“Kancaya Takılınca” kitabı 2014 yılından beri yayınlanmış en etkili iş ve girişimcilik kitaplarından biri. Bu yazıda size Nir Eyal’ın kitapta öne sürmüş olduğu şeyleri anlatmayacağım. Onun yerine anlatacaklarımı kitaba bağlayacağım ve kitapta anlatılan şeyleri biraz farklı kullanacağım. Öncelikle şunu söylemeliyim ki “Kancaya Takılınca” çok hızlı okunan bir kitap. Kitabı elinize aldığınızda bir gün içinde bitiriyor ve içinde anlatılanları ikinci gün işinizde uygulamaya başlıyorsunuz.
İş Fikri Edinmek
Twitter’ın kurucularından biri olan Eva Williams yeni bir ürün ya da iş fikri üretmek için şu basit formülü sunuyor: “İnsanların arzu ettiği bir şeyi ele alın, tercihen uzun süredir süregelen bir arzu olsun bu… Sonra bu arzuyu tanımlayın ve gerçekleştirmek için modern teknolojiyi kullanın.”
Yalnızca bu formül bile etrafınızdaki iş fırsatlarını görebilmek için size çok yardımcı olabilir. Her bir şikayet ya da memnuniyetsizlik bir şeyin daha iyi yapılabileceğine bir işaret. Belki de siz o şeyi daha iyi yapacak insan olabilirsiniz.
Bizim de iş fikirleri edinebilmek için basit bir formülümüz var: “Kendinize: ‘Hangi problemleri çözmeliyim?” diye sormak yerine ‘Başkasının benim yerime hangi problemi çözmesini isterdim?’ diye sorun.”
Kitabın yazarı Nir Eyal da yeni iş fikirleri keşfedebilmemiz için başka bir yol sunuyor: “İnsanların ne yapmış olmayı dilediklerine (sinema filmi çekmek) yoğunlaşmak yerine, aslında neler yaptıklarına (kedi videoları izlemek) odaklandığınızda iş fikri olanakları genişliyor ve çoğalıyor.” İnsanların hayatlarında çelişkiler ve uyuşmazlıklar aramak etraftaki iş fırsatlarını çoğaltıyor. İnsanlar neden birbirlerine cep telefonundan mesaj gönderiyorlar? Neden fotoğraf çekiyorlar? Bütün bunların hangi sorunu çözdüğünü ve bu eylemleri yapmadan önce kullanıcıların nasıl hissediyor olabileceğini kendinize sorun. Sizin ürününüzü veya hizmetinizi kullanan bir kişi hangi sorununa çözüm bulacak? İnsanlar, ne zaman ve nerede ürününüzü kullanacaklar? Hangi duygular insanları sizin ürününüzü ya da sunduğunuz hizmeti kullanmaya itecek ve kullanma eylemine geçmeleri için onları ne tetikleyecek?”
İlk önce insanların ne yapmak istediklerini ve sonra ne yaptıklarını inceleyin, sonra bu ikisini karşılaştırın. Bu ikisi arasındaki fark neden kaynaklanıyor olabilir sizce? Belki de yaptıkları işin daha iyisini yapabilmek için kendilerini yeterince motive hissetmiyorlardır. Belki de yapabilecek kapasiteleri yoktur. Ya da onlar bir değişim yapamayacaklarını düşünüyorlardır. Milyonlarca sebep var. Sizin fırsatınız bu sebepleri yok ettiğinizde ortaya çıkıyor. Her öz yardım tekniğinin temeli bu.
Dorsey, doğru bir ürün ve doğru bir iş fikri üretmek için kullanıcıların arzu ettikleri şeylerin, duygularının, ürünü ne amaçla kullanacaklarının açık bir tanımının yapılmasının gerekliliğine inanıyor.
Diğer bir metot ise bir anlam ifade etmeye başlayana kadar “Neden?” sorusunu sormak. Genellikle bu soru beşinci “neden?” den sonra size bir şeyler anlam ifade etmeye başlıyor. Taiichi Ohno’nun “5 Neden Metodu” olarak tanımladığı bu teknik Toyota Ürün Geliştirme Sisteminden adapte edilmiş bir teknik. Ohno: “Beş kere “neden?” sorusunu sorarak problemin ve çözümün daha açık bir hale geldiğini belirtiyor.” Tekniğin nasıl uygulandığına yönelik aşağıdaki örnekleri inceleyebilirsiniz:
Diyelim ki e-mail denen bir teknolojiyi ilk defa biz piyasaya süreceğiz ve hedef kitlemiz de orta sınıf meşgul yöneticiler. 5 neden metodunu uygulayarak derinde yatan hangi sorunu çözdüğümüzü bulabiliriz.
1. Mehmet Bey neden e-mail teknolojisini kullanmak istesin ki?
– Çünkü insanlardan mesaj alabilir ve onlara mesaj gönderebilir.
2. Neden mesaj göndermek ve almak istiyor?
– Çünkü bilgilere daha hızlı ulaşabilir ve bunları paylaşabilir.
3. Neden bilgilere ulaşmak istiyor?
– Çünkü çalışanların ve ailesinin yaşamlarında neler olup bittiğinden haberdar olmak istiyor.
4. Neden haberdar olmak istiyor?
– Birinin ona ihtiyacı olup olmağını öğrenmek için.
5. Bunu neden öğrenmek istiyor?
– Çünkü bir şeylerin ters gidebileceğinden korkuyor.
İşte derinlerde yatan asıl cevaba ulaştık: Korku insanların yaşamlarında çok önemli bir tetikleyici. E-mail teknolojisi, bu korkuyu gidermelerine yardımcı olacak harika bir fikir.
Daha basit bir örnek vermek gerekirse:
1. Araba neden durdu?
– Çünkü yakıtı bitti.
2. Neden yakıtı bitti?
– Çünkü bu sabah işe giderken yakıt almadım.
3. Neden yakıt almadın?
– Çünkü hiç param yoktu.
4. Neden paran yoktu?
– Çünkü tüm paramı dün akşamki poker oyununda kaybettim.
5. Pokerde paranı neden kaybettin?
– Çünkü kötü bir elim olduğunda blöf yapmakta oldukça kötüyüm.
Diğer bir örnek ise şu şekilde olabilir:
1. Websitelerinin yer aldığı bilgisayar neden çöktü?
– Çünkü bilgisayara yüklenen yeni uygulama hataya sebep oldu.
2. Neden hataya sebep oldu?
– Çünkü uygulamayı yüklerken yanlış bir yol izlendi.
3. Neden yanlış bir yol izlendi?
– Çünkü işe yeni alınan mühendis bu konuda yeterli bilgiye sahip değildi.
4. Neden yeterli bilgiye sahip değildi?
– Çünkü gerekli eğitimi almadı.
5. Neden gerekli eğitimi almadı?
– Çünkü yöneticimiz ayrı bir eğitim konusuna sıcak bakmıyor.
Sosyal medya sitelerinin temelde hangi problemi çözdüğünü hiç düşündünüz mü?
Pek çok sosyal paylaşım sitesi, özellikle de İnstagram, her geçen gün daha sık karşılaştığımız “bir şeyleri kaçırma korkusu” olarak ifade edilen sıkıntılı durumun ortadan kalkmasına katkıda bulunur. Arkadaşlarımızın hayatlarındaki önemli anları kaçırmaktan korktuğumuz için bu sitelere üye oluruz.
