Yeni Girişimciler İçin İlk 2 Yılı Sorunsuz Atlatmanın Yolları

Bazen yeni kurulan işletmelerin ayakta kalması büyük bir sorun teşkil eder. Yapılan araştırmalara göre, taze girişimlerin üçte biri, ilk iki yılı atlatamıyor. İlk yıl işletmenizin kuruluş heyecanı ve batma korkusu içinde geçer. İki yılı atlatmanız için öncelikle dayanma gücünüz olmalıdır. Ayrıca büyümeniz de gerekir. İşletmeler genellikle ikinci yılda tökezlemeye başlar. İşte bu yüzden işletmenizi sağlam temeller üzerine kurmalısınız. İkinci yılda elinizde yeterli sermaye kalmış, sunduğunuz ürün ya da hizmetler standart bir kaliteye ulaşmış ve işletmeniz sorunsuz yürüyebilmesi için yeteri kadar müşteri edinmiş olmalıdır. Bundan dolayı taze girişiminiz için büyük önem arz eden ilk iki yılı atlatabilmeniz için size altı yol sunuyoruz.

 

1-  Sağlıklı bir iş ortamı yaratın.

Çalıştığınız ortam, ofisinizin durumu, dekorasyon önemlidir. Moral ve iş performansı üzerinde etkisi büyüktür. “Yeni İş Ortamı, Yeni Kültür” adlı kitabın yazarları Gavin Turner ve Jeremy Myerson ergenlik döneminde odamızı şekillendirme tarzımızla, iş ortamımızı düzenleme tarzımız arasında bir bağlantı olduğunu savunmakta. Söylediklerine göre çalıştığımız şirket ailemiz yerine geçerken, iş ortamı ise evimizin odası yerine geçmekte. Bununla birlikte örgütsel ekoloji adını verdikleri yeni bir kavram ortaya atmaktalar. Bu, iş ortamındaki dekorasyon ve çeşitli olanaklarla alakalı bir terim değildir. Sosyal bir organizma olan örgütün nefes aldığı ve çeşitli değişimlere uğradığı fiziksel yapı olan çevreyle arasındaki simbiyotik ilişkidir. Diğer bir deyişle, çalışma ekibinin çalıştığı ortamla bağdaşımıdır. Kısacası bu iki öğe uyumlu bir şekilde işlerlik kazanmalıdır. En hızlı büyüyen şirketlerine ofislerine baktığınızda bu konunun ne kadar üzerinde durduklarını kolaylıkla görebilirsiniz.

Mutlaka okuyun: Dünyanın En İyi Ofisleri

 

2- İş ve özel hayatınız arasında bir denge oluşturun.

“Hızlı yanan mum daha çabuk biter.” özdeyişi iş hayatımız için de geçerlidir. Aşırı çalışmanın belirtileri, sürekli yorgun hissetmek, sık sık hastalanmak, dünyayla bağlarını koparmak, çaresiz hissetmek, yeme ve uyku alışkanlıklarının bozulması şeklinde ortaya çıkar.

Aynı söz şirket yapısı için de geçerlidir. Uzun saatler çalışmanın uzun vadede verimliliği kötü yönde etkilediği kanıtlanmıştır. “İşkolikliğin Çalışanların Sağlık ve Çalışma Performansları Üzerindeki Etkisi” adlı çalışmada işkolikliğin hastalık olarak kabul edildiğinden ve tedavisinin pahalı oluşundan, ayrıca çalışan sağlığıyla çalışma performansı üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsedilmektedir.

Bu durum sizin için olduğu kadar çalışanlarınız için de önemlidir. İş hayatı ve özel hayat arasındaki dengeyi koruduğunuza emin olun. Yeterli miktarda dinlenin, sizi destekleyen insanlarla bağlarınızı koparmayın, uzun süreler hareketsiz kalmaktan kaçının ve bol bol egzersiz yapın.

Mutlaka okuyun: Ofis Dışı Saatlerde İşinizden Uzaklaşmak

 

3- İşe alacağınız insanları iyi seçin.

Şirketiniz çalışanlarınızın katkıları sayesinde büyür. Yanlış kişileri işe almak, işletmenizi yanlış kişilerin temsil etmesine sebep olur ki, bu da tamamıyla sizden kaynaklanan bir hata olacaktır. “Yetkinlik Modeli ile İşe Alma” adlı çalışmada Patty Grigoryev yanlış kişileri işe almanın sabit maliyetler üzerindeki etkisini ilk yıl için % 50-200 arasında bir artışa neden olduğunu hatta değişken maliyetlerde görülen artışın daha fazla olduğunu vurgulamaktadır.

