2018 Yılının En Yenilikçi 7 İş Fikri

2018 yılının dinamik ve dönüştürücü güce sahip, farklı sektörler için geliştirilmiş önemli 7 yenilikçi iş fikrini sizin için derledik. Bu yeni iş fikirleri; işinizde yaratıcılığı, başarıyı ve büyümeyi sağlayacak kapasiteye sahip. Birçok farklı alana yayılan bu yenilikler hem ileri teknolojiyi hem de düşük teknolojiyi barındırabiliyor. İşte sizlere geçtiğimiz yılın en yenilikçi 7 iş fikri:

 

İş fikri 1: Plastik Atıklarla Savaşta Yeni Yollar

Endonezyalı bir firma, deniz yosunu üreticilerinin işlerini büyütmelerinin ve bu sırada okyanuslara atılan plastik çöpleri azaltmanın yolunu bulduklarını umuyor.

Plastiğin çevre üzerindeki olumsuz etkisine karşı insanlar günden güne daha bilinçli hale geliyor ve farklı seçeneklere olan ilgi artıyor. Sosyal sorumluluk alan Endonezyalı firma Evoware, bu konuda yeni bir cevap sunuyor: Yenilebilir ve doğada çözünebilen ürünler. Firmanın hedefi; deniz yosunu kullanarak bölgedeki plastik atık sorununa çare bulmak ve bunu yaparken Endonezyalı deniz yosunu üreticilerinin kazançlarını arttırmak. Dünyanın en büyük ikinci plastik çöp kaynağı olan Endonezya’da, çöplerin yüzde 95’i okyanusa gidiyor. Bu sorun çözülmezse, 2050 yılında suda balıklardan daha fazla plastik olacağı öngörülüyor.

Firmanın Ello Jello isimli ürün serisi, yenilebilir bardak ya da gıda ambalajı gibi malzemelerden oluşuyor. Portakal, nane ya da yeşil çay gibi aromaları bulunan bardaklar, sıradan bardaklar ile aynı görevi yapıyor. Bunun yanında, bu bardaklar yenilebilir ve doğada 30 gün içerisinde yok olacak şekilde üretiliyor. Besleyici, glutensiz ve jelatin barındırmayan bardakların üretiminde koruyucu da kullanılmıyor. Evoware’in bir diğer ürün çeşidi de “Bioplastik” adında, yine yenilebilir ve doğada kolayca çözünen gıda ambalajları. Yerel deniz yosunu üreticileri ile birlikte geliştirilen ambalajlar, herhangi bir koruyucu olmadan iki yıla kadar rafta saklanabiliyor, yüksek lif, vitamin ve minerale sahip, arzu edilen aroma, renk ve logo ile üretilebiliyor.

Teknolojik gelişmeler gündelik hayatımızı bu denli etkilemeye başladığından ve çevreye olan duyarlılık arttığından bu yana, talep ve ihtiyaçlarımız da değişiyor. Örneğin İsviçre’de mühendisler gıdaların tazeliğini anlayabilmek için, ince ve çözünebilen ısı sensörü geliştirirken ambalajsız ürünler satan yeni bir de market açıldı. Siz de gelen talepleri değerlendirerek doğaya daha saygılı bir şekilde işinizi uyarlayabilirsiniz.

Mutlaka okuyun: Geri Dönüşüm Sektörü İş Fikirleri

 

İş fikri 2: Kendi Kendine Yetebilen Düşük Bütçeli Ev

Kullandığından daha fazla enerji üretebilen yeni bir ev inşa edildi.

Sürdürülebilirlik, inşaat sektöründe öncelikli hale gelen ve üzerinde durulmaya başlanan bir konu oldu. Bu açıdan kendi kendine yetebilen yapılar daha popüler hale gelmeye başladı. Bunun en önemli nedeni ise, toplumların hiç olmadığı kadar çevreye önem vermeye başlamış olmaları. İspanya’da bir süpermarket, sadece biodinamik yöntemlerle üretilmiş gıdaları satma kararı aldı. Bir başka örnek ise, biyolojik ev adı ile anılan ve sadece geri dönüştürülen tarım atıkları kullanılarak inşa edilmiş ev.

KAW isimli Hollandalı mimarlık firması da, benzer bir mantıkla inşa ettiği ev ile sürdürülebilirlik prensiplerinin yeni bir binaya, düşük masrafla nasıl adapte edilebileceğini gösterdi. “ActiveHouse” adlı ev, aynı zamanda KAW firmasının ortaklarından Reimar von Meding’in de evi. Tasarımın amacı, yeni inşa edilen binaların çevreye etkisini en aza indirebilmek. Evin büyük pencereleri, ışığı mümkün olduğunca içeriye almak ve soğuk aylarda doğal ısınmayı sağlamak amacı ile tasarlandı. Güneş ışığının birden fazla faydası olduğu göz önüne alındığında, bu adımın evin tasarımı için önemli olduğu görülebilir. Isınma ve sıcak suya ihtiyaç duyulduğunda ise, güneş enerjisi panelleri devreye giriyor.
Binanın içerisinde, yapısal ahşap bölümler açıkta ve toksik olmayan bir boya ile boyanmış olarak duruyor. Başta garaj olarak tasarlanan evin bir bölümü, von Meding otomobil kullanmaktan vazgeçince, salon haline getirilerek değerlendirilmiş. Genişletilmiş bir alan hissi uyandırmak amacı ile zemin kata kapı konulmadı. Bu kata mutfak ve oturma alanını birbirinden ayıran bir merdiven bulunuyor.

 

İş fikri 3: Zihinsel ve Duygusal Sağlığın Anahtarı Sanat

Avustralya’nın Sidney kentindeki bir otomat, insanlara zihinsel aktiviteler vererek onları zihin sağlıkları hakkında düşünmeye davet ediyor.
Daha önce de farkındalığı artırmaya yarayan yaratıcı sanatsal çalışmalarla karşılaştık. Bu alanda Peru’da bulunan ve araçların ortaya çıkardığı karbondioksiti kullanarak toplum sağlığına dikkat çeken tabela ya da İsveç’te her sigara dumanı tespit ettiğinde öksürerek insanların sigarayı bırakmasına yardımcı olan tabela ilk akla gelenler. Şimdi ise Art & About Sydney tarafından hayata geçirilen ve insanların zihinsel ve duygusal sağlıklarını ön plana alan alternatif bir otomat projesi karşımızda.

26 Mart 2018 ile 8 Nisan 2018 tarihleri arasında faaliyet gösteren “Intangible Goods” yani soyut ürünler isimli otomat, sanatçı Elizabeth Commandeur ve Mark Starmach tarafından, profesyonellerin yardımı ile tasarlandı. Bu otomat, küçük zihinsel aktiviteler ile insanları hem eğlendiren hem de interaktif deneyimler sunan bir makine.

Kamusal alanda ufak tefek şeylere, hızlıca ulaşmanızı sağlayan otomat, abur cubur yerine zihinsel gıdalar sunuyor. Intangible Goods’un sunduğu ürünlerden bazıları “Cesaret” ve “Dostluk” gibi etiketlerle paketlenmiş not kağıtları, haritalar ya da kalemler. Otomotta bulunan her nesne, zihninizde ilişkilendirilen şekilde ayarlandı ve size duygusal durumunuz üzerinde düşünmeniz için teşvik etmek amacı ile yerleştirildi. Proje aynı zamanda hitap ettiği kitleden, tüketicilik ve psikolojik ihtiyaçlar üzerine de eleştiri getirmelerini istiyor. Fikrin ortaya çıkma sebebi, fiziksel ihtiyaçlarımızı karşıladığımız şekilde duygusal ihtiyaçlarımızı da karşılayabilsek nasıl olurdu sorusuna aranan cevap.
Otomatın kullanım bedeli olan 1,5 dolar, Şizofreni Araştırma Enstitüsü başta olmak üzere, farklı sağlık kuruluşlarına bağışlanıyor. Intangible Goods otomotının bir başka özelliği de, interaktif bir biçimde insanlarla mental ve duygusal durumları üzerine sohbet etmesi.

 

İş fikri 4: Işık Dalgaları Yayan Lamba WiFi Yerine Kullanılabilecek

İsviçre’de bir tasarım öğrencisi, WiFi yerine kullanılabilecek ışık dalgaları yayan yani LiFi lamba geliştirdi. Bu Lamba kütüphaneler ve kamusal alanlarda kullanılmak için biçilmiş kaftan.

Çoğu insan WiFi kullanmış ya da ne olduğunu biliyordur. Fakat sadece çok azı LiFi (Light Fidelity) teknolojisini deneyimleyebilmiştir. WiFi veri aktarımı için radyo dalgalarını kullanırken LiFi aynı görev için ışık dalgalarından yardım alır. LiFi teknolojisinde veri ışık demetinin içerisine işlenerek elektrik sinyaline dönüştürülür. Bu sinyal daha sonra bilgisayar ya da akıllı telefonunuzda bulunan alıcı aracılığı ile tekrar veri haline getirilir. Veri görünmez bir ışık ile seyahat eder. Bu ışık dalgalarının spektrumu radyo dalgalarından çok daha büyük olduğu için, LiFi daha büyük bir band genişliği sağlar. Ayrıca ışık radyo dalgalarından çok daha hızlı olduğundan, veri alışverişi de daha hızlı gerçekleşir.
Günlük kullanımda az sayıda LiFi cihaz bulunuyor. Fakat İsviçre ÊCAL Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi Alexandre Picciotto, LiFi lamba geliştirmeyi başardı. Lamba Fransız LiFi firması Oledcomm ile yapılan ortak bir çalışma sonrası ortaya çıktı. Cihaz, LEDler aracılığı ile LiFi alıcısı olan cihazlara görünür ışık huzmeleri ile veri gönderiyor. Cihazın ayrıca kızılötesi dağıtıcısı, gözle görünmeyen ışık boyunda da veri transferi yapıyor. Bu sayede lamba kapalı olsa bile veri akışı kesilmiyor.