Mutlaka okuyun: Başarılı İş Fikirleri Bulmanın Yolları
Kendinizi ve Diğer İnsanları Ürünüzü Kullanmaları İçin Motive Edin
İronik bir şekilde, insan davranışlarıyla ilgili kitapları okumak yerine insan davranışları dikkate alınarak ürünlerin nasıl tasarlandığını incelemek bana kendi davranışlarımı anlamam konusunda daha net bir resim çizdi. Anlamak istediğim şeye direkt olarak odaklanmayarak konuyu anlamış olmam da herhalde bazı şeylerin direkt odaklanıldığında görülemeyişi ile alakalı. Mutluluk, haz ve kendini tanıma da bu kategoride yer alıyor. Nir’in sayesinde bu şeylere (mutluluk, haz ve başarı gibi) aslında nasıl ulaşabileceğimi öğrendim çünkü Nir bana birbirleri ile alakası olmayan bilgileri nasıl faydalı bir çerçeve içerisinde kullanabileceğimi öğretti.
“Kancaya Takılınca” adlı kitabı boyunca Nir ünlü davranış bilimcisi B. J. Fogg’un araştırmalarından bahsediyor. Bu araştırmalarda ise insan davranışlarının güçlü bir kurallar bütününden oluştuğu anlatılıyor.
“Herhangi bir davranışı başlatan 3 etmen”
[B.J.] Fogg herhangi bir düşüncenin hayata geçmesi yani davranışa dökülmesi için üç etmene ihtiyaç olduğunu ve ancak bu üç etmen aynı anda devreye girerse insanın yeni bir davranış sergileyeceğini belirtiyor. Bu etmenler: (1) kişinin yeterli motivasyona sahip olması; (2) kişinin başladığı işi bitirme yeteneğine sahip olması ; ve son olarak (3) bu davranışın hayata geçirilmesine önayak olacak bir etkiye (tetikleyici) ihtiyaç olması.
Şimdi, harekete geçebilmemiz gereken bu üç etkene bir girişimci adayı için tekrardan bakarsak şu soruyu sorabiliriz: “Neden hala kafandaki işi gerçekleştirmeye başlamadın?”. Şimdi de davranış bilimcisi Fogg’un varsaydığı bu etmenlerin bu sorunun cevabını bulmada bize nasıl yardımcı olabileceğine bir bakalım. (Buradan itibaren “kişi” yerine “siz” i kullanacağım. Çünkü hepimiz aynı şekilde hareket ediyoruz.)
1. Yeterli motivasyona sahip olmanız gerekli. Yalnızca motivasyon sahibi olmak bile diğer etkenleri otomatik olarak harekete geçirebilir. Nietzsche bu durumu biraz daha şiirsel bir şekilde anlatmış: “Yaşamak için bir nedeni olan herkes, her sıkıntının üstesinden gelebilir.” Kesinlikle çok doğru. Başarılı yaşam koçu Tony Robbins insanların hedeflerinin arkasında bir “neden” olmasının çok önemli olduğunu söylüyor. Çünkü aslında birçok zeki insanın hedeflerinin arkasında bir “neden” bulunmadığı için hedefe ulaşmayı umursamadıklarını ve bu nedenle başarısız olduklarını, öte yandan zeka seviyesi düşük birçok insanın ise ulaşmak istedikleri hedeflere tüm kalpleri ile inandıkları için başarılı olduklarını görmüş. Kısaca, kendinize neden bir girişimci olmak istediğinize dair kayda değer sebepler sunamazsanız asla bir girişimci olamazsınız.
2. Başladığınız işi bitirme kabiliyetine sahip olmalısınız. Eğer şimdi girişimci olamıyorsanız, muhtemelen sonra da olmayacaksınız. Bu hayatın basit bir kuralı; eğer yapmanız gereken şeyleri yapabileceğinize inanmıyorsanız, o zaman hiçbir şey yapamazsınız. Peki bir şeyi yapamayacağınızı düşünüyorsanız bunun sebebi ne? İşte bu kafa karıştırıcı bir soru. Çünkü harekete geçene kadar neyi yapıp neyi yapamayacağınızı bilmiyorsunuz. Bu yüzden kendi gerçek yapabilme limitlerinizi keşfetmeniz ve öğrenmeniz gereken şeyleri belirlemeniz için denemeniz gerekiyor. Hem bunu yaparak kafanızda dağınık halde duran düşünceleri de toparlayabilirsiniz. Bir diğer önerim ise sizin başladığınız yerden başlamış ve başarılı olmuş birini bulmanız ve bu kişinin başarıya hikayesinden kendinize dersler çıkartmanız.
3. Düşünceyi davranışa dönüştürmek için bir tetikleyicinin var olması gerekli. Bu tetikleyiciler iç ve dış tetikleyiciler olarak ikiye ayrılıyor. Nir, kitapta sayfalar boyunca bu iç ve dış tetikleyicilerden bahsediyor fakat bizim burada anlamamız gereken temel düşünce şu: iç tetikleyiciler bizim duygularımızdır. Dış tetikleyiciler ise çevremizden gelen şeylerdir, telefonunuza gelen bir bildirim gibi. Girişimci olmak isteyen birisi de kendisine bir iş kurmaya başlamasını sağlayacak tetikleyiciler belirlemelidir. Bu tetikleyicilere örnek olarak bilgisayar ekranına yapıştırılmış “Hayal mi ediyorsun yoksa inşa mı ediyorsun?” gibi bir söz ya da sizi çalışmaya tetikleyecek birisi ile iletişime geçmek olabilir.
Motivasyona Detaylı Bir Bakış
Fogg, bütün insanların acıyı uzak tutup haz duymak, korkudan uzaklaşıp umut aramak ve toplum tarafından dışlanmamak için yaşadıklarını belirtiyor.
Şimdi bu sebepleri girişimci olmak isteyen birinin bakış açısıyla teker teker inceleyelim.
1. Acıyı uzak tutmak ve haz duymak. Girişimci olmak isteyen kişiler genellikle iş kurmayı acı ile, iş fikrini düşünmeyi ise haz ile bağdaştırırlar. Çünkü eğer bir girişimci iş kurarsa başarısız olabilir ve başarısız olursa kendisine başarısız olduğunu ve aslında düşündüğü kadar harika biri olmadığını itiraf etmek zorunda kalabilir. Fakat kişi bir iş kurmadan önce hayal dünyasında yaşar ve her şeyi başarabileceğine inanır. (Bu Dunning Kruger sendromu olarak da bilinen bilişsel bir önyargıdır. Bu sendroma göre “yetkin olmayan insanlar becerilerine aşırı değer biçme eğilimi gösterirken fazlasıyla yetkin kişiler ise becerilerine olduğundan da az değer biçme eğilimindedirler.) Yapabileceklerimizin sınırını kendimize itiraf etmek acı vericidir. Bütün negatif şeyleri düşünmek yerine elde edeceğimiz başarıyı düşünmek son derece keyif vericidir. Fakat bu durum fazla uzun sürmez. Çünkü belli bir zaman sonra hayal ettiğimiz şeylere ulaşmak için hiçbir şey yapmamış olduğumuzu fark ederiz ve işte o zaman acı ile haz yer değiştirir.
2. Umut aramak ve korkuyu uzak tutmak. Plan yaparken umutlu olmak kolaydır çünkü o an tek yaptığımız şey plan yapma eylemidir. Bir şeyler hakkında düşünürken umut dolu oluruz. Başarısız olma ve reddedilme ihtimalimizin olduğu şeyleri ise yapmamayı tercih ederiz. Girişimci olmak belli başlı riskleri beraberinde getirdiği için de harekete geçmekten korkarız. Fakat girişimci olmayı isteyen bir kişi eylemi umutla bağdaştırmalı ve eylem yerine eylemsizlikten korkmayı öğrenmelidir. Bunları yapabilmek için de hayata gelecekteki biz’in bakış açısıyla bakmamız gerekli. Eğer bunları yapmazsak ileride yapmak istediğimiz şeyler ve girişilmeyen maceralar için pişmanlık duyarız.
3. Toplum tarafından kabul edilmek ve dışlanmamak. İnsanlar kendilerini etraflarında kendileriyle aynı görüşleri paylaşan kişiler bulunduğunda rahat hissederler. Girişimci olmayı isteyen birinin etrafında da genellikle girişimci olmak isteyen diğer insanlar bulunur. İnsanlar, bir şeyler yapmayı dener ve başarısız olurlarsa komik duruma düşeceklerini ve geride hiçbir arkadaşlarının kalmayacağını düşünürler. Eğer başarılı olurlarsa da arkadaşlarının onunla konuşmayı ve görüşmeyi bırakacaklarını düşünürler. Bir bakıma çevresi tarafından dışlanmaktan korktukları için harekete geçmekten kaçınırlar.
Mutlaka okuyun: Neden Erteliyoruz?
Sadeliğin 6 Unsuru
Bazen kendimizi bir şeyi yapmak için fazlasıyla motive olmuş hisseder ve yaptığımız işte başarılı olabileceğimizi düşünürüz… Ama sonra harekete geçmemizi sağlayacak hiçbir şey yapmayız. Fogg, başarıya giden yolda karşımıza çıkma ihtimali olan engelleri şöyle açıklıyor: “Sadeliğin 6 Unsuru”
Bu unsurlar yapılacak işin zorluğunu etkiliyor. Sadeliğin 6 unsuru ise şunlar:
- Zaman – bir eylemi tamamlamak ne kadar zaman alıyor.
- Para – harekete geçmenin mali bedeli.
- Fiziksel efor – eyleme harcanacak iş gücü.
- Zihinsel efor – eyleme geçmek için gerekli olan zihinsel efor ve odak.
- Sosyal kabul edilirlik – eylemin başkaları tarafından ne derece kabul edilebilir olduğu.
- Rutin olmama – eylemin günlük eylem rutini ile ne kadar uyumlu ya da farklı olduğu.
Bir eylemin yapılma ihtimalini artırmak için kişinin yukarıdaki altı unsurdan hangi unsur ya da unsurları gözden kaçırdığını tanımlaması gerekiyor. Yapılmak istenilen eylemin yapılmasını zorlaştıran şey ne?
Nir, burada da bize bir şeyler üretme konusunda yardımcı olması amacıyla konuyu daraltıyor; Mesela mail’e bir bakalım:
- Maillerinizi açmak ve bir şeyler yazmaya başlamak neredeyse saniyeler alıyor.
- Yolladığınız her bir mail tamamen ücretsiz.
- Mail yazmak için parmaklarınızı oynatmak çok zor değil.
- Birisine mail yazarken zihniniz neredeyse hiç yorulmuyor çünkü mail yazmak fazlasıyla alışık olduğumuz bir eylem.
- Herkes birbirine mail atıyor, yani bu da demek oluyor ki mail atmak toplum tarafından kabul edilen bir eylem. Hatta öyle ki artık mail kullanmamak tuhaf karşılanıyor.
- Yani mail kullanmak bizim için tamamen rutin bir eylem. Günlük rutininizi de bozmuyor çünkü zaten günlük rutinlerinizden biri.
Şimdi bu konuştuklarımıza bir de girişimci olmak isteyen birisinin gözünden bakalım.
- Zaman. Girişimci olmak isteyen kişiler genellikle hiç zamanları olmadığını söylerler. Fakat buna rağmen saatler boyunca sosyal medyada zaman harcarlar. – Nasıl çözersiniz: Televizyon izlemek, gereksiz insanlarla vakit harcamak gibi şeyler yerine zamanınızı bir şeyler üretmeye harcayın.
- Para. Girişimci olmayı isteyen kişiler genellikle bir iş kurabilmek için paraya ihtiyaçları olduğunu söylerler. Ve bunu söylerlerken sıfırdan başlayıp başarıya ulaşmış iş adamlarını görmezden gelirler. – Nasıl çözersiniz: Elinizden geldiği kadarını yapın. Paranız olmadan neler yapabileceğinizi düşünün.
- Fiziksel efor. Girişimci olmak isteyen kişiler harekete geçmekten çekinirler. Çünkü ellerinde olanı tüketmek bir şeyler üretmekten daha kolay ve daha az risklidir. – Nasıl çözersiniz: Harekete geçmenin enerji yarattığının farkına varın.
- Zihinsel efor. Girişimci olmak isteyen kişi yaptığı iş zaten fazlasıyla iş gücü gerektirdiği için yeni bir projeye ayıracak zihinsel enerjiye sahip olmadığını söyler. – Nasıl çözersiniz: Tüm gün bir şeyler hakkında düşünmek zorunda olmayacağınız bir iş edinin ya da başkalarından yardım alarak ve/ya daha çok çaba sarfederek işiniz için gerekli olan zihinsel eforu azaltın. Çünkü işlerini umursayan insanların zihinsel enerjisi her daim vardır.
- Sosyal Kabul Edilirlik. Girişimci olmayı isteyen kişiler genellikle toplum tarafından kabul edilmemekten korkarlar. Dışlanmaktan ve çevresindeki insanları kaybetmekten korkarlar. – Nasıl çözersiniz: Yeni bir topluluk bulun ve yeni arkadaşlar edinin.
- Rutin olmama. Girişimci olmak isteyen kişilerin başka, girişimcilerin ise çok daha başka rutinleri vardır. İnsanın rutininde değişiklikler yapması çok zordur. Ama güzel olan şey bir kere rutininizde bir değişiklik yapmayı başardığınızda yeni rutininize alışmak hep kolay olur. – Nasıl çözersiniz: Ufak değişiklikler ile başlayın. Ufak bir değişiklik yapın ama o değişikliği her gün uygulayın. Ve her yeni hafta rutininize yeni bir şey ekleyin. Rutin değiştirmek bir anda gerçekleşen bir dönüşüm değil, yavaşça gerçekleşen bir süreçtir.
Mutlaka okuyun: İş Dünyasında Sadeliğin Önemi
Bağımlılık
Geleceğe dahil olmak demek giderek bağımlı hale gelen bir dünyada yaşamak zorunda kalacağız demek. Çünkü üretkenliliğimizi artıran teknoloji hayatlarımızı da çalabilir.
Takılı kalmak istemediğimiz şeylerden uzak durmanın en güzel yolu o şeylerin ne olduklarının farkında olmaktır. Nir, farkındalığımızı nasıl artırabileceğimize dair şu yolları tavsiye ediyor: “Günlük rutinlerinizi yerine getirirken gelecek hafta nasıl hissetmek ve ne yapmak istediğinizin farkında olun. Ve kendinize şunları sorun:
- Şu ana dek gerçekleştirdiğim eylemleri gerçekleştirmemi sağlayan tetikleyiciler nelerdi? İç tetikleyiciler tarafından mı yoksa dış tetikleyiciler tarafından mı harekete geçirildim?
- Yapmak istediğim şeyleri gerçekleştiriyor muyum?”
Teknolojiyi kendimizin daha iyi versiyonlarını üretmek için kullanabiliriz. Teknolojiyi insanların daha iyi insanlar olması için kullanabiliriz.
Mutlaka okuyun: Bill Gates ve Steve Jobs Neden Çocuklarını Teknolojiden Uzak Büyüttü?
Peki ya şimdi?
Eğer bir iş fikriniz yoksa kendinize yukarıdaki tavsiyelerden yola çıkarak iş fikirleri edinin ve 10 adet muhtemel iş fikrini bir kağıda yazın.
Eğer zaten hali hazırda bir iş fikriniz varsa ama harekete geçecek motivasyona sahip değilseniz yukarıdaki motivasyon başlığını okuyun ve sizi harekete geçirmekten alıkoyanın ne olduğunu bulun. Yazımıza yorum yaparsanız birlikte bu bariyer konusunda beyin fırtınası yapabiliriz.
Fakat ne yaparsanız yapın bir şeyi unutmayın: Güç sizin içinizde!