Yapılan çalışmada yanlış kişileri işe almanın işinizi yüksek oranda gerilettiğinden de bahsedilmektedir fakat o veya bu şekilde liderlerin yanlış seçim yapması kaçınılmazdır. Burada anahtar faktör böyle örnekleri en aza indirmek ve böyle bir durumla karşılaşıldığında soruna acilen etkin bir çözüm getirerek işinizin daha fazla zarar görmesini engellemektir. Bunun için başvuru sahipleri hakkında referansları da dâhil olmak üzere ayrıntılı bir araştırma yapın. İşinizin diğer yönlerine gösterdiğiniz özeni burada da göstermekten kaçınmayın.

Mutlaka okuyun: Doğru Çalışan Seçimi Nasıl Yapılır?

 

4- Akıllı iş süreçleri oluşturun.

Resmi ya da gayri resmî olsun iş akışı ve sorunlarıyla başa çıkmak, tamamıyla işinizde kullandığınız iş süreçlerine bağlıdır.

“Süreç Yönetimi” adlı kitabın yazarı Roger Burlton, “Süreç Seçimiyle Kar Edin” başlıklı yazısında iş sürecini; insan, teknoloji, tesis, bilgi ve dataların senkronizasyonu olarak tanımlar. Tüm bunlar birbirinden ayrı öğelerdir fakat bir araya geldiklerinde uyumlu ve etkin bir şekilde kaos ortamını düzene çevirirler. E-postalarınızı düzenlemek gibi basit bir işten, satış hunisi gibi karmaşık işlere, önceden belirlenmiş ve oturmuş bir iş sürecine sahip değilseniz, işinize yön vermekte zorlanmak kaçınılmaz olacaktır.

 

5- Müşterilerinize üstün hizmet ve ürün kalitesi sunun.

İyi bir pazarlama kampanyasının etkili olması için ürün ve hizmet kalitesinden ödün vermemelisiniz. Apple’dan örnek verecek olursak: İş hayatına bir garajda başlayarak milyar dolarlık bir şirkete sahip olan Steve Jobs, 1985 yılında işi bırakmıştır. Bundan sonra Apple’ın ürün geliştirme departmanı, onun dehası olmadan zor zamanlar geçirmiştir. Onun yokluğunda piyasaya yeni ürün sunamayan şirket, iflasın eşiğine gelmiştir. 1997 yılında işe geri döndüğünde görkemli bir şekilde iMac’ı yaratmıştır. Şirket bu sayede yeniden pazarın lideri konumuna yükselmiştir. Steve Jobs şirkete geri döndüğünde şunları söylemiştir: “Apple’ın kurtuluşu maliyetlerin azaltılmasına değil, yapacağı yeniliklere bağlıdır.”

Yani burada önemli olan sunduğunuz hizmet ve ürünlerdir. Ürünlerinize talep var mıdır? Ya da talep olacak mıdır? Her iki soru için cevabınız evetse doğru yoldasınız demektir.

Mutlaka okuyun: Müşterilerin Beklentilerini Aşmak İçin 12 Şahane Tavsiye

 

6- Şirketinizi koruyun.

Belki akşam evinize dönerken ofisinizin kapısına kilit vuruyorsunuz ama ya datalarınız? Onları koruma altına alıyor musunuz? Girişiminiz ne boyutlarda olursa olsun, en değerli hazineniz verilerdir. İster satış raporları olsun, ister müşteri bilgileri ya da hesap defteriniz, tüm bunların bir anda yok olduğunu düşünün. İş dünyasında bu gibi durumların örnekleri çoktur. Yapılan istatistiklere göre, verilerini kaybeden şirketlerin %40’ı iflas etmiştir.

Tabii her şirket için durum farklı olsa da, Klaus Schmidt “Veri Kaybı Afeti ve Geri Dönüştürme” adlı kitabında yabana atılmayacak bir söz söylüyor. “Verilerinizi kaybetmek başınıza gelen bir afet gibidir.”

Bulut sağlayıcıları tek tek gezerek, ne sıklıkta hizmet dışı kaldıklarını öğrenin ve bir sorunla karşılaştıklarında ne gibi sonuçlarla karşılaşılacağını araştırın. Böyle bir durumda kaldığınızda işiniz ve verileriniz korunacak mıdır?

“İşiniz yalnızca iki yıl değil bir ömür sürsün.”

İlk iki yılı atlatan bir şirket yalnızca birkaç şeyi doğru yapan değil birçok şeyi doğru yapan şirkettir.

O halde önemli bir not daha verelim: Fikirleriniz konusunda heyecan duymanız ve sevdiğiniz işi yapmanız önemlidir. İşiniz sizi tatmin etmiyorsa, elde ettiğiniz başarılar, yaptığınız yenilikler, ulaştığınız büyük satış rakamları sizin için hiçbir şey ifade etmez. O halde bu işi neden yapasanız?

İşiniz hayatınızdaki yeri heyecan verici bir macera gibi olmalıdır.

Avatar

Yazar : İpek Külah

Çevirmen

Bir yanıt yazın

Avatar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir