Herkes çocuklarının başarılı olmasını ister ancak bunu gerçekleştirmek hiç de kolay değildir. Üstelik söz konusu olan başarıya ulaşmaksa farklı pek çok yöntem mevzu bahis olabilir.
Örneğin, dünyanın en zenginlerinden Bill Gates, başarının hangi köprüyü geçip hangilerini yakacağınızı öğrenebilmekle alakalı olduğunu düşünüyor. Amazon şirketinin kurucusu Jeff Bezos, kolayca bozulabilir kararlar için müzakere etmeye harcanan zamanın boşa gittiğini savunuyor. Birkaç yıl önce hayata gözlerini yuman Apple şirketinin kurucusu Steve Jobs, yardım istemenin başarılı insanları herhangi bir başarı yakalayamamış insanlardan net bir biçimde ayırdığına inanıyordu.
Başarıya yönelik farklı bakış açılarına sahip bu insanların en önemli ortak noktaları ise başarıya ulaşma şekilleridir. Bu isimlerden hiçbiri bu denli büyük başarılara imza atmış bir insan veya girişimci sıfatıyla dünyaya gelmemişti. Onlar nasıl lider olunacağını da, nasıl iş yapılacağını da sıfırdan, yani kendi deneyimleri ile öğrendiler. Anlayacağınız, bu isimler için başarı öğrenilebilir bir şeydi.
Çocuklarınız için de aynı şey söz konusu olamaz mı?
Peki, çocuklarınıza başarılı olmayı nasıl öğreteceksiniz – daha da önemlisi onlara nasıl mutlu ve dopdolu bir yaşam sunacaksınız?
Yazımızda başarılı çocuklar yetiştirebilmeniz konusunda sizlere yardımcı olacak 7 yönteme yer vereceğiz.
1- Çocuklarınıza öncelikle küçük kazançlarla yetinmeleri gerektiğini öğretin.
Bugüne kadar yapılmış tüm araştırmalar herhangi bir konuda anlaşmaya varmanın- kısa vadeli olsa dahi-büyük bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir.
Bu nedenle çocuklarınıza olası bir tartışmanın sonuna balıklama atlamak yerine, muhataplarının da aynı fikirde olacağını bildikleri ifadeler ya da öncülleri kullanmakla işe başlamaları gerektiğini öğretin. Ayrıca uzlaşmanın kalıcılığını sağlamak adına sağlam bir temel oluşturmaları gerektiğini de belirtin.
Unutmayın, hareket halindeki bir vücut hareket halinde kalma eğilimindedir; aynı durum herhangi bir anlaşmayı onaylamış insanlar için de geçerlidir.
Mutlaka okuyun: Başarının gizli anahtarını bulan deney: Marşmelov Deneyi
2- Olumlu sonuçlara odaklanmaları gerektiğini öğretin.
Her ne kadar tehditkar ifadeleri kullanmak çok daha cazipmiş gibi gelse de aslında olumlu sonuçlara yönelik ifadeler çok daha ikna edici olma eğilimindedirler. (Araştırmacılar, çoğu insanın davranışların zorbaca yöntemlerle değiştirilmeye çalışılmasına karşı olumsuz tepki verme eğilimde olduklarını varsaymaktadır.)
Çocuklarınız herhangi bir değişiklik yaratmaya mı çalışıyor? Onlara bu değişimin pozitif yanlarını paylaşmaya odaklanmaları gerektiğini söyleyin. Amaç insanlara nelerden kaçınmaları gerektiğini söyleyip durmak yerine onları daha iyi bir noktaya taşımak olmalıdır. Bu nedenle çocuklarınıza her daim pozitif olmayı ve olumlu sonuçlara odaklanmayı öğretmeniz gerekir.
3- Çocuklarınıza sağlam bir duruş sergilemeyi ve cesareti öğretin.
Bilgi ve muhakeme gücü her daim kazandırır, değil mi?
Hayır! Yanılıyorsunuz.
Araştırmalar, insanların uzmanlıktan çok kibri tercih ettiğini göstermektedir. Bizler de bunun doğal bir sonucu olarak güvenin beceri ile eşit olduğunu varsayıyoruz.
En şüpheci insanlar dahi-kısmen de olsa- kendinden emin bir konuşmacı tarafından ikna edilme eğilimindedir. Hatta her birimiz bedeli gelmiş geçmiş en kötü performansı sergilememiz olsa dahi güvenilir bir kaynaktan tavsiye almayı tercih ederiz.
Öyleyse çocuklarınıza cesur olmayı öğretin. Onlara “benim düşüncem” veya “benim inancım” diyebilmeyi öğretin. Hatta konuşmalarını niteleyici ifadelerle zenginleştirmeleri gerektiğinden de bahsedin. Bir şeyin işe yarayacağını düşünüyor veya buna inanıyorlarsa düşüncelerini mutlaka dillendirmeleri gerektiğini belirtmeyi unutmayın.
Çocuklarınıza savunduklarının arkasında durmayı- sadece basit görüşler olsalar dahi- ve öz güven sahibi olmayı öğretin. Bunu gerçekleştirirken de coşkularını özgürce sergilemelerine izin verin. Çünkü ancak o zaman diğer insanları en ufak bir zorlama olmaksızın-hatta doğallıkla- kendi taraflarına çekmeyi başarabilirler.
4- Başkalarının bilgiyi işleme süreçlerini anlamlandırabilmeyi öğretin.
Yöneticinizin sizi adeta çileden çıkardığı şöyle bir andan örnek verelim:
Genç ve hevesli bir çalışansınız ve her gün müthiş bir fikirle yöneticinizin ofisine giriyorsunuz. Fikrinize ilişkin tüm gerçekleri rakamları ile ortaya koyuyor, ardından nefesinizi tutup kendisinin de sizinle aynı fikirde olduğunu söylemesini bekliyorsunuz – ve nedendir bilinmez sizinle hiçbir zaman aynı fikirde olmuyor!
Diyelim ki sonunda – olması gerekenden çok daha uzun sürse de – sorunun aslında bu olmadığını anladınız. Hatta asıl problemin sizin yaklaşımınız olduğunu tespit ettiniz.
Şimdi tutup da sizi psikolojideki kişilik tipi belirleme envanteri uygulamalarının derinliklerine götürme niyetinde değiliz, ama yöneticinizin “içe dönük kişi” grubunda yer aldığını söyleyebiliriz. Belki de bir şeyler-fikriniz-üzerine düşünmek adına zaman istemişti ki bu son derece içgüdüsel bir tavırdı. Çünkü içe dönük kişiler mevzuları süzgeçten geçirmeyi severler. Siz ise acilen bir cevap talep etmekle yöneticinizin gardını almasına sebep oluyordunuz ki bu da her daim güvenli olan seçimine yani “Hayır” cevabına dönmesine sebep oluyordu.
Şimdi bir de farklı bir yaklaşım deneyelim. Yöneticinizin kapısını çaldınız ve “Mantıklı olduğunu düşündüğüm bir fikrim var, ama eksik kaldığı noktalar olduğundan eminim. Bu fikri sizinle paylaşsam, üzerine bir iki gün kafa yorup sonra da bana ne düşündüğünüzü söyleyebilir misiniz?” dediğinizi varsayalım.
Bu yaklaşımınızı sevecektir. Çünkü bir kere dolaylı olarak onun bilgeliğine ve deneyimine değer verdiğinizi göstermiş oldunuz. Üstelik üstü kapalı bir şekilde de olsa yalnızca bu fikri kabul etmesini istemediğinizi aynı zamanda onun fikrini de merak ettiğinizi göstermiş oldunuz.
Ve en önemlisi de fikrinizi işlemesi için ona yeterli zamanı vermiş oldunuz.
Sizler de çocuklarınıza, karşılarındaki kişinin bilgi işleme tercihini yeterince anlamadan herhangi bir konuda anlaşmaya varma çabasına girmemeleri gerektiğini öğretin.
Verdiğimiz örnek tam tersi bir durumu anlatsa da sizler çocuklarınıza muhatap oldukları kişi hızlı karar vermeyi seven biri olduğunda bu kişiden düşüncelerini yansıtmasını istemenin yersiz olacağını da anlatmayı unutmayın.
5- Çocuklarınıza duygularını yansıtmaktan korkmamayı öğretin.
Argo kelimeler kullanmak- sebepsiz yere de olsa- küfür etmek gibi algılanabilir ki bu ne iş ne de özel hayatta pek de hoş karşılanmaz.
Diyelim ki bir ekibin bir araya gelerek herhangi bir işi toparlaması gerekiyor, o halde derhal birlikte çalışmaları gerektiğini söyleyin. Ağzınızdan çıkacak argo bir kelime nadiren de olsa karşı tarafa aciliyet duygusunun aktarılmasına yardımcı olabilir, çünkü sözleriniz aslında durumu ne denli umursadığınızı gösterir. (Ve elbette ki bir liderin küçük bir hayal kırıklığı veya öfke patlaması sergilemiş olması asla acı vermez.)
Özetle, çocuklarınıza kendileri olmayı öğretmelisiniz. Orijinallik her daim çok daha ikna edicidir. Çocuğunuz bazı durumlarda hafif argo kelimelere kayması gerektiğini hissettiğinde bunu yapmak konusunda kendini özgür hissetmelidir (tabii ki doğru yerde). Araştırmalar bu tarz kişilerin biraz daha ikna edici olabildiklerini göstermiştir.
Mutlaka okuyun: İkna Etme Sanatının 6 Temel İlkesi
6- Onlara iyi ya da kötü tüm bakış açılarını kucaklamayı öğretin.
Illinois Üniversitesi profesörü Daniel O’Keefe’ye göre görüşlerinize körü körüne bağlı kalmak yerine karşıt bir görüş bildiren en az bir ya da iki bakış açısı paylaşmanız çok daha ikna edicidir.
Neden mi? Çünkü çok az fikir ya da teklif mükemmeldir. Muhataplarınız da bu gerçeği bilir. Onlar da farklı bakış açılarının veya potansiyel sonuçların olabileceğinin farkındadırlar.
Öyleyse çocuklarınıza gelebilecek her türlü itiraza karşı hazır bulunmayı öğretin. Onlara karşılarındaki insanların akıllarındaki tüm sorulara onlardan önce cevap bulmaları gerektiğini anlatın. Çocuklarınıza olası olumsuzlukları masaya yatırıp tartışmayı öğretin ve bu sorunları nasıl hafifleteceklerini ya da sorunların üstesinden nasıl geleceklerini gösterin.
Çocuklarınıza tartışmayı her iki açıdan da değerlendirmeyi öğretmelisiniz- ve haklılıklarının nedenini göstermek için ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını sağlamalısınız.
7- Onlara sadece haklı olduklarını söylemeyi değil, haklı olmayı öğretin.
İkna edici insanlar iletmek istedikleri mesajları ne şekilde düzenleyip iletebileceklerini çok iyi bilirler, hatta asıl önemli olanın mesajın ta kendisi olduğu gerçeğinin her daim farkındadırlar.
Bu nedenle çocuklarınıza da konuşmalarında az, öz ve net bir ifade kullanmaları gerektiğini öğretmelisiniz. Onlara sahip oldukları tüm verilerin, akıl yürütmelerin ve bunlara ilişkin sonuçların eleştirilemeyecek denli mükemmel olduğunu anlatabilirseniz, her daim kazançlı çıkabileceklerinin de farkında olurlar.
Hem zaten sizin çocuğunuz için doğru olan herkes için doğrudur. Unutmayın, ikna sanatı her daim mantık pastasının üzerine eklediğiniz krema olmalıdır.