamansız ya da elzem parçaları bulup bunları farklı aksesuarlarla renklendirmeyi tercih ederler.  Kimileri evini dekore ederken veya kullanmak istediği arabayı seçerken minimalist bir tavır takınır.

Minimalizm, hayatınıza ilişkin en önem arz eden arayışı belirlemenizi ve bu süreçte dikkatinizi dağıtacak her şeyi ortadan kaldırmanızı gerektirir. Hayatınızı zenginleştirmenin yolu budur.

Mutlaka okuyun: Başarılı Girişimciler Neden Her Gün Aynı Şeyi Giyerler?

 

7. Mükemmele Değil “Yeterince İyi” Olana Odaklanın.

Nihai hedefinize ulaşmanıza yardımcı olmayacak şeyler üzerinde mi uğraşıyorsunuz? Bu uğraşı yeterince iyi seviyesinde bırakmaya odaklanın. Her şeyin mükemmel olması gerektiği konusunda ısrarcı davranırsanız nihayetinde bu mükemmeliyetçilik bir erteleme hastalığına dönüşebilir. Bir işi yeterince iyi olduğunu düşündüğünüz noktaya kadar getirin ardından gözden geçirilmesi/düzeltilmesi gereken bölümler için şöyle bir geri dönüp gerekli değişiklikleri yapın.

Mutlaka okuyun: Mükemmeliyetçilikten Nasıl Kurtulunur?

 

8. Dikkat Dağıtıcı Unsurları Ortadan Kaldırın.

Kendinize sosyal medya ve e-posta gibi dikkat dağıtıcı unsurlara yönelmede kullanacağınız sınırlı bir süre tanıyın ve süreniz dolar dolmaz yaptığınız asıl işe geri dönün.

Alışveriş mi yapıyorsunuz? Ne satın alacağınızı kesin olarak bilmediğiniz hiçbir mağazaya girmeyin. Aksi takdirde, dürtü alışverişinin büyüsüne kapılır, sayısız seçenekle karşı karşıya kalırsınız. Bu küçük dikkat dağıtıcı unsurların yaşamınızın derinliklerine sızmasına müsaade etmeyin.

Son olarak, hayatınızın “ışıltılı noktalarının” farkında olun. Yeni bir projeye başlama veya yeni bir alışkanlık oluşturmaya ilişkin kararlarımızın temelinde çoğu zaman söz konusu proje veya aktivitenin eğlenceli ya da ilginç görünmesi yatar. Ancak, bu türden dikkat dağıtıcı unsurlar bizi nihai hedefimizden ya da verimlilikten uzaklaştırabilir.

Mutlaka okuyun: Girişimcilere, Odaklanma Konusunda 8 Etkili Tavsiye

 

9. Önemli Olana Odaklanın.

Hepimiz önemli görevleri bitirmek söz konusu olduğunda bir şeylerden geri kalma ya da bir şeyleri kaçırma korkusu yaşarız. Ancak, kimi zaman sorumlulukları yerine getirmenin bedeli bazı şeylerden feragat etmek olabilir. Şayet tabağınıza başlangıçta çok fazla şey koyarsanız, ana yemeğe ulaşamadan karnınız doyar. Aynı anda pek çok şey yapmaya kalktığınızda ise büyük olasılıkla temel sorumlulukları yerine getirmede zorlanırsınız.

Anlayacağınız, önceliklerinizin ne olduğunu belirlemeniz ve önemli olana odaklanmanız gerekiyor. Kararlarınızı bu gerçeği göz önünde bulundurarak almalısınız.

Mutlaka okuyun: “Her Şey Önemli” Gözüktüğünde Önceliklendirme Nasıl Yapılır?

 

Son Söz

Karar yorgunluğu, iyi alışkanlıklar geliştirememeniz veya sağlam bir günlük rutin oluşturumamanızın nedenlerinden biri olabilir. Karar yorgunluğu yaşadığınızın farkında olur ve bu sorunun üstesinden nasıl geleceğinizi kavrarsanız, günlük alışkanlıklarınızla birebir uyumlu adımlar atabilirsiniz.

Yazımızda ele aldığımız bu dokuz stratejiyi uygulamaya çalışın. Hayatınıza ilişkin dikkat dağıtıcı unsurları ortadan kaldırın ve gerçekten önem arz eden şeylere odaklanın.Böylece karar yorgunluğu tuzağına yakalanmazsınız.

Avatar

Yazar : Deniz

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir