Aklı başında olan her ebeveyn çocuğunun beladan uzak durmasını, okulda başarılı olmasını ve yetişkinliğe erişince güzel işler yapmasını ister.
Elbette kesinlikle başarılı çocuklar yetiştirmenizi sağlayacak bir yöntem yok ama psikoloji alanında yapılan araştırmalara göre belli başlı bazı unsurlar başarı ihtimalini artırıyor. Sizin de tahmin edeceğiniz üzere bu noktada ebeveynlerin tutum ve davranışları çok önemli. Biz de bu doğrultuda başarılı çocuklar yetiştiren ebeveynlerin ortak özelliklerini sizler için derledik.
1. Çocuklarına sosyal beceriler kazandırırlar.
Pennsylvania State Üniversitesi ve Duke Üniversitesi’nde çalışan araştırmacılar, ABD’de 700’den fazla çocuğu anaokulu çağından 25 yaşına kadar takip altına aldı. Bu süreçte araştırmacılar, anaokulu döneminde kazanılan sosyal becerilerin yaklaşık 20 yıl sonra bireyin hayattaki başarısını ciddi ölçüde etkilediğini ortaya koydular.
20 yıl süren bu araştırmaya göre sosyal anlamda becerikli çocuklar herhangi bir zorlama olmadan akranlarıyla iş birliği yapabiliyor, çevresindekilere yardım ediyor, etrafındaki insanların ne hissettiklerini anlayabiliyor ve kendi sorunlarına çözüm üretebiliyor. Yine aynı araştırmaya göre bu tür çocukların hayatlarının ileriki yıllarında üniversite okuyup 25 yaşına kadar tam zamanlı bir işe girme ihtimalleri, sosyal becerileri kısıtlı çocuklarınkine göre çok daha fazla. Sosyal becerileri kısıtlı olan çocukların tutuklanma, aşırı miktarda alkol tüketme ve evsiz kalma ihtimalleri ise diğer çocuklara oranla daha yüksek.
Söz konusu araştırmaya maddi kaynak sağlayan Robert Wood Johnson Vakfı’nın program direktörü Kristin Schubert konuyla alakalı şu yorumlarda bulunuyor: “Yapılan bu araştırmaya göre çocukların sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmamız çok önemli çünkü bu sayede onları sağlıklı bir geleceğe hazırlayabiliriz. Erken yaşlardan itibaren bu beceriler, bir çocuğun okuyacağını mı yoksa hapsi mi boylayacağını, iş bulup çalışacağını mı yoksa madde bağımlısı mı olacağını belirliyor.”
2. Çocuklarından beklentileri yüksektir.
Kaliforniya Üniversitesi’nin Los Angeles kampüsünde çalışmalarını yürüten akademisyen Neal Halfon önderliğinde bir ekip 2001 doğumlu 6600 Amerikalı çocuk üzerinde yapılan bir araştırmada elde edilen verileri incelediler ve ebeveynlerin beklentilerinin çocukların başarısı üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu tespit ettiler. Halfon, araştırmayla ilgili şu sözleri sarf etti: “Çocuklarının üniversiteye gitmesini isteyen ebeveynler gelirleri ve mal varlıkları ne durumda olursa olsun çocuklarını bu amaç doğrultusunda yönlendirmeyi başarıyorlar.”
Standart testlerde ulaşılan sonuçlara göre başarısız çocukların ebeveynlerinin sadece %57’si çocuklarının üniversiteye gitmesini isterken buna karşın başarılı çocukların ebeveynlerinde bu oran %96. Gördüğünüz gibi arada ciddi bir fark var. Bu sonuçlar psikolojideki Pygmalion (beklenti) etkisine de paralel diyebiliriz; yani yüksek beklenti yüksek performans getirirken düşük beklenti düşük performansa sebep oluyor. Başka bir deyişle, çocuklar genellikle ebeveynlerinin beklentilerini boşa çıkarmak istemiyor ve bu beklentiler doğrultusunda başarı gösteriyorlar.
3. Başarılı çocukların anneleri iş sahibidir.
Harvard Business School tarafından yapılan bir araştırmaya göre annelerin ev dışında çalışması çocuklara büyük yarar sağlıyor. Çalışan annelerin kızları daha uzun süre öğrenim görüyor, yönetici pozisyonlarında iş bulma ihtimalleri artıyor ve ev hanımları tarafından yetiştirilen akranlarına kıyasla %23 daha fazla para kazanıyorlar.
Çalışan annelerin erkek çocukları ise ev işleriyle ve kardeşlerinin bakımıyla daha çok ilgileniyor. Hatta akranlarına kıyasla bu çocuklar kardeşlerine haftada yedi buçuk saat, ev ödevlerine ise 25 dakika daha fazla zaman harcıyor. Söz konusu araştırmayı yöneten Harvard Business School’lu akademisyen Kathleen L. McGinn şöyle diyor: “Rol modellik davranışlarınız, faaliyetleriniz ve inançlarınızla çocuğunuza düzgün bir şekilde örnek olmaktır.”
4. Sosyoekonomik durumları daha iyidir.
Maalesef çocukların beşte biri yoksulluk içinde büyüyor ve bu da kişisel potansiyellerini ciddi ölçüde kısıtlıyor. Üstelik bu durum giderek daha da kötüleşiyor. Stanford Üniversitesi’nde araştırmalar yapan Sean Reardon’a göre yüksek gelirli ailelerin çocukları ile dar gelirli ailelerin çocukları arasında ciddi bir başarı farkı bulunuyor. Hatta bu fark yakın zamanda doğan çocuklarda 25 yıl önce doğan çocuklara kıyasla %30-%40 civarı daha fazla.
Drive adlı kitabın yazarı Dan Pink’e göre ebeveynlerin gelirleri ne kadar yüksekse çocuklarının üniversiteye giriş sınavlarındaki başarısı da o kadar fazladır. Pink bu konuda şöyle diyor: “Sosyoekonomik durum iyi olunca çocukların eğitim başarısı ve performansı da artıyor.”
5. Eğitim düzeyleri daha yüksektir.
Michigan Üniversitesi’nden psikolog Sandra Tang tarafından 2014’te gerçekleştirilen bir çalışmada, lise veya üniversite mezunu annelerin çocuklarının da en az lise ya da üniversite mezunu olma ihtimallerinin yüksek olduğu tespit edildi. 1998-2007 yılları arası anaokuluna başlayan 14.000’den fazla çocukla gerçekleştirilen araştırmada doğduğunda anneleri 18 yaşında veya daha küçük olan çocukların liseyi bitirip üniversiteye gitme ihtimallerinin akranlarına göre daha düşük olduğu da belirlendi.
Burada ebeveynlerin kendilerini eğitim anlamında geliştirmek isteyip istemediklerinin de çocukların başarısı için çok önemli bir faktör olduğunu vurgulamalıyız. 2009 yılında Bowling Green Üniversitesi psikologlarından Eric Dubrow, New York eyaletinin yarı kırsal bölgelerinde yaşayan 856 kişi üzerinde bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmada çocuk 8 yaşındayken ebeveynlerinin sahip olduğu eğitim seviyesinin çocuğun 40 yıl sonraki mesleki başarısını ciddi ölçüde etkilediği tespit edildi.
6. Çocuklarına küçük yaşlarda matematik öğretmeye başlarlar.
2007’de ABD, Kanada ve İngiltere’de 35.000 anaokulu öğrencisiyle gerçekleştirilen bir çalışmada erken yaşlarda matematik öğrenmenin ileride çocuğa çok büyük avantaj sağladığı belirlendi.
Çalışmayı yürüten bilim insanlarından biri olan Northwestern Üniversitesi’nden akademisyen Greg Duncan araştırmayla ilgili bir basın toplantısında şöyle konuştu: “Çalışmamızda erken yaşta matematikle haşır neşir olmanın, yani rakamları, rakamların sırasını ve diğer temel kavramları bilerek okula başlamanın ne kadar önemli olduğunu keşfettik. Küçük yaşta matematik becerileri kazanan çocuk ileride sadece matematikte başarılı olmakla kalmıyor, okuma yazma konusunda da büyük ilerleme kaydediyor.”
7. Çocuklarıyla aralarında sağlam bir bağ kurarlar.
Yoksulluk içinde büyüyen 243 çocuk ile gerçekleştirilen 2014 tarihli bir araştırmada doğumdan sonraki ilk üç yılda “hassas bakım” gören çocukların hem küçükken derslerinde başarılı olduğu hem de insanlarla daha sağlıklı ilişkiler kurup 30’larına geldiklerinde bile akademik başarılarını sürdürdükleri görüldü. PsyBlog adlı psikoloji platformunda yayınlanan sonuçlara göre çocuklarına hassas davranan ebeveynler “çocuklarının tepkilerine daha çabuk ve daha düzgün biçimde yanıt veriyorlar” ve çocukları için bir “güven ortamı” oluşturarak dünyayı keşfetmelerini sağlıyorlar.
Minnesota Üniversitesi’nden psikolog Lee Raby araştırma hakkında şu yorumlarda bulundu: “Çalışmanın sonuçlarına baktığımızda erken yaşta ebeveyn-çocuk ilişkisi kurulursa çocuğun hayatı boyunca bunun meyvelerinin toplandığını görüyoruz.”
8. Daha az streslidirler.
The Washington Post gazetesi yazarlarından Brigid Schulte’nin haberine göre annelerin 3-11 yaş arasında çocuklarıyla çok zaman geçirmesinin çocuğun davranışlarına, mutluluğuna ya da başarı seviyesine fazla bir etkisi olmuyor. Bilakis aşırı derecede korumacı olmak ya da çok titiz davranmak çocuğu olumsuz etkileyebiliyor. Habere konu olan çalışmayı yürüten kişilerden sosyolog Kei Nomaguchi, “Özellikle bir yandan işle bir yandan da çocuklarıyla uğraşan annelerin stresli olmaları çocuklarını kötü yönde etkileyebilir.” diyor.
“Duygusal bulaşma” tabiri bu durumu açıklamak için yeterli; duygusal bulaşma anlayışına göre kişiler birbirlerinin duygularından etkilenir, yani duygular adeta grip gibi kişiden kişiye bulaşır. Araştırmaya göre arkadaşınız mutluysa siz de onun neşesinden faydalanırsınız. Ancak yanınızdaki kişi üzgünse siz de bu olumsuz duygudan nasibinizi alırsınız. Bu yüzden bir ebeveyn öfkelendiyse veya bitap düştüyse onun ruhsal durumu çocuklarına da tesir edebilir.
9. Başarısızlıkları önlemek için çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanırlar.
Çocukların nasıl başarılı olabileceklerini bilmeleri de onların başarısı için önemlidir.
Yıllardır Stanford Üniversitesi’nde araştırma yapan psikolog Carol Dweck, başarı hakkında iki farklı düşünce biçiminin mevcut olduğunu ve hem çocukların hem de yetişkinlerin bu düşünce biçimlerinden birini benimsediğini ortaya koydu. Brain Pickings adlı muhteşem internet sitesinde yazılar yayınlayan Maria Popova bu düşünce biçimlerini şöyle açıklıyor:
İlk olarak “sabit zihniyet” vardır. Bu düşünce biçimine göre karakterimiz, zekamız ve yaratıcılığımız üzerinde söz sahibi değilizdir, yani bunları değiştiremeyiz. Başarı, doğuştan sahip olduğumuz zeka sayesinde gelir. Başarıya ulaşmak için uğraşmak ve ne olursa olsun başarısızlıklardan kaçmak bu zihniyete göre akıllı veya becerikli bireylerin genel özelliğidir.
Bir de “gelişim zihniyeti” vardır. Buna göre kişi sürekli yeni mücadelelere atılır, başarısızlığı ise zekasızlık olarak değil de gelişmek ve mevcut becerilerinin üzerine koymak için iyi bir fırsat olarak değerlendirir.
Özünde bu anlayışlar, kişilerin sahip oldukları becerileri kullanma biçimini etkiler, tabii haliyle bu da çocukların düşünce şekilleri üzerinde büyük bir tesire sahiptir. Eğer çocuklara “Sınavdan çok iyi not aldın çünkü çok zekisin.” derseniz çocuğunuza sabit zihniyet aşılarsınız. Lakin “Aferin, iyi çalıştın ve hak ettiğin notu aldın.” derseniz çocuğunuz da gelişim zihniyetini benimseyecektir.