Özgüven hakkında yaygın bir yanlış vardır: Derler ki “Ya özgüvenlisindir ya da değilsindir.”
Bu kesinlikle doğru değildir.
Özgüven üzerinde çalışarak daha özgüvenli bir insan olmak gayet mümkündür.
Konuşma, beden dili, görünüş, davranış bağlamında özgüven kazanmanın yollarını ele alacağız bu yazımızda. Lafı fazla uzatmadan direkt konuya girelim o halde.
1. Nasıl Daha Özgüvenli Görünebilirsiniz?
Önce jest ve mimiklerle, yani beden diliyle başlamalıyız.
İster romantik bir ilişki elde etmek isteyin, ister daha çok satış yapmak ya da insanları etkilemek isteyin; öncelikle imajınız üzerinde çalışmalısınız. Çoğu zaman sadece sözcüklerimize odaklanırız. Ancak insanlar arası iletişimin büyük bir kısmı sözsüz iletişimdir. Yani ne söylediğimizden ziyade nasıl söylediğimiz önemlidir. Bir insanın toplam iletişim kapasitesinin %60’ı sözsüz iletişim üzerine kuruludur. Yani sadece konuştuğunuz konulara odaklanırsanız, iletişim becerinizin sadece %40’ını aktif bir şekilde kullanmış olursunuz.
Peki bir iş ortamında ya da karşı cinsle buluşmanızda nasıl daha özgüvenli görünebilirsiniz?
British Columbia Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma bu konuda bize fayda sağlamakta: İnsanlar kendilerine güven duyduklarında jest ve mimiklerinde daha büyük hareketler yaparken utanç duyduklarında jest ve mimik hareketleri küçülür. Araştırmada gözleri gören, sonradan kör olan ve doğuştan kör olan sporcular inceleniyor. Bu sporcular galip geldiklerinde de mağlup olduklarında da aynı jest ve mimikleri kullanıyor. Yani sözsüz iletişim unsurlarını sonradan edinmiyoruz, jest ve mimiklerimiz doğuştan genlerimizde var.
Özgüvenli görünmek için öncelikle bulunulan alanda belli bir yer işgal etmek gerekiyor. Yani kişi bulunduğu ortamda varlığını hissettirebilmeli. Bunun için kollarını serbest bırakmalı ya da iki elini beline koymalı. Omuzlarını kasmamalı ve geriye bırakmalı. Bu tür geniş beden hareketleri kişinin özgüvenli olduğunu gösterir mesela. Buna karşın kambur duruş, iki büklüm duruş gibi postürler ise özgüvensizlik alametidir.
Health Psychology dergisinde çıkan bir makalede; bi iş görüşmesinde dik oturan adayların daha özgüvenli ve güçlü olduğu, sandalyeye tam oturmayan ve kambur oturan adayların ise daha tedirgin ve pasif olduğunu ortaya konuyor.
Tabii gözleri görmezden gelemeyiz! Özgüvenli insanlar göz temasının önemini çok iyi bilir. Konuşurken ve dinlerken insanların gözüne bakmak özgüvenli bir imaj çizmek için idealdir. Karşımızdakini dinlerken sağa sola, bu işi dışında başka şeylere bakmak çoğu zaman hem kaba hem de özgüven yoksunu bir hareket olarak değerlendirilir.
Son olarak biriyle konuşurken bedeni o kişiye doğru yöneltmek de yine özgüven işaretidir. Yani birini dinlerken ya da ona bir şey söylerken bu bedeninizi bu kişiye doğru yöneltin. Bu tutum, konuştuğunuz kişiyle ilgilendiğiniz, bu kişiye önem verdiğiniz anlamına gelir ve muhatabınız nezdinde değer kazanırsınız.
Mutlaka okuyun: Vücut Diliniz Kim Olduğunuzu Belirliyor!
2. Nasıl Daha Özgüvenli Konuşulur?
Telefonla ya da yüz yüze konuşurken sesinizin özgüvenli olması çok önemlidir. Daha ilk 10 saniye içindeki konuşmamız, özgüven seviyemizi karşı tarafa iletir.
Mesela Science of People dergisi tarafından yapılan bir araştırma var. Çok sayıda insandan telefonu açarken farklı türlerde Alo demeleri isteniyor.
- Normal alo
- Mutlu alo
- Üzgün alo
- Sinirli alo
- Güçlü alo
Bu “Alo” türleri toplandıktan sonra bir anket düzenleniyor ve hangi “alo” türünün daha çok beğenildiği araştırılıyor.
- Bu insanı çok sevdim.
- Bu insanı biraz sevdim.
- Bu insanı pek sevmedim.
Sizce en çok sevilen kişi telefonu nasıl cevaplamıştır?
Evet, mutlu bir şekilde alo diyen kişinin diğerlerinden daha çok beğenildiği ortaya çıkıyor. İnsanlar sadece “Alo” ifadesinden bile karşısındaki kişinin ruh halini rahatlıkla anlayabiliyor.
Yani şunu diyebiliriz: Ruh haliniz sesinize direkt olarak yansır. Bu bağlamda telefon görüşmeleri esnasında sakinleşmeye çalışın. Sinirli ve stresli bir anda eğer gelen çağrı acil değilse telefona cevap vermeyin.
Buna ek olarak tonlamaya da önem vermelisiniz. “Merhaba, ben Hakan.” derken acaba benim adım Hakan mıydı gibi şüpheli ve tedirgin bir şekilde tonlamayın. “Merhaba, ben Hakan.” dediğinizde karşınızdaki kişi bunu emin ve özgüvenli bir şekilde söylediğinizi görsün.
3. İş Tatmini = Özgüven
Eğer iş yerinde daha özgüvenli olmak istiyorsanız, bunun tek bir sırrı var diyebiliriz: Bu da iş yerinde yaptığınız işlerden tatmin sağlamaktır. Yani bir değer ürettiğinizi, insanlara fayda sağladığınızı, günlük faaliyetlerinizin büyük bir amaca katkı sağladığını bildiğiniz sürece iş yerinde daha özgüvenli olursunuz. Ancak yaptığınız işten, ofisten, çalışmaktan memnun değilseniz bu durum özgüveninizi düşürür.
İş yerinde daha motive olmak için çalıştığınız şirketin misyonunu ve vizyonunu bilmek durumundasınız. Yani çalıştığınız yerde nasıl bir değer ve fayda ürettiğinizi bildiğiniz zaman yaptığınız işten daha çok keyif ve tatmin elde edersiniz.
Yine iş yerinde daha motive bir şekilde çalışmak için bilgisayarınızda bir klasör oluşturun ve buraya başarmış olduğunuz işlerin bir kopyasını koyun. Böylece bilgisayar başına umutsuz bir şekilde oturduğunuz zaman bile bu klasör gözünüze çarpar ve neleri başarmış olduğunuzu görür, daha iyi şeyleri başarma kabiliyetinizin varlığını hatırlarsınız.
Mutlaka okuyun: Kendi “Neden”inizi Nasıl Öğrenirsiniz?
4. Sosyal Anksiyete Sahibi Bir İnsan Nasıl Özgüvenli Olabilir?
Eğer kalabalık ortamlarda stres oluyor ve sıkılıyorsanız, sosyal anksiyete sahibi olabilirsiniz.
Sosyal anksiyete kalabalık ortamlarda gerilmek, endişelenmek ve rahatsız hissetmek anlamına gelir, zira etraftaki insanların sizi yargıladığını, eleştirdiğini ve sizle dalga geçtiklerini düşünürsünüz.
Pek çok insanın başına mutlaka en az bir kez gelen bu sosyal anksiyete özgüveni yerle bir edebilecek güçtedir maalesef. Ancak yine de bilişsel davranışçı terapi yoluyla sosyal anksiyeteyi yenmek mümkündür.
Bilişsel davranışçı psikoterapi, belli davranışların tekrarlanarak anksiyetenin azaltılması düşüncesine dayanır. Bilişsel ve davranışsal olmak üzere iki bölümden oluşur.
Bilişsel terapide bir kişinin endişe ve kaygılanmasındaki temel faktörün sosyal ortam ve insanlar olmadığı, bu endişe ve kaygıyı kişinin kendisinin ürettiği fikri hakimdir. Davranışçı terapide ise kişiye endişe ve korku veren durumlarla yüzleşmek bağlamında pratikler uygulanır.
5. Özgüvenli Bir Rol Modeli Nasıl Bulunur?
Özgüven, özgüveni yüksek bir kişiyi izleyerek ve onu taklit ederek daha kolay kazanılır.
Hayatınızda yüksek özgüvenli birini tespit edin. Bu kişi eşiniz olabilir, bir arkadaşınız ya da patronunuz olabilir. Bu kişiyi kendinize rol model olarak belirleyin.
Bu kişiyi rol model olarak belirlediğinizi kendisine söyleyebilir ya da bunu sır olarak saklayabilirsiniz. Ancak bu kişiye “özgüven konusunda size ilham olduğunu” söylemeniz kadar iyi bir iltifat da yoktur hani. Böylece bu kişiyle daha sıkı bir arkadaşlık ilişkisi kurabilir, size çeşitli konularda tavsiye vermesini sağlayabilirsiniz.
Peki ama böyle bir rol modeli nasıl bulunur?
- Liderlik özellikleri olan,
- Kendi özgün tarzını göstermekten korkmayan
- İnsanlarla iyi iletişim kuran
- Çevresindekilere saygı duyan
- Genel kültürü geniş
- Tevazu sahibi
- Çeşitli hobiler olan bir kişi tam aradığınız rol modelidir.
Şunu da söyleyebiliriz: Özgüven her zaman dışa dönüklükle, ortamda en çok konuşan kişi olmakla alakalı değildir. Bazen empati bazen yetenek bazen de motivasyon bir kişinin özgüvenli olduğunun işaretidir.
6. Imposter Sendomu ile Nasıl Başa Çıkılır?
Imposter sendromu, bir kişinin kendi emeğiyle kazandığı bir başarıdan şüphe duyması, yaptıklarında kendi payını az olduğunu düşünmesi ve bir anlamda kendini reddetmesi anlamına gelir. Bu kişi yaptıklarının sahte olduğunu, bir gün başka insanların bu sahtekarlığı fark edeceklerini düşünür ve bundan çok korkar.
Imposter sendromu zaman zaman herkesin yaşayabileceği, lakin gündelik hayatta sürekli muhatap olunmaması gereken bir şeydir.
Yani bu sendromun olumsuz etkilerinden, negatif düşünceden kurtulmak; özgüven kazanmak ve kendinden daha az şüphe duymamak için yapılabilecek bazı şeyler vardır.
- Imposter sendromuna sahip olduğunu kabullenmek,
- Geçmiş başarılarını düşünmek,
- Düşüncelerine önem verilen biriyle bu konuda dertleşmek,
- Kendini başka insanlarla kıyaslamamak,
- Imposter sendromunun yaygın olduğunu ve bundan tek sizin muzdarip olmadığınızı düşünmek kişinin bu sendromun olumsuz etkilerinden kurtulup daha özgüvenli olmasını sağlayacaktır.
Mutlaka okuyun: Imposter(Sahtekarlık) Sendromu Nedir? Nasıl Geçer?
7. Sosyal Medya ve Özgüven Arasında Nasıl Bir İlişki Vardır?
Instagram’da gördüğümüz güzel kadınlar, şahane arabalar, lüks evler, şatafatlı tatiller…
Bu tür görüntülere günlük olarak maruz kalmak bir insanın kendini böyle bir yaşam tarzına sahip insanlarla kıyaslamasına neden olur.
Araştırmacı Clarissa Silva, 28-73 yaşları arasındaki insanlarla yaptığı görüşmelerden sonra şöyle bir sonuca ulaşıyor.
- İnsanların %60’ı sosyal medya kullanımının özgüvenlerini olumsuz etkilediğini söylüyor.
- İnsanların %50’si sosyal medyanın ilişkileri üzerinde negatif etkilere sahip olduğunu belirtiyor.
- İnsanların %80’i sosyal medyada yapılan paylaşımlar aracılığı ile insanları kandırmanın daha kolay olduğunu düşünüyor.
Ve Silva şöyle diyor: “Sosyal medya bir tür paradoks etkisi yaratıyor. İnsanlara pek çok farklı seçenek olduğu izlenimi veriyor ancak makul bir karar verme konusunda insanları paralelize ediyor. Özellikle romantik ilişkiler açısından bir kişinin popülaritesi, sosyal sermayesi ve yaşam tarzı, bu kişinin gerçek kişiliğini maskeliyor.”
Burada şunu hatırlamakta fayda var: Kişinin dışında da büyük bir dünya ve yaşam var. Sosyal medya bu dünyadan haberdar olmak için şahane bir ortam. Ancak gerçeklik ve fantezi arasındaki dengeyi bulmak çok önemli. Bu nedenle hayattaki kıstaslarınızı sosyal medya üzerinde gördüğünüz şatafatlı hayatlara göre değil, kendi gerçek çevrenize göre belirleyin. Yani şunu tavsiye edebiliriz: Sosyal medya geçirdiğiniz süre kadar arkadaşlarınızla ve ailenizle vakit geçirerek sosyal medyanın sizin üzerinizde özgüven yıkıcı bir etkiye sahip olmasını önleyin.
Mutlaka okuyun: Teknoloji Bağımlığından Kurtulmanın Yolları