Picciotto’nun C-224 adını verdiği lamba, dünyanın ilk LiFi lambası ünvanını da taşıyor. Picciotto dört bağlantı noktası ile tasarladığı cihazın, kütüphanelerde kullanılacağını öngördü. Lamba dağıtıcısı ile hem ışığı hem de veriyi eşit şekilde dağıtırken cam çerçevesi de kızılötesi dağıtıcının kullanıcının gözlerini koruyor. Picciotto icadını toplanma noktası olarak gördüğünü belirtiyor.

Mutlaka okuyun: En İnovatif İş Fikirleri

 

İş fikri 5: Dönüştürülebilir Kot Kumaşı

Çözünebilir kot kumaşı aerojele dönüştürülebiliyor.

İnsanların ürettikleri atıkları azaltmak için, istenmeyen eşyaların yeniden kullanıma sunulması akıllıca bir yol. Daha önce birçok farklı alanda tekrar kullanıma sokulabilecek ürünlerle karşılaştık. Çevreye ve okyanuslara verdiği zarar göz önüne alındığında, özellikle plastik malzemeler için bu yöntem oldukça mantıklı bir seçenek. Örneğin Hollanda’daki yüzen park, tamamen geri dönüştürülmüş plastiklerden kuruldu. Filipinler’de ise, tamamen atık plastiklerden inşa edilen binalar bulunuyor.

Kot kumaşı ile çalışmalar yapan Deakin Üniversitesi’ndeki araştırmacılar da, bu alanda bir yenilik ortaya koymayı başardı. Araştırmacılar, kot kumaşını parçalamanın ve kalıntıları aerojele dönüştürmenin bir yolunu buldu. Bu düşk yoğunluklu malzeme, kıkırdak yapısından, su filtrelemeye ve hatta bataryalarda ayırıcı olarak kullanılmaya kadar birçok alanda karşımıza çıkabiliyor. Araştırmacılara göre kot selülozunun yapışkan yapısı, eşsiz aerojelin ortaya çıkma sebebi ve bu aerojel için en uygun kullanım alanı sentetik kıkırdak yapıları. Aerojel ve kıkırdağın gözenekli yapısı, boyut, dizilim ve yoğunluk dağılımı açılarından birbirlerine oldukça benzer. Bu da malzemenin özel bir şekilde kaygan halde kalmasını ve zarar görme riskinin azalmasını sağlıyor.

Araştırma görevlilerine göre bu kot geri dönüşüm yöntemi, tekstil atıklarının da azalmasını sağlayabilir. Tekstil malzemelerinin geri dönüşümündeki sıkıntı, kullanılan kimyasallar için ileri derecede beceri gerekmesi. Bu tarz ürünler prosedürün verimini düşürüyor. Öte yandan araştırma ekibi sadece çevre ile dost kimyasallar kullanıyor. Şu anda pilot uygulama başlatan ekip, önümüzdeki 3 ile 5 yıl içerisinde, sektörün de desteği ile ticari olarak bu geri dönüşümü başlatmayı planlıyor.

Mutlaka okuyun: Giyim Sektöründe 2018 Yılının En İyi İnovasyonları

 

İş fikri 6: Sanal Gerçeklik Terapisi ile Yükseklik Korkusundan Kurtulabilirsiniz

Bilgisayar destekli eğitmen sayesinde, sanal gerçeklik terapisi ile yükseklik korkusunu azaltmak için yeni bir program başlatıldı.
İnsanların düşünce biçimlerini değiştirmek, teknolojinin en etkileyici işlevlerinden biridir. Teknolojini, zararlı uç görüşlerle mücadele etmek için kullanılan blockchain teknolojisinden, çocuklara ayrımcılığın zararlarını öğreten çevrimiçi futbol oyununa kadar sayısız kullanım alanı bulunuyor.

Bu alandaki son örneklerden birisi de, Oxford Üniversitesi bünyesindeki Oxford VR’da geliştirilen ve yükseklik korkusuna sahip insanların bu fobilerini yenmeleri için optimize edilen sanal gerçeklik teknolojisi. Ekibin geliştirdiği sanal gerçeklik programı, psikolojik terapi ihtiyacını bilgisayar destekli sanal bir eğitmen ile sağlıyor. Kişiye özel tedavi alan insanlar, ses tanıma teknolojisi aracılığı ile sanal eğitmenleriyle iletişim kurabiliyor. Yükseklik korkusuna sahip insanlar arasından rastgele seçilen 100 kişi, sanal gerçeklik tedavisi alanlar ve almayanlar olarak ikiye ayrılıp, deneye tabi tutuldu. Katılımcılar ortalama olarak 30 yıldır bu fobiye sahip bir hayat sürdürmüştü. Terapi alan gruptakiler, 5 terapi seansı boyunca, ortalama iki saatlerini sanal gerçeklikte geçirdi. Terapi grubundaki hastaların tamamında, ortalama yüzde 68 oranında korkularının azaldığı gözlendi. Grubun yarısında ise, bu oran yüzde 75’in üzerinde seyretti.

Yayımlanan araştırma sonuçları gösterdi ki, sanal gerçeklik aracılığı ile otomatik olarak sağlanan psikolojik destek, sağlık sektöründen büyük faydalar sağlayabilir. Araştırma ayrıca, gelecekte farklı zihinsel rahatsızlıklar üzerinde de kullanılabilme potansiyeline sahip olduğunu kanıtladı.

Mutlaka okuyun: Sanal Gerçeklik Sektöründeki Yenilikler

 

İş fikri 7: Kenya’da Ağaçlandırma Sorununun Çözümü Kömür Topları

Kenyalı bir firma, ağaçlandırma sorununa çözüm için yeni bir yöntem gelştirdi.
Kenya’nın ormanları her yıl azalıyor. Ülkede yılda ortalama 5,6 milyon ağaç kesiliyor. Yiyecek, yakıt ve barınma anlamları taşıyan ağaçlar, aynı zamanda yoklukları ile erozyona ve kentlerin kuraklaşmasına da neden oluyor. Seedballs Kenya isimli yeni bir girişim ise, bu soruna çare bulduğunu iddia ediyor. Tekrar ağaçlandırmayı kolay ve masrafsız hale getirebilen “seedballs” yani tohum topları, herkesin kolayca ağaç dikebilmesine imkan veriyor.

Büyük siyah misketlere benzeyen tohum topları, etrafları besleyici maddeler ve koruyucu kömür kabuk ile kaplı ağaç tohumları barındırıyor. Kömür tohumu böcekler ve hayvanlar gibi dış etkenlerden koruyor. Yağmur yağdığında ise aşınan kömür ile tohum filizlenmeye başlıyor. Seedballs Kenya firması, kömürlü soba imalatı yapan Cookswell Jikos ile atıkları yakıta dönüştüren Chardust Ltd. ortaklığında kurulan bir şirket.

Bu tohum topları, ağaç dikme işini toprağa top fırlatmak kadar kolay bir hale getirdi. Seedballs Kenya firması, öğrencilerin mancınıkla bu topları fırlatmalarını ya da helikopterle geziye çıkanları, uçarken bu topları aşağı atmalarını istiyor. Bu sayede Kenya’yı tekrar ağaçlandırabileceklerine inanıyorlar. Kilogramı 6 Dolar’a satılan tohum taşlarının, yaklaşık 450 tanesi bir kilograma tekabül ediyor.
Geçtiğimiz bir buçuk yıl içerisinde, yaklaşık 2 milyon tohum topu Kenyanın farklı yerlerine sepiştirildi. Seedballs Kenya firmasına göre, bu tohumların yaklaşık yarısı filizlenerek yeni ağaçlar doğuracak. Ağaçlar büyüyüp kök saldık.a, bu kökler toprak erozyonlarını azaltacak. Tohum topları projesi, kuru iklimlerde ağaçların büyümesine yardımcı olan cocoon projesi ve küllerden ağaç filizlendiren urn projesi gibi projeler ile ortaklaşa da adımlar atacak.

Mutlaka okuyun: Çevre Dostu İş Fikirleri

 

İlginizi çekebilir

2017 Yılının En iyi İş Fikirleri
2016 Yılının En İyi İş Fikirleri
2015 Yılının En İyi İş Fikirleri
Refik Lutfi ÖZSÜLLÜ

Yazar : Refik Lutfi ÖZSÜLLÜ

ODTÜ'den mezun olmadan önce yıllarca TRT Haber gibi birçok platformda editörlük yapan teknoloji aşığı biri. İnovasyonları, girişim fikirlerini ve tüm dünyadan yenilikleri sizler için araştırıyor.

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir